Orhan Bey ve Oğuz Bey
Kargodan, yeşil mürekkep rengi kapağıyla bir kitap, Oğuz Demiralp yazmış, Orhan Bey ve Kitapları... Derin edebiyat sevgisinin yazarı Demiralp, Hepinize Etkin Okumalar Dilerim, Okuma Defteri, Satırlar Arasında Aylaklık, Sinemanın Aynasında Türkiye’nin yazarı, kitaplarını Yapı Kredi yayımlardı; bu kez Kırmızı Kedi! Harika!
Sadece bunlar mı? Tanpınar üzerinden İslamcılık oynamaya çalışanların ikliminde panzehir niteliğindeki Tanpınar’a Biraz Huzur Verelim’i, Sâdık Hidâyet için yazdığı Kör Okur’u Demiralp’in edebiyat evreninin tepe noktaları. Aynı zamanda diplomatik kariyerden de söz edebiliriz, yanılmıyorsam en son Meksika büyükelçimizdi.
Fakat günümüz parlak (!) edebiyat dünyasında kusuru var: Kemalist olduğunu yazmış kitabında, ayrıca öz-Türkçeci (bu yanıyla Tahsin Yücel’i hatırlatıyor, yazınımızın görünmez devi Yücel, Pamuk gibi değil yani), üstelik Demiralp bunca birikimine karşın Erdal Alova’dan, Mahmut Makal’dan söz açıyor, tuhaf değil mi! Türkçe edebiyat denen çukur yerine Türk edebiyatını savunan biri.
Diplomat yazarlarımızı anımsatıyor; Memduh Şevket’i, Reşat Nuri’yi, Yahya Kemal’i; cumhuriyetin evvelce böyle insanları varmış. Gelgelelim günün eğrisine, modernizmin birikimine, postmodern literatüre hâkim Demiralp; ufuk açıyor, tokatlıyor, lafazanlık değil, bilgiyi konuşturuyor. Kimileyin eleştirisini Nazan Öncel’in bir şarkısıyla bitirecek kadar da dinamik, renkli. Çevresindeki yazar döküntüleriyle sosyal medyaya koymak için “canım X ile çay keyfi” başlıklı fotoğraf çektirmiyor, yazınsal söylemin peşinde. Edebiyattan gayrısı umurunda değil!
Eh, bunca sağlam duruş, kültür ortamımızın lağımından Ekşi Sözlük’te bile payını alıyor; biri öz-Türkçe yazmasını eleştirmiş yazarımızın, anlaşılmıyormuş (eleştiren Fransız herhalde), Tahsin Yücel’in Salaklık Üzerine Deneme’si geliyor aklıma. Bir diğeri, Afrin Harekâtı’nı desteklediği için verip veriştirmiş büyükelçiye, “sözüm ona entelektüel” demiş büyük isyancı; “ne kadar iyi edebiyatçı olursa olsun” demiş, “bu ülkenin devletinde” görevliysen, “devletin kırmızı çizgilerinin dışında tavır gösteremiyor”muşsun. Tavır takınılır, gösterilmez. Ayrıca insanın haklı bir savaşı savunması, ancak düşman safındakilerce hoş görülmez! Diyelim siyaseten berbat biri Demiralp; bizim bilmişe göre monarşist Balzac yazar değil; Nazi Heidegger ise felsefenin f’sinden anlamaz. Geçelim. Bu yurdu çok sevdiği için Halikarnas Balıkçısı okumayan çocuklar yetişti Türkiye’de... Demiralp ve kitabına dönelim.
Edebiyat adına bana heves aşıladı Orhan Bey ve Kitapları. Bizzat Orhan Bey’i sevip sevmeyecek kadar tanımasam da benim yazarım olmadığını bilirim, zira son üçü dışında diğer tüm kitaplarını okudum; Kara Kitap hariç, sevmedim yazdıklarını; sevmek zorunda olmadığımı da geç öğrendim. Manzaradan Parçalar’da ne diyordu: “Böylece kütüphanemin Türk edebiyatı raflarında, elli ile yetmiş yaş arasında, doğuştan hayatı kaymış, yarı başarılı, yarı şaşkın, vasat, erkek ve kel yazarların kitapları eksiliyor...” Neyse ki benim “başarılı yazarlarla” hiç işim olmadı. İyi yazar, başarının, başkasının başarısızlığı üzerine kurulduğunu bilir, bir mağlup varsa herkes yenilmiştir iyi yazar için. Tertemiz Türkçe ile yetiştim, üslup diye gözümüze sokulan yemek artıklarını okumak, eziyet oluyor bana, özür dilerim.
Üstelik kitap, Pamuk’un bozuk Türkçesi üzerine değil sadece, Nobel getiren strateji uzmanlığı, kariyer hırsı, Atatürk gevelemeleri de mevcut. Ama en önemlisi, yazar, Pamuk’un roman evrenine öyle dikkatli gözlerle ışık tutuyor ki şaşıracaksın; Orhan Bey ve Kitapları’nı oku ey okur; kitabın, oyunun, postmodernin, oryantalizmin, reklamın, pazarlamanın çağında, edebiyat?n temiz kalan duraklar?nda ferah bir soluk alacaks?n.
Not: Akademi Nar’da kitap kulübü açtım, ilk buluşma 25 Haziran! İlk etap Yakup Kadri’nin Yaban’ı: