Oltaya takılmak!

Oltaya takılmak. Sözlüklerdeki karşılığı, “tuzağa düşmek”.
Ülkemizde, siyasetçiler, gazeteciler, bürokratlar, … nedense “oltaya takılmaya” pek meraklı. Hele olta ABD malıysa, ilgi daha yüksek.
Bazıları bilerek oltaya takılıyor. Geleceğini oltanın sahipleri ile birleştiriyor. Nereye çekilirlerse oraya gitmeye hazırlar. CIA literatüründe bunlar için “kendi gelen” tabiri kullanılıyor.
Bazıları ise zavallılıktan. Yaptıklarını doğru sanıyor. Oltaya takıldıklarını anladıklarında iş işten geçmiş oluyor.

ABD BAŞARILI

Bazı uzamanlar oltaya takılanların oranı ile “psikolojik savaş”ın başarısı arasında bağ kuruyorlar.
Kabul edelim, ABD “psikolojik savaş” konusunda başarılı. Hedef aldıkları kişi ve kesimleri oltaya takma konusunda maharetli.
Oltaya takılanlar tek taraflı da değil. Bütün taraflardan oltaya takılanlar bulmak mümkün. Üstelik emperyalizmin akıl hocası Nelson A. Rockefeller’in ABD Başkanı Eisenhower’a yazdığı mektupta gündeme getirdiği, “Oltaya yakalanmış balığın yeme ihtiyacı yoktur” kuralını da uyguluyorlar.
İç savaş çıkardıkları tüm ülkelerde aynı taktiği izlediler. Önce birilerini oltaya taktılar, sonra da ortalığı kan revan içinde bıraktılar.

UĞUR MUMCU’NUN KATLEDİLMESİ

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de örnekleri çok.
Yıl 1993. ABD’nin Türkiye üzerine iyice çullandığı, peş peşe suikastların gerçekleştirildiği dönem.
24 Ocak günü, gazeteci Uğur Mumcu arabasına konulan bomba ile öldürüldü. Türkiye ayağa kalktı. Tam da bu sırada bir el devreye girdi ve İran’ı işaret etti. Uğur Mumcu’yu İran’ın öldürdüğü yalanı piyasaya sürüldü.
Milyonlar sokaklarda “Kahrolsun İran”, “Türkiye İran olmayacak” diye yürüdü. Öyle bir kamuoyu oluşturuldu ki, “Hayır Mumcu’ya suikastın arkasında İran yok” demek yürek istiyordu. Bir tek Aydınlık bu yürekli duruşu sergiledi. Suikastın arkasında İran değil ABD olduğunu yazdı.

HALK OLTAYA TAKILDI

Hemen önceden belirlenen senaryo uygulamaya sokuldu. Basına servisler yapıldı. Bazı isimler ortaya atıldı.
Ankara’da yapılan cenaze töreninde en önlerdeydim. Devlet erkanına da yakındım. Cami avlusunda, “Katil İran değil” deyince uğradığım sözlü saldırıyı unutamam. Araya girenler olmasa neredeyse linç edilecektim.
Kitleler oltaya takılmıştı.
ABD bir taşla birkaç kuş vurmuştu. Hem tehlike olarak gördüğü Uğur Mumcu’yu öldürmüş, hem de Türkiye’deki milyonları hedefine koyduğu İran’a karşı kışkırtmıştı.
Uğur Mumcu’nun gerçek katilinin İran olmadığı, suikastın CIA’nın bir “örtülü operasyonu” olduğu anlaşıldı. Ama iş işten geçmişti.

YİNE OLTA VAKASI

Bunları daha önce de yazmıştım. Son günlerde yaşananları görünce tekrar etme ihtiyacı duydum.
Yine Türkiye üzerine büyük oyunlar oynandığı günlerdeyiz. ABD, planlarına direnen Türkiye’ye diz çöktürmek istiyor. Bunun için de hiçbir şeyden çekinmiyor.
Siyasetteki, medyadaki, bürokrasideki bütün elemanlarını harekete geçirmiş durumda. Halk içinde düşmanlığı besleyecek adımlar attırıyor. Ortalık karışsın, iç çatışma çıksın istiyor.
AKP’nin yanlışları üzerinden atılan oltaya muhalefete yakın, muhalefetin yanlışları üzerinden atılan oltaya iktidara yakın vatandaşların takılması hesaplanıyor.
Bu konuda belli bir mesafe aldığı da görülüyor. Oltaya takılanların sayısı artıyor. Sosyal medyada yazılanlara bakınca bazılarının yeme bile ihtiyacı kalmamış.
Umarım tuzak fark edildiğinde iş işten geçmez!
***
HÜKÜMET KİMİN YANINDA
Barzani bağımsızlık halk oylaması kampanyasını başlattı. “Evet” için hazırlanan reklamlarda Türkiye’nin bir bölümü de Kürdistan sınırları içinde.
Barzani yönetimine yakın Rudaw’ın hava durumu haberlerinde de arkada aynı harita yayınlanıyor. Aydınlık ve Ulusal Kanal, Başbakan ve Cumhurbaşkanının faaliyetlerini yerinde izleyemiyor. Yasaklı. Ama Rudaw akredite. Yani toplantılarını izleyip, soru sorabiliyorlar.
İnsan sormadan edemiyor. Hükümet kimden yana!