O santralleri kapatabilir misiniz?

“Akbelen ormanı” son bir haftadır sosyal medya gündeminin üst sıralarında. Kemerköy ve Yeniköy termik santrallerinin çalışabilmesi için ilave linyit madeni alanı açılması gündeme gelince çevre örgütleri (!) harekete geçti.

78 hektarlık ağaçlık alanın linyit kömürü çıkarmak için yok edilmesine karşı çıkan çevreciler, bazı İkizköylüler'in de desteği ile 2019'dan bu yana hukuki yollarda direnişlerini sürdürüyorlardı. Bazı köylüler destek verse de açıklamalardan izlediğimiz kadarıyla çoğunluk santralin çalışması için madenin açılmasından yana. Tabi hukuki yollar tıkanınca fiili direniş başladı.

Kolluk kuvvetlerinin müdahalelerini içeren görüntüler sosyal medyaya düşünce 7'den 70'e toplumsal duyarlılık hat safhaya yükseldi.

Enerji üretmek yerine çevrenin korunmasını talep eden vatandaşlar, sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarla kamuoyu oluşturmayı başardılar.

Aynı şekilde ben de buradan hem şirket yetkililerine hem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na hem de Tarım ve Orman Bakanlığı'na çağrı yapıyorum; çevrecilerin sesine kulak verin, ağaç kesimine son verin ve o santralleri kapatabiliyorsanız derhal kapatın! Şimdi gelin bu talepler gerçekçi mi inceleyelim:

ELEKTRİĞİ NEREDEN SAĞLIYORUZ?

Ama yine de bu çağrıyı yaptıktan sonra ülkemizin enerji görünümüne bir göz atalım isterim.

TSKB'nin Haziran 2023 enerji bültenindeki verilere göre kurulu güç dağılımına baktığımızda yüzde 45.2'si termik, yüzde 30.1'i hidroelektrik, yüzde 11'i rüzgar, yüzde 9.7'si güneş, yüzde 2.3'ü biyokütle, yüzde 1.6'sı jeotermal. Bültende, “Üretim kısmına baktığımızda 2022 yılı ortalaması yüzde 42.7 olan yenilenebilir enerji santrallerinin elektrik üretimindeki payı 2023 yılı Haziran ayında yüzde 54'e çıktı. İlgili dönemde, baraj tipi hidroelektrik santraller toplam üretimin yüzde 18.8’ine katkıda bulunurken, nehir tipi hidroelektrik santralleri toplam üretimin yüzde 11.4’ünü karşıladı.” bilgisi yer aldı.

EPDK'nın Mayıs 2023 raporuna göz attığımızda ilk beş ayda yenilenebilirin payının yüzde 42.77 olduğu, bunun da yüzde 20.22'sinin hidrolik santrallerinden kaynaklandığı görülüyor. Hidrolik santrallerin yapımı için de derelere ket vurularak doğal güzelliklerin katledildiğini ayrıca not edelim. Buradan bakınca; pervaneleri ile kuşların göç yollarını bozan rüzgar santralleri (yüzde 10.61), ışıma yüzünden faunaya zarar veren güneş santralleri (yüzde 5.14), yeraltından çıkan sıcak su ile floraya zarar veren jeotermal (3.71), kokusu ve çöp birikintileri yüzünden çevrede nahoş bir iz bırakan biyokütle (yüzde 3.09) de pek masum değil gibi gözüküyor.

EPDK'nın raporuna göre ilk beş ayda termikten elde edilen enerji toplam üretimin yüzde 57.23'ü olurken bunun yüzde 22.18'i doğalgaz ki ithal, yüzde 20.63'ü de doğrudan ithal kömürden sağlandı. Akbelen'de gündeme gelen linyitin payının ise yüzde 12.74'te kaldığı görülüyor.

AKBELEN'E GİDİN KOL KOLA VERİN

Edindiğimiz bilgilere göre Kemerköy ve Yeniköy santrallerini özelleştirmeden alarak işleten IC Enerji-LİMAK Enerji şirketi, linyit çıkarmak için 23.7 bin hektarlık ruhsat sahasına sahip. Yani Türkiye'nin kurulu elektrik gücünün yüzde 1'ini temsil eden, toplam üretimin yüzde 2.5'ini sağlayan ayrıca Ege'de kullanılan elektriğin de yüzde 62'si karşılayan santrallerin çalışması için çok daha fazla linyit kömürüne ihtiyaç olacakmış gibi görünüyor.

İşte tam bu noktada yukarıda ismini zikrettiğim bakanlıklara ve şirket yetkililerine sesleniyorum.

Hepiniz Akbelen'e gidin, kol kola verin, çevrecilerin en ön saflarında yer alın, buradaki ağaç kesimini durdurun. Ve oradan şu ortak açıklamayı yapın: “Çevrecilerin sesine kulak veriyoruz. Buradaki ağaç kesimini durduruyor ve bir o kadar daha ağaç ekilmesi için çalışmalarımızı başlatıyoruz. Ve şu anda santrallerin kapısına kilit vurmaya gidiyoruz. Ancak çok değerli halkımızı doğru bilgilendirmemiz de gerekiyor. Santrallerin faaliyetlerine son verilmesinin ardından Ege'de kullanılan elektriğin yüzde 62'sini artık karşılayamayacağız. Bu yüzden yaşanacak enerji kesintilerinden dolayı sizlerden şimdiden anlayış bekliyoruz.”

ELEKTRİK OLMADAN NASIL OLACAK?

Esasen sizlere durumu özetlemeye çalıştım. Ülke sanayisinin de hanehalklarının da bu elektriğe ihtiyacı var. Eğer gerçekten biz çevreye duyarlı kesimlerin talep ettiği gibi bu santraller durursa, önerdiğim açıklamada vurguladığım gibi neredeyse bölgenin tamamı elektriksiz kalacak. Bunu herhalde kimse istemez diye düşünüyorum. İşte tam da bu yüzden tüm çevre örgütlerinin, elektrik üreticilerinin, madencilerin ve kamu otoritesinin ortak bir masada toplanıp bu işlerin nasıl yapılması gerektiği konusunda bir çözüm üretmesi gerekiyor.

Bakın!

Medeniyetimiz gelişirken çarkların dönmesi, gecenin aydınlanması için ormanlar yok edildi.

Daha sonra kömür keşfedildi, petrol işlendi ama ağaç kesimleri bitmedi.

İnsanlık şehirler kurmak, kendine doğa içinde villalar yapmak, yer altındaki zenginlikleri ekonomiye kazandırmak için yine ormanları kesmek zorunda kaldı.

Bugün yenilenebilir enerji kaynaklarının ağırlığı artıyor. AA'nın haberine göre, “Yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel elektrik üretiminde 2014'te yüzde 22 olan payının 2024'te yüzde 33'ü aşabileceği öngörülüyor. Türkiye'nin toplam elektrik kurulu gücündeki yenilenebilir enerjinin payı, son 21 yılda yapılan yatırımlarla yaklaşık 388 kat artarak 2022 sonunda 24 bin 821 megavata yükseldi.”

Yukarıda Türkiye'nin enerji görünümüne dikkat çektiğimiz bölümde de aktardık. Yenilenebilir enerjinin payı artmakla birlikte ihtiyacın tümünü henüz karşılayamıyor. Buna bir de “baz yük santrali” gerçeğini de eklediğimizde mevcut termikleri ikame edebilecek bir teknolojiye kısa vadede geçiş kolay değil. Üstelik temiz enerji kaynaklarını elde etmemizi sağlayan araçların üretimi için de yerin altındakilere yani madenlere ihtiyaç duyulduğunu ayrıca hatırlatmak isterim.

Evet, bence de tek bir ağaç kesilmesin, ormanlar yerleşime açılmasın; çevre mi enerji mi ikilemine düşmeden her ikisini birden koruyabileceğimiz bir yolu acilen bulmamız gerekiyor.