Otomobillerden arındırılmış kentler

Birileri diyor ya; “Yazsa ne olur, yazmasa ne olur?” Ben de son günlerde araştırıyorum, Avrupa ne yazıyor diye. Meğer otomobilsiz kentleri yazıyorlarmış! Tüm Avrupa kentlerinde; 2030 yılına kadar fosil yakıt kullanan otomobillerin sayısını yarıya düşürüp, 2050 yılına kadar da sıfıra indireceklermiş. Avrupa kentlerinde ulaşım artık sadece toplu taşıma araçları, bisiklet ve tabanvayla yapılacakmış(1)(2)(3). Tüm kent içi yolları ve otoparkları da yeşil alanlara dönüştüreceklermiş.
Zaten Oslo’da yoğun işe gidiş-dönüş saatlerinde otomobillerden kent vergisi alınıyor, ilave otoparklar yapılmıyor, bisiklet yolları arttırılıyor ve 2019 yılına kadar otomobillerin kentte dolaşmasına yasak getiriliyormuş. Madrid 2020’ye, Hamburg ise 2034’e kadar tamamen yayaların kentleri olacaklarmış. Almanya 2030 yılına kadar fosil yakıt kullanan arabaların satışını yasaklayan kanunu referanduma sunmuş ve kabul edilmiş bile.
Vay zındıklar, vay! Biz otomobil yolları için kentlerin altını üstüne getirelim, boğaza köprü üstüne köprüler yapalım, sen gel otomobilleri yasakla!
NEDEN OTOMOBİLSİZ KENTLER?
Çünkü eğer otomobiller kentlerden çekilirse; hava kirlenmesi, gürültü, kent ısıları azalır, insanlar toplu ulaşım araçlarına yürüyerek veya bisikletle ulaşmak zorunda kalacağından fiziksel aktiviteleri artar. Böylece pek çok hastalık riski de ortadan kalkacağından, yurttaşlar daha sağlıklı ve mutlu yaşarlarmış.
Biliyorlarmış ki; otomobiller Avrupalı yurttaşların yaklaşık yüzde 70'inin yaşadığı kentlerin hava kirlenmesine ve sera gazına çok önemli etkisi varmış. İlaveten gürültü kirliliği yaratıp, kentlerin ısısını arttırıyor, kazalarla da risk yaratıyorlarmış. Otomobili olanlar komşu bakkala bile onunla gittiğinden, fiziksel aktiviteleri sıfırlanıyormuş. Bütün bunlar erken ölümlere ve pek çok hastalığa neden oluyormuş. Ayrıca yol ve otoparklar, toprağı kullanılamaz hale getiriyor ve yurttaşların ruh ve beden sağlığı için çok yararlı olan yeşil alanlar ile yayalar ve bisikletler için kullanılabilecek alanları işgal ediyorlarmış.
Adamlar üşenmemiş araştırmış (4). Görmüşler ki; halen otomobil kullanımının bir gün yasaklandığı kentlerde, hava kirlenmesi kaynaklı kalp hastalıkları, bunama, diyabet, göğüs ve kolon kanserleri, obezite, stres ve kaygı oldukça azalıyormuş. Örneğin otomobillerin bir gün yasaklandığı Paris’te, havadaki azotdioksit yüzde 40, Leeds’de ise yüzde 20 azalıyor ve bu azalma aynen halk sağlığına yansıyormuş. Brüksel'de ise; otomobil kullanılmayan pazar günü kalp hastalıkları, uyku düzensizlikleri, yüksek tansiyon, hafıza bozukluklarına yol açabilen gürültününseviyesi 10 desibel düşüyormuş. Ayrıca, trafik olmadığı günlerde, özellikle çocuklarda kalp ve solunum yolu hastalıkları yapan, kentin atmosferini kaplayan ısı adası da küçülüyormuş.
Bu gerçeklerden hareketle, Avrupalılar karar vermişler ki; kentler “tekerlekler”için değil “insanlar”için yeniden tasarlanmalıymış. Buna göre çevre ve halk sağlığı düşünülerek, otomobilsiz kentler oluşturmak için planlar yapıyorlarmış.
Yaa efendi, işte Avrupa bunları yazıyormuş! Haydi rastgele Avrupalılara!
1) The European Commission’s communication on “Together towards competitive and resource-efficient urban mobility”.
2) Declaration on Cycling as a climate friendly Transport Mode.
3) These are two of the 10 goals relating to urban mobility stated in the Transport White Paper (2011).
4) Nieuwenhuijsen, M.J. & Khreis, H. (2016). Car free cities: Pathway to healthy urban living. Environment International, 94:251–262. DOI:10.1016/j.envint.2016 .05.032.