Ortak menfaatlerde buluşturan plan
Türkiye’nin devlet ve millet olarak, iç ve dış cephede birden fazla tehditle boğuştuğunu saptıyoruz. Buna karşı geliştirilmesi gereken siyasetleri tartışıyoruz. Türkiye’ye yönelik ABD tehditlerinin arttığı konusunda, ülkeyle, halkla hiçbir bağı olmayan, “Batı demokrasi”si aşığı bir avuç kesim dışında neredeyse herkes mutabık. Ama bir de, daha önce de vurguladığımız kripto Amerikancılar var. 70 yıllık NATO süreci boyunca devlet kurumlarından siyasal partilere, kitle örgütlerinden sermayeye kadar yayılmış durumdalar. Bunlar, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditleri artık ayyuka çıktığı için doğru saptıyor görünüyor. Fakat tehdide karşı izlenecek stratejide Türkiye’nin bocalamasına neden olacak siyasetler öneriyor. İktidar çevrelerinde de bol miktarda bulunan bu “stratejik değer” pazarlamacıları, her hassas aşamada devreye girip Türkiye’nin bir sonraki adımda daha fazla taviz vermesine neden olabilecek siyasetlerin uygulanmasını sağlıyor.
Mesela Türkiye’nin güvenliği için en hassas başlığı oluşturan Suriye’de, en üst düzeydeki yetkilinin, Cumhurbaşkanı’nın, ilan ettiği politika değişikliği konusunda aylardır gözle görülür bir ilerleme neden yok? Veya İsrail ile normalleşmedeki hızı, Mısır ile ilişkilerin düzeltilmesi konusunda neden görmüyoruz?
Evet, Ak Parti iktidarınca dış politikada Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda bazı olumlu adımlar atılıyor. Ama sorun şu ki, uygun adım ilerleme sağlayacak bir strateji bütünlüğü yok. Hal böyle olunca olumlu siyasetlerin getirisi de sınırlı kalıyor.
STRATEJİ BÜTÜNLÜĞÜ VE İKTİDAR
Strateji bütünlüğü, iç ve dış tehditlere karşı halkı birleştirecek bir program gerektirir ve iktidar meselesidir. Belirlenen strateji, öncelikle hem içeride hem dışarıda güvenilir olarak görülmelidir. Burada, ortak menfaatlerde buluşmak anahtar niteliğindedir.
Türkiye’nin ulusal güvenliğini sağlamak için, ABD kaynaklı dış tehditlerin yoğunlaştığı günümüzde yapılacak öncelikli iş, caydırıcılığı sağlamak amacıyla özgücü artırmak ve ittifakları genişletmektir. İttifakları genişletmenin yolu, benzer tehditlere maruz kalan ülkelerin de menfaatine olan ortak bir noktada buluşmayı sağlayabilmekten geçer. Böylece hem Türkiye, hem de diğer ülkeler kendi yararlarına olan sonuçlara ulaşabilecektir.
İşte Vatan Partisi’nin bundan iki yıl önce ilan ettiği Karadeniz-Akdeniz Dostluk ve Barış Planı, bu niteliklere sahiptir. Plan, bugün Türkiye için kilitleri açmaktadır. İlan edildikten üç ay sonra Plan’ın 6. Maddesi Karabağ’da uygulanmıştır. Ama, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu tehditlerin ağırlığı, bu planın maddelerinin bütünlüklü ve hızlı bir şekilde uygulanmasını zorunlu kılmaktadır.
VATAN PARTİSİ’NİN KARADENİZ-AKDENİZ DOSTLUK VE BARIŞ PLANI
(21 Haziran 2020)
1. Karadeniz, Hazar Denizi, Ege Denizi, Akdeniz ve Umman Denizi bölgesinde barışı ve gelişmeyi tehdit eden ABD ve NATO üsleri tasfiye edilmeli, ABD güdümlü bölücü ve yobaz terörüne karşı mücadele desteklenmelidir.
2. Kıbrıs’ın Türk ve Rum halkları ayrı milletlerin mensuplarıdır ve çok acı geçmişleri nedeniyle artık bir arada yaşamaları olanaklı değildir. İki halk geleceklerini kaçınılmaz olarak ayrı ayrı belirlemişlerdir. Türkiye-Yunanistan dostluğu da bu gerçek temelinde sağlıklı bir yola girebilir. Abhazya Devleti de, Abhazya milletinin devletidir ve Karadeniz’de barış, istikrar ve güvenlik etkenidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Abhazya Cumhuriyeti’nin bölge ve dünya devletleri tarafından tanınması, ABD’nin hegemonyacı planlarını bozacak, barış, istikrar ve refaha hizmet edecektir.
3. Türkiye’nin Ege ve Doğu Akdeniz’de meşru haklarını koruması, Rusya, Suriye ve Mısır’dan Libya, Tunus, Cezayir ve İtalya’ya kadar Karadeniz ve Doğu Akdeniz ülkelerinin çıkarlarıyla uyumludur. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de ABD-İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs askerî ittifakının tehditlerine karşı mavi vatanını savunması desteklenmelidir.
4. Libya’ya ABD merkezli müdahaleye son verilmeli, Libya’nın meşru hükümeti desteklenmeli ve toprak bütünlüğü sağlanmalıdır. Libya’nın BM tarafından tanınan meşru hükümetinin kendi vatanını her yoldan birleştirme mücadelesi, hem hakkıdır, hem de Akdeniz’de barış için biricik çözümdür. Libya petrolü, Libya devleti ve milletinindir.
5. Kırım’ın Rusya Federasyonu’nun toprağı olduğu kabul edilmelidir.
6. Ermenistan’ın Azerbaycan toprağı olan Karabağ’daki işgaline son verilmesi için bölge devletleri ağırlıklarını koymalı ve Azerbaycan’ın vatan bütünlüğü sağlanmalıdır.
7. Suriye’nin toprak ve devlet bütünlüğü ve Suriye’de barış sağlanmalıdır. Suriye, bölücü ve yobaz terör örgütlerinden arınmalıdır. ABD, Suriye topraklarına yığınak yapmaya son vermeli ve Suriye’den çekilmelidir. İran, Rusya ve Türkiye’nin yürüttüğü Astana Süreci ve Türkiye ile Rusya arasındaki Soçi Mutabakatı, barışçı çözümün güvenceleridir.
8. İsrail’in Arap ülkelerinin toprakları üzerindeki işgaline ve Filistin halkı üzerindeki baskılarına son verilmeli, Kudüs başkentli bağımsız Filistin Devleti tanınmalıdır.
9. Türkiye, Rusya, İran, Suriye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Abhazya, Çin Halk Cumhuriyeti, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Venezuela ve Küba’ya yönelik yaptırım ve ambargoların kaldırılması için ortak mücadele yürütülmeli, ülkeler arasında serbest ticaret ve ekonomik işbirliği koşulları oluşturulmalıdır. Dolar Saltanatına son verilmesi ve dünya halklarının refahı için, Millî Paralarla Ticaret geliştirilmelidir.
10. Karadeniz, Hazar Denizi, Ege Denizi, Akdeniz ve Umman Denizi ülkeleri arasında serbest ulaşım, iletişim, turizm, ekonomik ve kültürel gelişme önündeki engeller kaldırılmalıdır.