Ofsayt ve kış sporları
2006 FIFA Dünya Kupası Asya Elemeleri'nde grupta ilk 2 takım Almanya'daki finallere doğrudan katılırken, grup üçüncüsünün finallere katılabilmesi için iki baraj maçını geçmesi gerekiyordu. Gruptaki son iki maç öncesinde İran 10 puan ile ikinci, Bahreyn 4 puanla üçüncü idi. İkincilik için, Bahreyn'in son iki maçını kazanıp aradaki 5 gollük averajı kapatması gerekiyordu. 80 bin İranlı, Azadi Stadyumu'nu doldurmuştu.
PANAHİ'NİN OFSAYT'I
Filmlerini doğal ortamlarda çeken Cafer Panahi, "Ofsayt" filminde de Tahran Azadi Stadyumu'nu kullanmış. "Çember ve Ayna" Tahran sokaklarında; "Taksi Tahran" bir takside geçiyordu. İran-Bahreyn maçına girmeyi amaçlayan İranlı kadınların maça gidişleri, tutuklanışları, statta yaşadıkları ve İran'ın galibiyetini önce tutuklu aracı ile sonra İran halkı ile kutlamaları filmde çok çarpıcı anlatılıyor. Her filminde insanların acı ve sorunlarına değinen Panahi, filminin sonunda bir milletin sevincini kadınlı erkekli binlerce yıllık kültür ile kutladı. Filminin sonunda İran'ın zaferi vardı; hem de batılıların herhangi bir desteği olmadan.
Panahi ülkesinde rejim aleyhine film yaptığı iddiası ile uzun yıllar hapiste yattı. Atlantikçiler de Panahi'nin insana dair filmlerini İran rejimine karşı kullandılar. Panahi, rejim aleyhine film yapmadığını defalarca söyledi. Elbette, bir yönetmen içinde bulunduğu düzenin eksiklerini filmlerinde anlatmalı; Panahi İran halkının sorunlarını coğrafyamızın zenginlikleri ile anlattı. Atlantikçiler, Panahi filmlerinde istedikleri rejim karşıtlığını gördüler; halbuki, görmeleri gereken coğrafyamızın toprak sevgisiyle dolu tutkulu halkları olmalıydı.
FARHADİ'NİN KAHRAMAN'I
Panahi hapse girdiğinde, ona en samimi desteği vatandaşı ve meslektaşı Asgar Farhadi verdi. Her filminde tıpkı Lars Von Trier gibi izleyicinin önyargılarıyla hesaplaşmasına neden olan Farhadi'nin mükemmel bir filmini daha bu hafta TRT 2'de izledik. "Elly Hakkında", "Geçmiş" ve özellikle de bir kadına tacizi cezalandırmak isteyen bir erkeğin düştüğü vicdansız durumu çarpıcı şekilde anlatan "Satıcı" gibi "Kahraman" da doğruyu ve yanlışı sorgulamamızı sağlayan bir filmdi.
Farhadi'nin sevemediğim tek filmi Javier Bardam ve Penelope Cruz'ün başrollerini oynadığı, İspanyolca çektiği "Herkes Biliyor"du. İranlı bir yönetmen, coğrafyasından ve hikayelerinden kopuk bir öyküyü neden çekmek ister? Öyküleri ile Almodovar'a fark atan Farhadi, Pedro Almodovar filmi çekince sadece hayal kırıklığı yarattı. Dalida'nın Gigi L'amoroso şarkısında Gigi'ye söylediği gibi "Rock'n Roll dinleyen Napoliten'den ne anlar? Gigi'nin ABD’de ne işi var?"
Farhadi, Satıcı'da da Kahraman'da da önümüze konulan yargıları sorguluyor. Kahraman sandıklarımız her zaman kahraman mı? Tacizciyi cezalandıran hep iyi mi? Borcu yüzünden hapiste yatanı affetmeyen hep kötü mü? İran sinemasının aklımıza ve vicdanımıza yüklediği sorularla olgunlaşıyoruz. Batılı, Panahi'yi rejim düşmanı olarak kullanmaya çalışırken Panahi filmlerinde bu coğrafyanın adamı olduğunu gösteriyor. Hangi kadın daha özgür? Hangi aile daha modern? Hangi ülke daha bağımsız?
Son günlerde, sosyal medyada fonlandığı belli Dünya Af Örgütü paylaşımları dolaşıyor. Paylaşımlar ya Rusya karşıtı ya İran karşıtı! Birçok Türk de bu paylaşımları beğenip emperyalizmin oyununa geliyor. Bağımsız olmayan bir millet aydınlanma devrimini tamamlayabilir mi? Ülkemizdeki İranlılar da bu oyuna geliyor. ABD'nin ve AB'nin desteğiyle ve kirli fonlarıyla anca onların kölesi olursunuz! Özgür olmak için önce emperyalizmin hizmetinde olmamak gerekir. Fonlarla yapılmak istenen; binlerce yıllık Fars kültürünü yozlaşmış batı kültürü altında yok etmektir. İran halkı önce emperyalizme karşı işbirlikçilerini temizleyerek mücadele etmeli. Sonrasında köklü Fars kültürü emperyalistlere fırsat vermeden kendi Aydınlanma Devrimi'ni tamamlayacaktır.
Gücünü toprağından alan İran'ın köklü medeniyeti insanları mutlaka aydınlatır; emperyalizmin peşinde ise sadece kan ve gözyaşı yaşanır. İran'ın petrolü ve madenleri batıya peşkeş çekilir, fakirlik yaşanır. Her fırsatta İran'a ve Rusya'ya saldıran fonculara sormak gerekir; bu hafta sonu, Los Angeles'ta Asyalılar kendi takvimlerinin yeni yılını kutlarken öldürüldü. ABD'deki Asya düşmanlığının bu son örneğine sesiniz çıkacak mı?
SOĞUKTA SICAK BAŞARILAR
Coğrafyamıza yeni başarılar geliyor. Mustafa Kemal, kış sporlarında başarılı olmamız için Uludağ ve Elmadağ'da tesisler kurulmasını öngörmüştü. Ancak, ülkemizde kış sporları hiç önemsenmedi. Furkan Akar'ın sürat pateninde Olimpiyat 6'ncılığından sonra geçen hafta Avrupa 3'üncülüğü hepimizi heyecanlandırdı. ABD'deki Üniversite Oyunları'nda artistik patinajda kadınlarda Fatma Yade Karlıklı, erkeklerde Alp Eren Özkan'ın kısa programda ilk 24'e kalarak finalde yarışması da bir diğer başarımızdı. Alp 18'inci Fatma 22'nci oldu. Polonya'dan alelacele ABD'ye giden Furkan da 1.500 metrede final yarıştı ve 6'ncı oldu. 500 metrede de B finalinde 3'üncü olarak Universiade 8'inciliğini kazandı.
Cumartesi günü başlayan, 14-18 yaş arası sporcuların yarıştığı Avrupa Gençlik Oyunları'na katılan 15'inci kalabalık kafileyiz. Artistik patinajda kızlarda Azra Ulus, oğlanlarda Furkan Emre İncil'den de final bekliyoruz. 18 yaş altı kadın buz hokeyi milli takımımız İskoçya'da Meksika'yı yendi. 20 yaş altı erkek milli buz hokeyi takımımız perşembe günü İstanbul'da 3'üncü Lig'den çıkma karşılaşmalarına başlıyor. 11 Şubat'ta Erzurum'da Dünya Okul Federasyonları Kış Oyunları başlayacak. Karda ve buzda başarıların devamı İstanbul'da ve Erzurum'da tribünleri boş bırakmamamıza ve gençlerimizin mücadelesinin ekranlarda yayınlanmasına bağlı…