Olmayan bir sinema kurumu üzerine

Batılı ülkelerden herhangi birinin sineması üzerine bir araştırma-inceleme yapma gereksinimi duyduğunuzda hiç düşünmeden o ülkedeki hangi kurum ya da kurumlara başvuracağınızı önceden bilir, dahası talep ettiğiniz isteklerden bir çoğunun da karşılıksız kalmayıp yerine getirileceğine inanırsınız... Çünkü Batı’nın bilgi ve belge merkezleri, yalnızca yedinci sanat sinema alanında değil, tüm alanlarda böyle çalışır...

Çünkü o kurumların amacı; kendi kültür ve sanatlarını yalınızca kendileri için değil, belki de ondan daha fazla, başka ülkeler için yapma inancından/düsturundan ve de ilkesinden geçer.. . .Bugüne dek yabancı ülkelerden sinema adına talep ettiğim-istediğim bir çok şey -yani bilgi/belge- tümüyle değilse bile büyük ölçüde karşılandı. Hatta kimi zaman istemediğim, ama o kurumlarda çalışanların benim konumla ilişkilendirip kendi inisiyatifleriyle gönderdikleri kimi dokümanlara da fazlasıyla sahip oldum.

Çünkü bu kurumlar, gönderdikleri her bir belge ve bilginin gönderilen ülkelerde kendi kültür sanatlarına ne denli katkı yapacağını çok, ama çok iyi bilirler... Bunun içindir ki, kimi zaman istemediğinizi de, istediğinizden fazlasını da, zamanı gelince, bir başka araştırmanızda kullanılmak üzere göndermekte de bir beis görmezler....

Bu işler dışarda böyle iken, bizde nasıl olur acaba? Önce bizde sinemayla ilgili bu tür başvurulara yanıt verecek, donanımlı -hatta donanımsız bile-, tek bir kurum yok. Bugüne kadar da böylesine bir kurumun varlığına hiç ama hiç gereksinim duyulmamış. Ya da duyulmuş da bir türlü yapabilmenin üstesinden gelinememiş.

Yani, açıkçası; ülkemizde, sinema üzerine lisans-lisans üstü, ya da doktora yapacaklardan akademisyenlere, sinema tarihçilerinden sinemaseverlere dek geniş bir alanda çalışma yapacak kişiler için aradıklarını bulacakları tek yer kimi genel arşivlerle kütüphaneler olmakta, ama onlar da, sinema konusunda -özellikle de belge ve görsel malzeme açısından- pek yeterli olmamaktadır.

Onun içindir ki, hem nitelik ve de nicelik açısından eleştiri kaynağımız olan bilimsel makalelerin çok düşük düzeyde olması, hem de bu tür çalışmalar yapacaklara hiçbir katkı sağlanamaması, yalnızca garip bir paradoks değil, onun da ötesinde bağışlanmayacak bir ihmalkarlık, geçmişin belleğini yarınlara taşınmasını engelleyen bir umursamazlık olarak değerlendirilmelidir.

Kimi araştırmacıların-akademisyenlerin sinema üzerine yaptıkları çalışmaların tümüne yakını kendi kişisel çabaları/istekleri/ bu işe duydukları saygı sonucu olmaktadır. Bu kişilerin yararlandıkları tek kaynak ise ya kişisel arşivler ya da içlerinde sinemaya ilişkin çok az bilgi ve görsel malzeme içeren genel arşivler olmaktadır. Bunun için çok az sayıda araştırmacı-akademisyen bu zorluğa göğüs germekte, büyük bir çoğunluğu ise işin zorluğu nedeniyle kendi ülkesinin sineması yerine, daha kolay yapılacak olan yabancı ülke sinemaları üzerine çalışmalar yapmayı tercih etmektedir.

Siyasal iktidarın güncel söylemlerinde popülerleştirilen “yerli” ve “milli” sözcüklerinin kültürel kodlamanın istenilen ve arzu edilen kalıplarına uymamasındaki en yaman çelişki ise, ne yazık ki retorikte değil de, Batı olduğu gibi bu tür kurumlarda olabileceği gerçeğidir.

Oysa ki çok değil, en azından 20 milyona mal olup da ancak iki gün sinemalarda oynama olanağını bulup sonrasında ilgisizlik nedeniyle vizyondan kaldırılan ve de oyuncuları kadar bile seyirci toplayamayan, yine cömert bir devlet desteği görüp de düş kırıklığı yaratan , kimselerin izlemediği, bilmediği, ilgi göstermediği filmler anımsandığında, inanın bu filmlerin tümüne değil, yalnızca birine verilen bir miktarla, sözünü ettiğimiz bir kurumun yapılabileceğini söylesem, , inanılması çok güç de olsa, inanır mısınız bana...

Kimileri, günümüz teknolojisinin albenisine yaslanıp, içeriğinde ne sinema ne de müze kavramlarını yer veren garipliklerle oynayacağına, böylesine bir kurumu oluşturmaya yönelseler ne iyi olur diyorum ama... Olmuyor işte bu coğrafyada...