‘Önümüzdeki dört yıl büyük olaylara gebe!’

“MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan adına 2009’da Oslo’da PKK yetkilileriyle yaptığı pazarlıklarla başlayan süreç, yine aynı yıl içinde ‘açılım’la devam etmiş, Habur’da çadır mahkemeleri kurularak sözde PKK militanları yargılanmış, kimileri de pişmanlık yasasından faydalanarak aramıza katılmıştır. Taraflar, bu görüntüyle PKK’nın silah bırakacağı yalanını kamuoyuna söylemişlerdir. Oysa PKK’nın dağ kadrosu her seferinde, PKK’nın silah bırakacağı yönündeki yaklaşımların ‘demagoji ve aldatmacadan ibaret olduğunu’ dile getirerek, AKP’yi yalanlamıştır. Açılımın sağlıklı yürütülmesi için de bölgede tüm yetkiler tek elde (vali) toplanarak, eyalet sistemine geçişin provaları yapılmış, PKK ile sözde ateşkes/çatışmazlık prensibinde anlaşma yapılarak bölge, PKK’nın kontrolüne bırakılmıştır. Bu süreçte PKK militanları yol kesmiş, kimlik sorgulaması yapmış ve zaman zaman Türk bayrağını indirmek gibi taciz ve tahriklerde bulunmuştur. PKK ile organik bağı olan Peşmerge grubu, IŞİD’le savaşma bahanesiyle, silahlarıyla birlikte Türkiye topraklarından geçirilerek PKK’nın şov yapmasına ve tacizine müsaade edilmiştir. Bu sırada Abdullah Öcalan’ın posterleri ile PKK flamalarının serbestçe taşınmasına da izin verilmiş fakat Türkiye Cumhuriyeti’nin mührü sayılan ‘T.C’, devlet kurumlarından sökülüp atılmıştır. İşte; bu taviz verme ve taviz koparma sürecinde PKK, bölgede yeniden örgütlenmiş ve bu tavizleri bizzat veren R. Tayyip Erdoğan, bu süreci ‘PKK, seçim sürecini silah stoklamak için değerlendirdi’ diyerek itiraf etmiştir. Bu süreç 2015’te, AKP ile PKK’nın temsilcileri (HDP) arasında Dolmabahçe’de görüşülen ve 10 maddeden oluşan Dolmabahçe Mutabakatı’ndan sonra kesilmiş ve yeniden çatışma ortamına girilmiştir. Bu mutabakatın içeriğini oluşturan ana konu, ‘PKK’nın silah bırakması, Anayasa’nın değiştirilmesi, özerklik, kimlik kavramı’ gibi ‘sözde Kürt sorunu’nun kansız çözümüydü. Fakat asıl bundan sonra kanlı siyaset başladı ve hatta Türkiye’ye ‘Kan ve Demir’ siyaseti bu mutabakattan sonra hakim oldu. (./.)‘Özgür Kürdistan’ iddiası yüzyıllardır masal gibi anlatılmış ve günümüzde, ‘Federe Kürt Devleti’ olarak önümüze konulmuştur. Federe Kürt Devleti’nin ilanının ise Meclis’ten değil, Güneydoğu’da toplumsal bir kalkışma ve isyanla gerçekleştirileceği, en güçlü ihtimaller arasındadır. Dolayısıyla AKP ile HDP’nin, dört yıl kadar bir zamanları vardır. Bu zaman zarfında bunu başarmak zorundadırlar. Çünkü ABD, BOP’u bir an önce sonuçlandırmak isteyeceğinden, her ikisini de bu konuda zorlayacaktır. Bunun anlamı da Türkiye’nin, önümüzdeki dört yıl içinde kestirilmesi zor olaylara gebe kalacağı ve şiddetin, çatışmanın hüküm süreceğidir.”***Bu sözleri, benim bugüne kadar “şair” kimliğiyle tanıdığım kardeşim Veysel Boğatepe’nin, aynı zamanda iyi bir “araştırmacı” olduğunu kanıtlayan son kitabı “Yüz Yıllık Yalan: Kürdistan” isimli kitabından aldım. Kitap, “Atatürkçülük veya Kemalist İdeoloji”, “Kemalizme Kürtçülük Montajı”, “Atatürk Milliyetçiliği”, “Türk-Kürt Milliyetçiliği”, “Apo’nun Türk Halkına Mesajı”, “Apo’nun Kürt Tarafına Mesajı”, “Türk-Kürt Dayanışması”, “ABD ve İsrail’e Bağlı Kürtler”, “İşbirlikçi ve Statükocu Kürtler”, “Kürt İsyanları, Nedenleri ve Ermeni İşbirliği”, “Kürdistan Yalanı”, “Savaş ve Barış Taktiğinde HDP Gerçeği ve Rolü” başlıklı bölümlerden oluşuyor.Dedim ya; Veysel Boğatepe şair, hem de iyi bir şair... Bu yüzden de kitapta kullandığı dil oldukça akıcı... Bu kitabın, “tarafsız ve önyargısız” gözle okuyan herkese çok şey katacağına inanıyorum.
Yüz Yıllık Yalan: KÜRDİSTAN!Türü: Araştırma-İncelemeYazan: Veysel BoğatepeBaskı tarihi: 2016, OcakSayfa sayısı: 230Etiket fiyatı: 17 lira



TV’den alınan haber!Tuğamiral Turgay Erdağ, İskenderun Deniz Üs Komutanı olarak görev yapıyordu. 22 Şubat 2010’da, karargahtaki subaylarla toplantı halindeydi. Kapı çalındı, emir subayı kendisini dışarıya çağırıyordu. Bir arkadaşı aramış; televizyonda geçen bir alt yazıda Balyoz Darbe Planı Soruşturması kapsamında gözaltına alınan subaylar arasında Turgay Erdağ’ın adını görmüştü...Oysa Turgay Erdağ henüz Balyoz Darbe Planı’nın ne olduğunu bile bilmiyordu!***Üç yüzü aşkın subaydılar... Aralarında çok kritik kademelerde görev yapan yüksek rütbeliler de vardı. Çoğu, yaklaşık üç buçuk yıl sürecek bu esaret dönemini, işte böyle haber aldılar: Aralarında Fethullahçı kanalların da bulunduğu yandaş tele-vizyonlardan! Bugün hepsi kaçmak zorunda kalan savcılar, daha kendilerini ifadeye bile davet etmeden, gözaltına alındıklarını haber vermişlerdi yandaş kanallara...Bugüne kadar Balyoz ve diğer kumpaslar hakkında yüzlerce kitap yayımlandı... Görülen o ki; en az bir bu kadar daha yazılacak...Bu konudaki en son kitabın yazarı, yukarıda hikayesini kısaca anlattığım Tuğamiral Turgay Erdağ... Kitabının ismi, “Bir Amiralin Hapishane Günlükleri...”Olup bitenleri günlük tutar gibi yazmış Turgay Amiral... Ama kuru notlardan değil, duygu dolu anılardan oluşan bir günlük...Eğer siz de kitaplığınızda benim gibi “Kumpas Kitapları” için özel bir bölüm ayıranlardansanız... Bu kitap asla eksik kalmamalı!
BİR AMİRALİN HAPİSHANE GÜNLÜKLERİTürü: GünlükYazan: Turgay ErdağYayınlayan: Alibi YayıncılıkBaskı tarihi: 2015, AralıkSayfa sayısı: 572Etiket fiyatı: 26 lira