ODTÜFANS: Striptiz yaparak üniversite parası ödemek mi!

Hayırlı olsun! Bir de kadın problemimiz çıktı ortaya, nurtopu gibi! Doğu toplumlarına ait olduğumuz için, yıllardır bir “erkek problemimiz” olduğu söylenir dururdu zaten. Daha onu doğru dürüst halletmeden, şimdi de kocaman bir kadın sorunumuz oluverdi. Bu da demektir ki, artık iki katı uğraşmak zorundayız toplumsal ilerlememiz için. Çünkü bunun ikisi de, maalesef sadece Türk toplumunun değil, tüm insanlığın ayaklarına bağ olmakta ve giderek daha da büyük bir engel haline geleceğe de benzemektedir. Belki de elimizdeki saatli bomba ne kadın, ne de erkek sorunu, ama bir “insanlık” sorunu, kim bilir. Bunu da tartışmak gerek.

Dönelim yeni doğan nurtopu misali “kadın sorunumuza”. Birkaç gün önceki ODTÜ mezuniyetinde, birtakım genç kızlarımızın açtıkları pankartlar ve kurdukları “ODTÜFANS” sitesinden yapmayı ilan ettikleri striptiz porno yayını, Türkiye’mizin kadın problemine de sahip olduğunun en son ifadesi olarak gündemimizde yerini alıverdi. Aynı gün, İngiliz basınının “amiral gemisi” BBC’nin özel haberinde, birçok İngiliz kadınının “Onlyfans” sitesi sayesinde büyük paralar yaptıkları, bininci kere yeniden reklam ediliyordu. Adeta İngiltere’nin ekonomik bunalımdan çıkabilmesinin yegane alternatifi, İngiliz kadınlarının porno sitelerine poz vermesiymiş gibi. Bizim ODTÜ’lü kızlarımızdan bazılarının, bu “muhteşem” fikri nereden aldıklarını da böylece anlamış olduk. Zaten ünlü-ünsüz binlerce Amerikalı kadın da aynı “onurlu” yoldan ekmek paralarını kazanmaktaydılar bir süredir. Benim Amerika’daki bazı kadın arkadaşlarım da, üniversite yıllarında, okullarının olduğu şehirlerde ve kasabalardaki striptiz kulüplerinde çalışarak okul parasını verdiklerini anlatırlardı, çok normal bir şeymiş gibi. Eğer ABD’ye giderseniz, irili ufaklı binlerce üniversitenin olduğu yerlerde, mutlaka bir ya da birden fazla striptiz kulübü olduğunu, yoldan geçerken göreceksiniz.

ABD’de üniversitelerin olduğu yerlerde birden fazla striptiz kulübü var.

AMSTERDAM’IN KADINI VİTRİNDE PAZARLAYAN KULÜPLERİ

Batı’daki kültürel ve sosyal erozyon konusunda zaten uzun bir süredir yazıp çizmekteyiz. Bu konuda ortaya konulan her yeni şeye, hayret de etmiyoruz artık. Amsterdam’ın Red Light bölgesindeki vitrinlerden satılan kadınlara da, bu halka açık genelevlerin hemen karşısındaki, 5 avroya kahvenize eşlik etmesi için satılan esrarınızı içebildiğiniz kafelere de, LGBT örgütlenmeleri ve reklamları ile beynimize işlenmeye çalışılan “hayat sadece sekstir” türünden bir felsefi çürümeye de alıştık maalesef. Daha doğrusu zorla alıştırıldık.

Bu kadın sorununun bir uzantısı olarak, son on senedir yaygarası kopartılan “Me Too=Ben de” hareketi de, çok ilginç bir dönemde ortaya atılmıştır. Dünyada her türlü ekonomik ve sosyal alt üst oluşların yaşandığı ve giderek artan isyankar ve devrimci bir hal almaya başladığı bir dönemde, aynı merkezden düğmeye basılmışçasına bu LBTG, Me Too ve bir geçim kaynağı olarak İnternet pornosu işi, ortalığa dökülüverdi. Şimdilerde herkesin kafası buna bağlı konular ve görüntüler ile meşgul. Ne de olsa, cinsellik dünyanın her yerinde, Amerikan dolarından bile daha fazla geçerliliği olan bir değiş-tokuş birimi bugünlerde. Ondan dolayı da, kadınıyla ve erkeğiyle tüm insanlik bir bakıma ilgili bu konu ile.

KURULU DÜZEN BİR ERKEK İŞİ Mİ YOKSA SINIF İŞİ Mİ?

Evet, kabul edelim ki, dünya çok uzun süredir genel anlamda bir erkek egemenliği altındadır. Ve bu sorunun çözümü, erkeklerin egemenlikten atılıp kadınların egemenliğinin sağlanması da değil elbette. Çünkü, binlerce senedir süren “kurulu düzen”, cinsiyete bağlı ve ondan kaynaklanan bir düzen değil, sınıfların olması nedeniyle ortaya çıkmış bir durumdur. Bu temel tesbiti yapamazsanız, çözümü bambaşka yerlerde ararsınız ve bulduğunuz aslında çözüm filan değil, sorunun katmerlenmesidir. Aynen bugünlerde olduğu gibi.

İLHAN VE BAUDRİLLARD NE DEMİŞLERDİ?

Bu tartışmaların başladığı günlerde, Jean Baudrillard’ın Fransız dergisi L’Expressteki 1996 tarihli bir yazısında söyledikleri, günümüzdeki gelişmelere de ışık tutabilir:

“…Feminizmin varsayılan zaferinin paradoksal sonucu, kadın artık erkek tarafından yabancılaştırılmıyor, erkekten “yoksun” kılınmış durumdadır…Dolayısı ile “ötekinin” hayatı illüzyonundan da mahrum, dolayısı ile, bizzat kendi illüzyonundan, arzusunun ve kadın olma ayrıcalığının illüzyonundan da mahrum”..

Sevgili Atilla İlhan da, aynı konuda yazdığı 1992 tarihli Kadınlar Savaşı kitabında, bizleri aydınlatmaya çalışıyordu şu düşünceleri ile:

“…Kadın, erkekle eşit olmak için başlattığı kadın hakları mücadelesi sürecinde, gittikçe erkekle özdeşleşiyor, özdeşleştikçe de hem erkeği kaybediyor, hem de O’nu kaybettiği için, kendi dişiliğini kaybediyor..”

İNSANLIĞIN GELECEĞİNE BÜYÜK TEHDİT

Cinsellik ve kadın-erkek ilişikileri konusu, belki de gelecek yüzyıllara damgasını vuracak ve insanlığın geleceğine büyük etkiler yapacak bir önemde. Bakınız, daha bugünden insanlar büyük ölçüde evlilik kurumundan vazgeçmiş durumda. Batı toplumlarında, bugün bile bir nüfus yaşlanmasına, ülkelerin nüfuslarının azalmasına ve çalışacak işçi bulamama derecesinde krize neden olmakta bu durum. Kadının erkeğe, erkeğin kadına güven ve ilgi duymadığı bir toplumda, evlilik türünden ilişkilerin günden güne azalması ve alternatif ilişki türlerinin ortaya çıkması gayet normaldir ve zaten hayat da bunu ispat etmektedir. Geleneksel olmamızla övünç duyduğumuz Türkiyemizde bile, evlilik cazibesini hızla yitirmekte ve boşanmalar zirve yapmakta. Buna bağlı olarak da, kırılmış aileler, ortada kalan çocuklar, kadın cinayetleri, erkek intiharları, hapishaneler toplumsal kumaşımızı şiddetle zedelemekte. Ama insanlığın devamı ve sürdürülebilirliği için evlilik kurumundan daha iyi bir kurum yaratılamadığı sürece, bu durum bir tehlike olma özelliğini koruyacak ve gelecekte çok acil sorunlara yol açacaktır. Almanya ve Japonya daha şimdiden bu noktadadırlar. Alman çalışan nüfusunun yüzde 70’inin 50 yaş ve üzerinde olduğunu açıkladılar, daha son zamanlarda. Böyle bir dev endüstri makinasını, bu tür yaşlı bir nüfus ile sürdürmek olanağı bulunabilir mi? Türk Hava Yollarının çalışanlarına kanca atıp, onları Almanya’da çalışmaya davet etmelerinin üzerinden sadece bir ay geçti.

STRİPTİZ KULÜPLERİNDEN ONLYFANS VE ODTÜFANS’A

ODTÜ’deki birtakım kadınların ODTÜFANS türünden oluşumlarla yaratmak istedikleri ortam, insanlığın cinsellik ve kadın-erkek ilişkileri konusunda içinde bulunduğu, daha doğrusu içine çekildiği problematik bir durumdur. Yani, mevcut bazı sorunların abartılması ve bilinçli olarak sistem problemi haline getirilmiş olmasının sonucudur. Batı emperyalizmi, kendi toplumunda yarattığı ve çok başarılı bir şekilde uyguladığı bu tür bölünmelerden kendi açısından çok yararlı sonuçlar almakta. Yoksa, okuma yazma oranının yüzde yüz olduğu, eğitimli ve sürekli seyahat eden, hali vakti nisbeten yerinde olan Almanların, Fransızların, İngilizlerin, tüm öteki Avrupalıların ve Amerikalıların, Batı medeniyeti adı altında dünyanın geri kalanına çektirdiği zulüme ses çıkarmamalarını açıklamak çok zor olacaktır.

Hem sömürü pastasından halklarına pay vererek, hem de aslında var olmayan sorunlardan birer LBGT, Me Too tarzında sorunlar yaratıp, en dinamik toplum kesimlerini bölüp pasifleştirmenin “verimli” sonuçlarını, şimdilerde tüm dünya halklarına zorla kabul ettirmenin yollarını aramaktadırlar. ODTÜFANS sitesini kurup, para karşılığında orasını-burasını göstererek, güya yüksek lisans eğitimi için gerekli olan parayı kazanma iddiasında bulunan kızlarımız, neye alet olduklarının farkında bile değillerdir.