Ön Asya’da son durum ve görevlerimiz

“Hırsızı yakaladım baba” diyen oğluna Nasrettin Hoca “buraya getir oğlum” demiş. Oğlu “gelmiyor baba” diye yanıt verince, Hoca “O zaman sen gel oğlum” demiş. Oğlan bu sefer de “bırakmıyor baba” diye seslenmiş. Ön Asya’da suç üstü yakalanan ABD’nin bugünkü konumu, tam da fıkradaki duruma uyuyor. Amerika, yakalanmış olmasına karşın, henüz ne “geliyor”, ne de “bırakıyor”.

ESAD’IN ÖNEMLİ BİR BELİRLEMESİ

Beşar Esad, Foreign Affairs dergisine yaptığı açıklamada Amerikalılara bir soru yönelterek, “Neden her savaşta başarısız oluyorsunuz? Savaş yaratabiliyorsunuz, sorun yaratabiliyorsunuz, ancak herhangi bir sorunu çözemiyorsunuz” demiş. Esad’ın dediği gibi İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana hiçbir açık savaşı kazanamamış olan Amerika, Ön Asya’da da aynı akıbete uğramıştır. ABD açısından işler, ne Suriye’de, ne Irak’ta, ne Afganistan’da, ne Mısır’da, ne Yemen’de, ne Lübnan’da, ne Yunanistan’da, ne de Türkiye’de iyi gitmektedir. Artık gelişmelere yön veremediği ve kendine bağlı güçler arasında eşgüdüm sağlayamadığı gibi, ister değişik ülkelerin “Müslüman Kardeşleri” olsun, ister ülkemizdeki F tipi örgüt olsun, ABD’nin onca yatırım yaptığı siyasal araçlar ağır hasara uğramıştır ve uğramaya devam etmektedir.

Birinci çıkarım: ‘Efsane’ çökmüştür         

Bu belirlemenin beraberinde getirdiği iki önemli çıkarım vardır. Bir futbol maçında bile, geçmişte güçlü olup şimdi inişe geçmiş bir takıma karşı oynarken, konumunuzu rakip takımın güçlü günlerine göre belirlerseniz, maçı baştan kaybedersiniz. “Efsane”, karşı takımın zayıf yönlerinden yararlanmanızın önündeki en büyük  engel haline gelir. Bu durum, siyasal mücadelede daha da geçerlidir. Çünkü ABD’nin her şeye yön verdiği söylencesi, ülke adına kazanılabilecek mücadelelere girmekten peşinen vazgeçilmesine yol açar. Birinci çıkarım, budur.

‘ERMENİ SOYKIRIMI YALANI’NA KARŞI MÜCADELE

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emperyalizmin Ortaçağ’dan kalma önyargılara da dayanarak dayattığı “yasa”ya, İsviçre’de “Ermeni soykırımı bir yalandır” diyerek karşı çıktı. İsviçre Mahkemesinin aleyhine verdiği karara karşın, AİHM 1. Dairesi, ifade özgürlüğünü savunan bir karar aldı. AİHM Büyük Dairesi’nde yapılan duruşmayla bu sürecin artık sonu gözükmüştür. Böylelikle Türkiye’ye, yurt içinde ve yurt dışında yaşayan Türk yurttaşlarına karşı “soykırımı inkâr yasalarıyla” açılmış emperyalist bir seferberlik boşa çıkarılmış olacaktır. Eğer bu konuda “ne yapsak boşuna” diye mücadeleden peşinen vazgeçilmiş olsaydı, o zaman Demokles’in kılıcına karşı bir arpa boyu yol alamamış olacaktık. Burada emperyalist sistemin zayıflamasının karar verici konumdakilerin akıl ve vicdanları üstüne yaptığı özgürleştirici etkiyi de kayda geçmekte yarar vardır. Birinci çıkarımın en canlı ve güncel örneklerinden biri de, budur.

İkinci çıkarım: Türkiye’de Milli Hükümet Ön Asya’da barış ve huzurun önkoşuludur  

İkinci çıkarım, birincinin eşleniğidir. Nasrettin Hoca’nın oğlu, Ön Asya’da hırsızı suç üstü yakalayıp bunu ilan etmiş olmasına karşın, ne onu babasına getirebilmekte, ne de yakasını ondan tam olarak kurtarabilmektedir.  Çünkü Ön Asya’da barış ve huzur, Türkiye’de bir milli hükümet kurulmadan sağlanamaz. Türkiye’de kurulacak bir Milli Hükümet, başta Suriyeolmak ve kendi ülkemizi de kapsamak üzere, Ön Asya ülkelerine karşı yürütülen kirli savaşın köklerini kurutacaktır. Bölgeye sihirli bir değnek değmiş gibi, Batı Asya ülkeleri arasındaki birliğin önünü açacaktır. Çünkü bu ülkelerin ortak istemleri son derece yalın ve haklı bir istemdir. Bu istem, “Yurtta Barış, Dünyada Barış”tır.

RENNAN HOCA İÇİN BAYRAKLI ADLİYESİNDE BULUŞUYORUZ

Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye verilen ve infazına başlanmış olan ceza da, Türkiye’ye karşı düzenlenmiş kirli savaşın bir parçasıdır. Bu ceza, İsviçre Mahkemesinin Doğu Perinçek’e verdiği ceza kadar haksız, Ergenekon-Balyoz cezaları kadar “kumpas” sonucudur. Bu haksızlığa karşı çıkmak, akıl, bilim ve vicdan özgürlüğünü savunmanın vazgeçilmez bir parçasıdır. Rennan Hoca’nın kişiliğinde ülkemize karşı düzenlenmiş olan tertip sürmektedir. Aynı sürecin bir parçası olarak ona karşı açılmış ikinci bir davanın duruşması  5 Şubat perşembe günü yapılacaktır. Rennan Hoca’ya sahip çıkmak, Türkiye’ye sahip çıkmaktır. Bilime özgürlük, Rennan Hoca’ya adalet için 5 Şubat saat 10:00’da İzmir Bayraklı Adliyesinde buluşuyoruz.