Ödüller ve yapılması gerekenler

Sanatın en önemli kurumlarından birisidir. Son zamanlarda ödül törenlerindeki konuşmalarla yeniden gündeme geldi. Ödül dendiğinde ilk akla Nobel gelir. Sonra Oscar, sonra Grammy, sonra Cannes sonra bir başkası, bir başkası daha… Oysa Türkiye’nin de çok ciddi ödül kurumları vardı bir dönem. Biz birçok sanatçımızı ve aydınımızı bu ödüller sayesinde tanıdık.
Sanatta ödül kurumu bir döneme kadar gerçekten teşvik edici roller oynadı, hiç şüphe yok.
Buna karşın her dönemde de tartışıldı. Çünkü temel anlamda estetik anlayışı daha doğrusu estetik tercihler ideolojiden bağımsız değildir.

Estetik buluşları ve yaratıcılığı teşvik eden ödül kurumları da ideolojik bakışa sahiptir.
Örneğin; Nuri Pakdil ya da Necip Fazıl ödülünü, Fazıl’ın ve Pakdil’in çizgisine uygun birine vermek durumundasınız. Aynı şekilde Attilâ İlhan ödülünü de Attilâ İlhan’la benzer görüşleri ve benzer anlayışta eserleri olan bir sanatçıya vermeniz gerekir. Ödüller bir sanat çizgisinin devamlılığını sağlar çünkü.
Günümüze kadar TÜBİTAK’ından TRT Sanat Ödülleri’ne, Altın Portakal’ından Altın Koza’sına Afife Jale Ödülü’nden Sedat Simavi’sine kadar verilen ödüller hep bu anlayışa uygun olarak verilmişti.
Batı hegemonyasının sonucu olarak bu ödül kurumları da ele geçirildi ve içleri boşaltıldı. Artık Attilâ İlhan Ödülü’nü alan birisi İlhan’a düşman olabilir. Ya da İlhan’ın şiddetle karşı çıktığı Türkçe Edebiyat kavramına sahip çıkabilir. Önemi yok.
Lobicilik sağ olsun.

Batı merkezli sanat ödüllerinde ise Türk devletine düşmanlık bir tür gerek şart oldu. Son örneklerini ülkemizi şikâyet eden sanatçılarda gördük.

ÖDÜL KONUŞMALARI YASAKLANSIN MI?

Bu şartlar altında ödül konuşmalarının yasaklanmasını da talep eden oldu. Siyasi ideolojik tercihlerinde hata yaptı diye sanatçının elinden mikrofonu alacaksak bizim Çaykovski’yi yasaklayan Batılılardan hiçbir farkımız kalmaz. Bilakis sanatçı yanlış fikri de dile getirebilmelidir. Getirmelidir ki eleştiri kültürü yaşamaya devam etsin. Toplum neticede gerekli tepkiyi verir, vermektedir de.
Tarihten bir örnek: Knut Hamsun, büyük bir yazardır. Nazilere destek verdiği için (öyle ki Nobel ödülünü Goebbels'e gönderir) okurları Hamsun’u protesto ederler. Oslolular, Norveç’in en büyük yazarının evinin önüne kitaplarını bir bir koyarlar.
Dolayısıyla ödül konuşmalarını toptan yasaklamak, konuşmayı yasaklamak ölçüsüz ve gerçekle bağdaşmayan bir fikirdir.

VURUN ABALIYA

Bir diğer mesele ise sanatçıyı eleştirme kolaycılığı. Herkes işi gücü bıraktı sanatçıyı düzeltmek için seferber oldu. Biri oradan çekiyor, biri buradan.
Peki iklim? Peki ortam?
Şöyle bir söz vardır: Ne verdin de ne istiyorsun?
Sanatın her kolunda bugün çok büyük hak kayıpları var. Özellikle de telif konusunda. Dijitalleşmeyle beraber neredeyse telif ödenmiyor. Ya da komik paralar ödeniyor. Bununla ilgili henüz bir yasal düzenleme de söz konusu değil. Sanat alıcıları yani okurlar, dinleyiciler, seyirciler ise sanatın bir emek ürünü olduğunun tam olarak farkında değil. Onlar için bir tür amatör zevk.


Belki de sanatçı için de öyle olmalıdır, bilemeyiz. Tolstoy’un “Sanat nedir?” adlı epey hacimli kitabı tam da bu konuyu tartışır.

Ancak günümüzde sanat profesyonel bir iştir. Buna harcanan bir emek söz konusudur ve aynı zamanda sanatçı da bir insan olduğu için maddi ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır.
Bununla ilgili bir mücadele olduğunda ise kamuoyunda çıt çıkmaz hatta şimdi sırası mı denir. Sanatçı birdenbire bu noktaya gelmiyor. Ele geçirilmiş ödül kurumları, hükümetin kültür ve sanat konusundaki politikasızlığı hatta yer yer küçümsemesi ve karşı çıkması da önemli bir neden. Buna karşın Batı’nın ise her türlü maddi imkânla sanatçıyı devşirmesi söz konusudur.
Vurun abalıya misali bir durum var ortada. Elbette sanatçıların aydınların emperyalist-kapitalist Batı’ya tamah etmelerini eleştireceğiz, eleştiriyoruz da ancak bu eleştirinin karşılığı ve gereği olan hangi pratiğin içindeyiz?

Milli Devrimci kültürümüzü koruyalım diyoruz. Peki bunun için nasıl bir mekanizma tasarladık? Hangi ödül kurumunu inşa ettik ya da etmeye başlıyoruz?
Telif haklarıyla ilgili hangi önerileri getirdik? Var mı bir kanun önerisi?
Milli Devrimci kültürü ve sanatı oluşturacak, sürdürecek araçlarımız var mı?
Bireysel anlamda ne kadar sanat alıcısıyız?
Ödül meselesinin bir de bu yanı var. Batı’nın ideolojik hegemonyasını sanatçıları dönüştürecek, yeni sanatçıların önünün açacak araçları ve somut politikaları üretmeden kırmamızın olanağı yok.