Oh be nihayet!.. -(TAMAMI)

“Şok” mağazalarını aldığında içki satışını bitiren Yıldız Holding’in patronu Murat Ülker, 320 milyon liraya satın aldığı DiaSA’da da farklı bir yol izlemeyeceklerini açıklamış.

Dünkü medyadan okuyoruz; DiaSA’nın devir işlemleri bitmeden, stoklardaki alkollü içkileri bitirmek için indirim bile başlatılmış.

Sakın ola “hımm...” demeyin, çünkü bir büyük market zincirinin Güneydoğu’daki şubeleri de içki raflarını çoktan kaldırmış!..

Ne kadar ilginç değil mi; TEKEL bayilerinin ruhsatlarının yenilenmediği, kamu tesislerinde içkinin yasaklandığı, AKP’nin alkol tüketiminin kısıtlanmasına yönelik çaba harcadığı bir süreçte; gizli içki yasağı marketler üzerinden daha köklü biçimde uygulanıyor!.. Desenize, marketler ayran raflarını bayağı büyütecekler!..Ya 24 ya da 25 Temmuz 2003. Hayat sigortası yaptırılmadan, savaşı izlemek için Irak’a gitmişiz: Yalçın Doğan, Faruk Balıkçı, Ferit Aslan ve ben. Zaten birkaç gün sonra Bağdat’ta ABD askerlerine esir düştük. Ölümle aramızda bir sigara kağıdı vardı.

Ya Erbil’de ya da Süleymaniye’de Faruk ya da Ferit dört sütun gösterdi ve “Abi bak bu dört sütun Irak, Türkiye, İran ve Suriye Kürtlerini temsil ediyor. Dördü birleştiği zaman tepeleri birleştirilecek” dedi. Irak Seferi gözlemlerimi 24-29 Temmuz 2003 tarihleri arasında Hürriyet’te yazdım. Son zamanlarda olanlar dört sütundan üçünün tepelerinin yakında birleşeceğini gösteriyor.

***

2 Mayıs 2013 tarihli Milliyet gazetesinde, BDP Eş Genel Başkanı Selahaddin Demirtaş’ın “Bölünmeyi önleyecek özerkliktir” dediğini okuyunca, işte o zaman “Oh be nihayet!” dedim. “Yıllardır işte bunu söylettirmek istiyordum!” Ama bu insanların bizleri çocuk yerine koymak gibi tuhaf bir huyları da var. Özerklik bölünmeyi önlemez, tam tersine bölünmeye giden yolu açar.

Hürriyet Avrupa’da yayınlanan ve “Fesatlar Sarmalında Türkiye” (Remzi Kitabevi, s.158-173) adlı kitabımda yer alan “Kendal Nezan’ın Kantarı” yazı dizisi (7-9 Ocak 2005) aralarında olmak üzere 2000’den bu yana yüze yakın yazı yazdım. Bütün yazıların anahtar kavramı “Anadilde Öğretim” idi. Süreç şu: Anadilde Öğretim = Özerklik? Federasyon ? Bölünme.

Konuyu daha iyi kavramanız için bir başka 15 yazılık bir dizimi tanıtmak zorundayım: “Kürtçülük Sorununun Tersi ve Yüzü” (Hürriyet, 02.09.2009 - 27.09.2009). Yazıları “Direnen Cumhuriyet” (Destek Yayınları, s.281-313) adlı kitabımda da bulabilirsiniz.

Şimdi, 5 Eylül 2009 tarihinde yayınlanan, dizinin üçüncü yazısını okuyalım:

Ütopya da gerçektir:

Falcı olmadığım gibi ham hayalci de değilim Türkiye konusunda. Ancak ülkenin artık 2009 öncesinin Türkiye’si olamayacağını da biliyorum.

On yıldır söylenen cümlelerin, yanlış kullanılan kavram ve deyimlerin, özellikle saptırılan metinlerin gerisindeki anlamları ve gizlenen talepleri yorumlamak için ter döküyordum. Düşüncenize, “Kürtçenin özgürce öğrenilmesinin önündeki engellerin kaldırılması” ile “Anadilde öğretim” arasındaki farkı en azından yüz kez yazdım ama öğrenmesi gerekenler on yılda öğrenmediler. Taa 3 Eylül 2000’de “Anadilde eğitim deyişinin kapsamı çok geniş: Kürtçenin resmi dil olması; anaokulundan üniversiteye kadar eğitimin içerdiği bütün derslerin bu dilde yapılması anlamına geliyor” diye uyarıda bulunmuşum.

Daha sonra şöyle bir formül oluşturmuşum: Anadilde öğrenim = Federasyon ya da ayrılık !

***

Daha bu kavramları kavramaktan aciz kimileri (Eski CHP’liler, üniversite âlimleri ve cansıkıcı birtakım zevat) CHP ve solu AKP’nin açılım sürecini desteklememekle suçluyorlar.

Kürtçülerin (PKK, DTP, Kürtçü yandaşları ve benzerleri) kafasından geçen, hayal ettikleri çözüm planını birkaç ay önce bir kağıda yazmışım. Birlikte okuyalım:

1. Anadolu Federal Cumhuriyeti, Kürtler ve Türkler tarafından kurulmuş demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Federal ve federe devletlerin yapısı adem-i merkeziyetçidir.

2. Diyarbakır ve Ankara iki federe devletin başkentleridir. Federal başkent İstanbul’dur.

3. Federe devletlerin resmi dili olan Kürtçe ve Türkçe federal devletin resmi dili ve aynı zamanda eğitim ve öğretim dilidir.

4. Anadolu Federal Cumhuriyeti’nin özel bir bayrağı vardır. Kürt Federe Devleti’nin bayrağı PKK bayrağıdır. Türk Federe Devleti’nin bayrağı beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

5. Federe devletlerin dilleri öteki federe devlette isteğe bağlı seçmeli ders olarak öğretilir.

6. Her iki federe devletin kendi meclisleri, cumhurbaşkanları, bakanlar kurulu, kamu yönetimleri, kolluk ve polis kuvvetleri vardır. Yönetim ve yargı dilleri Kürtçe ve Türkçedir.

7. Her iki federe devlet kendi sınırları içinde vergi toplar. Kürt Federe Devleti, Federal hazine ve bütçeye on yıl katkıda bulunmaz. Buna karşın federal bütçeden yüzde 25 katkı payı alır.

***

Abdullah Öcalan’ın basına sızan ve “İki halkın yan yana varlılığından, yaşamasından” söz eden projesi, benim çala kalem, özensizce yazdığım 7 maddenin tamamını içermektedir.

Şu anda ne AKP Hükümeti’nin ne de Kürtçülük tarafının kırmızı çizgili planlarını biliyoruz.

Durum böyle iken, açılım hamlesinin başta CHP olmak üzere muhalefet partileri, solcu kesimler, aydınlar, sivil toplum örgütleri tarafından desteklenmesini istemek ve girişime mesafeli duranları barış düşmanı ve savaş yandaşı olarak ilan etmek terbiyesizce bir zorbalıktır.

Ben Kürtçülük tarafının plan ve taleplerinin yukarıda ilan ettiğim 7 madde eksen ve doğrultusunda olacağından, ne yazık ki, eminim ! AKP, bu politikayı kendi İslamcı politikaları için kullanıyor, kullanacak. Açılım paketinin zulasında türban da yer alıyor. DTP, “Türban serbest kalmadan PKK dağdan inmez” derse hiç şaşırmam.

Gizli federasyon talepleri ve tehditleri karşısında, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ulusun, federasyon yerine bölünmeyi tercih etmeyeceğini kim garanti edebilir ?

Türkiye’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

Eski hesaplar yeni pazarlar

“Özerklik” deyip geçilmesin. 1881’den bu yana, Paul Lafargue’ın deyişiyle omlet ve ahlak benzeri özerkliğin de türlüsü var. Özerk kentler, özerk bölgeler, özerk devletçikler. PKK nasıl bir özerklik istiyor, bunu henüz bilmiyoruz. Bu koşuldan vazgeçmeyeceklerini çok iyi bildiğim için herkesin ders çalışmasını tavsiye ederim (Prof.Dr. Oktay Uygun, Federal Devlet, XII Levha Yayınları).

Bir süre sonra bu konuda gene yazmak zorunda kalacağımı tahmin ediyorum. Bir başka tahmin: Kaç yıl süreceğini bilemeyeceğim ayrılık sürecinin her türlü masrafını Ankara ödeyecektir!

NOTA BENE: 1. Maddede yer alan “demokratik, laik hukuk devleti” artık geçerli değildir.