'Nurhak sana güneş doğmaz'
Nurhak
eski duvar diplerinde karanlık sular
ay vurmuş gölgelenmiş kuytular
canım oğul, güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini, sana nasıl kıydılar?
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum
akşamlar bir karakuş gibi sağılıp inerdi tenha yollara
yıldızlar dut kokardı, iğdeler ay kokardı
öflez ışıkları, yol boylarında osmanlı karakolları
tilkiler üşüşünce akşam yıldızıyla bağlara
kelepçemin karasına bir ak güvercin
nazlı nazlı canım yiğit, süzüm süzüm canım oğul
gelip konardı
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum
ekmek yedim, su içtim ben nasıl yadsıyayım?
ya nasıl yadsıyayım ishaklı selvilerde ayışığını
ya bu kanlı gömleği ben kime giydireyim?
sen ne zaman büyüdün de
ne zaman kaptırdın gönlünü o nurhaklar'a?
sen daha… (Grup Yorum)
THKO önderleri Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’nın, Nurhak Dağları'nda katledildikleri gün, 31 Mayıs 1971’dir.
Aradan 48 yıl geçti. Sinan ve arkadaşları unutulmadı. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idam edilmelerini engellemek isteyen 7 THKO militanının, Nurhak Dağı'nın eteklerinden Malatya Kürecik ABD Radar Üssü'nü basmaya karar vermeleri bugün size çılgınca bir eylem gibi gelebilir, ama 48 yıl önce öyle değildi.
Silahlı küçük grupların başlatacağı “öncü savaşın”, halkı devrime yönlendireceği düşüncesi Latin Amerika kaynaklı bir teoriydi. THKO bu fikirden derinden etkilenmişti.
Hüseyin İnan, mahkeme savunmasında şöyle konuşacaktı:
“Siz bizi aptal mı sanıyorsunuz? Yirmi-otuz silah, otuz beş-kırk insanla Türkiye’ de devrim olmayacağını bilmeyecek kadar aptal değiliz. Ama biz ilk kıvılcımı tutuşturmak için silahlanıp dağlara çıktık.”
Nurhak’ta, Sinan’ların timinin dışında ikinci timde yer alan ODTÜ öğrencisi Mehmet Asal da şöyle diyordu:
“Biz dağa çıkmakla devrim olmayacağını, sosyalizmin gelmeyeceğini elbette biliyorduk. Ama kırsalda bir kıvılcım olmaya gitmiştik ve ne olacağını (bekleyen akıbeti) çok iyi biliyorduk.”
BİR ÇOBANIN İHBARI
16 Mart 1971'de Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan, Kadir Manga, Mustafa Yalçıner, Hacı Tonak, Metin Güngörmüş ve Ahmet Erdoğan üssü basmak üzere yola koyuldular. (Mustafa Yalçıner, Hacı Tonak, Metin Güngörmüş ve Ahmet Erdoğan ile Niğde Cezaevi’nde uzun yıllarımız aynı koğuşta, aynı “komün”de birlikte geçti.)
31 Mayıs'ta Gölbaşı'nın İnekli Köyü yakınlarında bir çoban onları görmesi, köye dönen çoban muhtara "eşkıya" gördüğünü haber vermesi, muhtarın, jandarmayı arayarak durumu bildirmesi sonun başlangıcı olacaktı.
İKİ SAAT SONRA
Çatışma iki saat sürdü. Sinan, Alpaslan ve Kadir katledildiler. Mustafa Yalçıner ağır yaralandı, Hacı Tonak yakalandı. Metin Güngörmüş ile "hemşerim" Ahmet Erdoğan kaçmayı başardılar. Daha sonra 6 Haziran 1971’de yakalanan Güngörmüş ve Erdoğan, Yalçıner ve Tonak'la birlikte THKO 2 Davası’ndan yargılandılar.
Atilla Keskin (Ato), "Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler" adlı kitabında şöyle yazıyor:
"Hürriyet'in iç sayfalarındaki resimleri benim yaşımdaki her insan gördü mutlaka. Ama ben 30 yıla yakın zaman geçtikten sonra bin kere seyrettiğim bir film gibi, her sabah aynada baktığım yüzüm gibi anımsıyorum onları. Sinan Hocamın üstünde bir tek külot var. Delik deşik olmuş güzelim erkek fiziği. Kurşun yaralarını saymaya çalışıyorum. O kadar net görünüyor ki delikler."
Nurhak’ta, sırt çantasında üç ciltlik İngilizce Mao kitapları bulunan Sinan Cemgil o tok sesi ile türkü söylemeyi, Ahmed Arif’ten, Nâzım’dan şiirler okumayı çok severdi. Hitabeti çok etkileyici ve kuvvetlidir.
Sinan Cemgil, 1946 İzmir, Kadir Manga, 1947Konya, Akşehir, Alpaslan Özdoğan, 1946, İzmir doğumludur. Nurhak’ta ilk hayatını kaybeden Özdoğan olur. Ardından Kadir ve Sinan...
Aynı günlerde İstanbul’da Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir bir evde kuşatılıyor; Sinan, Alp ve Kadir’in ölüm haberini radyodan duyuyorlar, ertesi gün Hüseyin Cevahir ölü, Mahir Çayan yaralı olarak yakalanır.
Yazımızı Hasan Hüseyin’in o güzelim şiiri ile bitirelim.
dört bir yana haber salsam
öldü desem inanır mı
dağlar bana geri verin
kadir'imi sinan'ımı
jandarma kurşunu çaldı
canımı tenimden aldı
nurhak'a abide kaldı
dağlar aldı selamımı
nurhak sana güneş doğmaz
uçan kuşlar yuva kurmaz
dökülen kan yerde kalmaz
soracağız hesabını
böyle kalır sanma devran
yola devam eder kervan
öldü sinan doğdu sinan
omuzladı silahını