O ‘ışık’ ne biliyor musunuz?

Damat Bakan, geçen gün yandaş bir TV kanalında yine, pembe tablolar çizen ve de nurlu ufuklar vadeden bir konuşma daha yaptı.

Her şeyin yolunda olduğuna milleti ikna etmeye çalışarak; “... Tünelin sonundaki ışık büyümeye başladı...” dedi.

Ancak Türkiye’yi içine sürükledikleri en ağır ve en derin ekonomik krizin yarattığı risklerin, milletin üzerine karabasan gibi çöktüğünü yine söylemedi.

Ekonomik krizi, yüksek enflasyonu, görülmemiş boyutlardaki işsizliği, çift haneli faizleri, adeta yok saydı.

İktidar, popülizme, yandaş medya kanalıyla algı operasyonuna, para basarak-enflasyonu daha da azdırmak anlamına gelen manüplatif işlemlere tam gaz devam ediyor maalesef.

Kamusal Sermayeli Bankalara döviz sattırarak kuru baskılayacağını sanıyor hala.

Benzine-oto gaza yapılan zamları -Belediye seçimleri korkusuyla- pompaya yansıtmayarak, ÖTV’den düşerek, hem vergi kaybına hem de büyük bütçe açığına ve daha fazla borçlanma gereğine neden olduğunu umursamıyor.

Tabii, yaşanan ekonomik krizi de inkâr etmeyi sürdürüyor ne yazık ki.

Ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin akla ziyan gerekçelerle iptali, ülkenin hukuk devletinden hızla uzaklaştığının bir göstergesi olarak görülüyor tüm dünyada.

Bu nedenle sorun sadece ekonomide değil, rejimin otoriterleşmesi ve hukuk devletinden ve demokrasiden uzaklaşan görüntüsü nedeni ile tamamen kaybolan yatırım ikliminde.

Parasal önlemlerle, Merkez Bankası rezervlerini harcayarak popülist harcamalar yapmakla, çok kanallı ama tek sesli hale getirilen yandaş medyada halka karşı ekonomik suç anlamına gelen çarpıtılmış algı yayınlarıyla, ekonomik krizin aşılması, mümkün görünmüyor ne yazık ki.

Sorunları hala halının altına saklamaya çalışan iktidar, reel sektör ve ağır dış borç yükü odaklı olarak başlayan ekonomik krizin, giderek finans sektörüne sıçrama riskine karşı hiçbir gerçekçi önlem veya istikrar programını devreye sokmuyor, sokamıyor.

Önce Başkan Yardımcısı, sonra da kısa süre içinde Başkan yapılan ve Damat Bakan’ın arkadaşı olduğu söylenen yeni TÜİK Başkanı da son 10 yılın en yüksek işsizlik oranlarını açıklamak zorunda kaldı. Damat Bakan pozitif eğilim devam ediyor dese de, sanayi üretiminde bu yılın ilk çeyreğinde gerçekleşen üretim son 10 yılın en kötüsü ve düşüğü ne yazık ki.

HHH

Öte yandan üzücüdür ki, işsizlik bir sosyal felakete, giderek bir drama dönüşüyor.

Ekonomide yaşanan durgunluk ve kötüleşme nedeniyle kapanan iş yerlerinin ve iflas ertelemelerinin artması ve işten çıkarmalarla birlikte özellikle şehirlerdeki işsizlik kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Eğitimli ve nitelikli işsizler, tam anlamıyla yetişmiş insan gücü ve kapasitesi israfını da beraberinde getirmektedir.

İşsizliği sadece rakamlarla - yüzdelerle ifade edersek insana ve topluma olan sosyal maliyetini iyi kavrayamayız. Bugün sokaklarda işsiz ve amaçsız gezen kalabalıkları, sayıları hızla artan sahipsiz sokak çocuklarını, işsizlik nedeniyle yaşamına kıyanları, işçi pazarlarında sabahın ilk ışıklarından itibaren iş bulabilmek amacıyla bekleşen insanları ve sayıları milyonları aşan Suriyeli sığınmacıların karın tokluğuna her işe razı olan çaresizliklerini gördüğümüzde, işte bu hatalı ekonomi politikalarının ibretlik ve hazin sonuçlarını açıkça görebiliyoruz.

Böyle giderse, bugün giderek artan suç ve ahlak erozyonuna da potansiyel zemin oluşturan bu büyük işsizlik sorununun bugünkü anlayış ve zihniyetle çözülmek bir yana, giderek daha da kötüleşeceğini öngörmek maalesef acı ama gerçek...

Son olarak Damat Bakan’ın tünelin ucundan büyüyerek geldiğini söylediği ışığın, milletin ve ekonominin üzerine doğru hızla gelen bir tren olması ihtimalinin, çok daha yüksek olduğunu, birileri kendisine hatırlatabilir mi acaba?