O hayallerin üzerinden M1A1 geçti
Bölgemizdeki dört devlet içinde yaşayan Kürt nüfusun sıkıntıları sadece dış etkenlere bağlanamaz. Kürt yöneticilerinin stratejik derinlikten uzak düşünce yapıları ile aldıkları kararlar, bu halkın mutsuzluğunun ana nedenlerinden birisidir. 1925’de İngiliz etkisi ile ayaklanan Kürtçü elebaşı Şeyh Sait’in isyanı nasıl Kuzey Irak halklarını yıllar süren bir kaos ve ıstırap içine gömmüş ise, aşiret başı Mesud Barzani’nin oynadığı “bağımsızlık oyunu” da yöre halkının ekonomik ve sosyal kazanımlarını elinden alacak gibi duruyor.
Bu coğrafyada imparatorluklar kurmuş olan Türklerin, İranlıların ve Arapların arasında, binlerce kilometre ötedeki güçlerin dolduruşuna gelerek devlet kuracağına inanmak, politik bir körlük değil midir?
SİYASİ TRENDLERİ OKUMAK
Dünya tarihine baktığımızda, birinci dünya savaşı sonrası parçalanan imparatorlukların yerini milli devletler aldı. Bu milli devletlerin oluşu da bir tesadüf eseri değildir. Arkasında derin siyasi ve ekonomik birikim bulunmaktadır. Ancak günümüzde maddi gücü olmayan milli devletlerin yaşamda kalmalarının zorlaştığı bir dünya karşımıza çıkmıştır. Bunda milli devletlerin sınırlarını delmeye çalışan hatta o sınırları yok etmeye uğraşan uluslararası tekelci sermayenin sömürü iştahı çok etkilidir.
Kürt yöneticilere milli devlet adı altında mevcut ekonomik ve siyasi ilişkilerini bölme telkini yapanların, bu çevreler olduğu gözden kaçmamalıdır. Avrupalılar birleşmeyi seçerken, Ortadoğu’nun parçalanmaya çalışılması bu amaçla kurgulanmıştır. Amaç Kürt halkının özgürlüğü değil emperyalist sermayenin Ortadoğu’da rahat hareket etmesidir.
DİMYAT’A PİRİNCE GİDERKEN
Barzani için Salı günü çok önemli bir dönüm noktasıydı. 2003 yılından sonra ekonomik ve siyasi genleşmesinin başlangıç noktası olan Habur sınır kapısının Irak’taki karşılığı İbrahim Halil Sınır Kapısı, merkezi yönetime devredildi. Barzani yönetimi haberi yalanlasa da sevk edilen birliklerin görüntüleri haber kanallarını süsledi.
Irak’ın karayolu ticaretinin yüzde altmışı Ürdün-Akabe geçişinden, geriye kalan yüzde kırkı ise Habur’dan geçer. Ülkenin 2003 yılında ABD tarafından işgal edilmesinden sonra bu kapı Barzani’nin eline geçmişti. Habur’un önemini rakamlara baktığımızda daha iyi anlayabiliriz, zira 2015’de 8 milyar dolarlık, 2016’da ise 7 milyar dolarlık malın geçişi bu noktadan olmuştur. Türk nakliyatçıları tarafından söylenen şekliyle “haraçlar” sınır ticareti ve petrol gelirlerinin katkıları ile Barzani Kuzey Irak’ta siyasi hakim konuma gelmişti.
Şimdi kaybedilen petrol gelirlerine ek olarak, sınır kapılarının da elden çıkmaya başlaması Barzani yönetiminin sadece askeri bir kuşatma altında değil, ticari bir kıskaç içine de alınacağının işareti oldu. Eskiden istediği zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme imkanı bulan Neçirvan Barzani’ye haftalardır Ankara tarafından “dengimiz değil” diye randevu verilmemesi, bu durumun yansımalarından sadece biridir.
Barzani yanlıları sosyal medyada İsrail’den referandum sürecinde gelen savaş uçakları ile çok övünmüşlerdi, yeni ve güçlü müttefikleri sayesinde bağımsızlığa kavuşacaklardı, ama talihin garip bir cilvesidir ki bütün bu hayaller, Arapların kullandığı, Amerikalıların yaptığı M1A1 Abrams tankının paletleri altında kaldı…