Oxford'un kanlı tarihi

Geçmiş iki yazımda Tolkien ve Yüzüklerin Efendisi ile Alice Harikalar Diyarında kitabını Oxford üzerinden yorumlamıştım. Tolkien’in, Yüzüklerin Efendisi kitabındaki güce sahip olma hırsını, egoyu kente eğitim almaya gelen ve kavgacı, kibirli kişiler üzerinden sembolize ederken, sevimli, egosuz, görev insanı Hobbitleri orada doğmuş büyümüş, yerel halkla birleştirmiş, Shire denen sevimli bölgeyi de Oxfordshire’ın Cotswolds’larında bulduğunu anlatmıştım.

Oxford’da “Town and Gown” (Kent ve Cübbe) adı altında, kibirli, kavgacı öğrencilerle, yerel halk arasındaki anlaşmazlığa da değinmiştim. Bunların en büyüğü 1355 yılında olmuş olup, yerel halkın canına tak deyip, sokak kavgalarında 62 öğrenci öldürülmüş. Bir sonraki yazımda ise Alice’in gerçek bir çocuk olduğunu, dekanın kızı olup, tavşan deliğinin her gün içinden yürüdüğüm Christ Church Meadow’da, masalın anlatıldığı yerin de Oxford’un içinden geçen Thames nehri olduğunu açıklamıştım.

OXFORD’UN KANLI GEÇMİŞİ

Bugün Oxford’un yine kanlı bir geçmişine değineceğim. Ünlü, tarihte “Oxford Şehitleri” diye anılan Katolik-Protestan kavgasına ve sokakta yakılan üç din adamını anlatacağım. Hepimizin çok iyi tanıdığı 1. Elizabeth’in babası, Kral 8. Henry İspanya kökenli Katolik bir kadınla evli ve Mary adında bir kızları var. O yıllarda Protestan diye bir mezhep yok, yalnızca Ortodoks ve Katolik var. Kadın krala bir oğul veremediği gibi tekrar çocuk sahibi olamıyor.

O yıllarda kralların birçok sevgilisi var, kabul görüyor ancak nikâhlı karısından doğmayan çocuklar gayri meşru sayılıyor ve kral ölünce tahta geçemiyor. Meşru tek çocuğu kız olan Mary olunca Kral 8. Henry karısını boşayıp tekrar evlenmek istiyor ancak bu Katolik mezhebinde bir tek Papa’nın izniyle oluyor. Henry Elizabeth’in annesiyle evlenmek istiyor, Ann Boleyn çok hırslı ve kraliçe olmak istiyor ama İspanyol/Katolik nikâhlı eş Henry’den boşanmak istemiyor.

ANN BOLEYN’İN HIRSI

İspanya o yıllarda çok güçlü bir devlet ve Papa boşanma izni vererek İspanya’yı karşısına almak istemiyor, o nedenle boşanma izni vermiyor. Ann Boleyn Henry’e Katolik kilisesinden ayrılmak ve Protestan kilisesini kurmak için baskı yapıyor. Sonunda Henry Canterbury Başpiskoposu ve piskopos Hugh Latimer, Nicholas Ridley, Thomas Cranmer’ın izinleriyle Protestan Kilisesini kuruyor ve bu kilisenin başına geçiyor.

O günden bu yana tahta gelen her kral ve kraliçe Church of England’ın (İngiltere Kilisesi) başı oluyor. Henry kilisenin başı olunca kendisini boşayıp Ann Boleyn ile evlenebiliyor ama Ann de ona bir kız çocuk (Elizabeth) doğurduktan sonra tekrar çocuk doğuramıyor. Böylece onun da kafası kesiliyor ve Henry erkek çocuk sahibi olana kadar evlenmeye devam ediyor. Sonunda bir oğlu oluyor ve kendisi ölünce çocuk tahta geçiyor ama fazla yaşamadan hastalanıp çocuk yaşında ölüyor.

Başka erkek çocuk olmadığından tahta İspanyol eşten olan ilk çocuğu, Katolik kızı Mary geçiyor. (1553-1558) Tarihte onu Bloody Mary olarak tanıyoruz. (Kanlı Mary) Çünkü Mary Katolik, annesine, vesilesiyle kendisine yapılanlara çok kızgın. Dışlanmış, Protestan Kilisesi kurulunca ait olduğu Katolik Kiliseleri yağmalanmış, mallarına çökülmüş, yüzlerce Katolik öldürülmüş, ciddi bir zulüm yaşanmış. Şimdi zulmetme zamanı Mary’e gelmiş. Etme bulma dünyası…

MARY’NİN İNTİKAMININ DÖKTÜĞÜ KAN

Mary yukarıda adı geçen, Protestanlığın kurulmasına izin veren piskoposları Oxford’a getiriyor ve üniversitenin kilisesi olan St Mary Kilisesinde sapkınlıktan yargılatıyor. Bu piskoposlar St Michael at the North Gate kilisesinin yanındaki Bocardo hapishanesinde tutuluyorlar ve kent duvarlarının hemen dışındaki yolda, (5 dakika mesafede) 16 Ekim 1555 de halk önünde sapkınlık suçuyla yakılıyorlar. Cranmer 5 ay sonra 21 Mart 1556da yakılıyor. Toplamda 280 civarı Anglikan’ın yakıldığı söyleniyor.

Kısacası savaş görmemiş ve savaşlarla bombalanıp hiç yıkılmamış, kan dökülmemiş tarihi kent Oxford'da tarihin kanlı sayfalarına bu iki olayla geçmiş. Town and Gown kavgasında öldürülenler ve Katolik/Protestan kavgalarında sokakta halk önünde acımasızca yakılanlar. Bugün Oxford sokaklarında dolaştığınızda, Broad Street’te bu piskoposların yakıldığı yeri, işaretiyle görebilirsiniz. Yargılandıkları kilise duvarlarında isimlerini okuyabilirsiniz. Dikilen heykellerini ziyaret edebilirsiniz.

Beş yıl sonra Mary ölünce tahta Elizabeth geçiyor. İngiltere tekrar Protestan oluyor ve bu sefer yine Katolikler öldürülüyor. Elizabeth ablası gibi intikam peşinde değil ve bu kavgayı söndürmeye uğraşıyor. Bugün artık ülkede hoşgörü iklimi hâkim, halk pek dindar değil ve bu anlattığım, hapishane ve yargılamanın olduğu kiliseler gelirlerini kaybettiği için gelir olsun diye bahçelerini kafe olarak kiraya vermiş durumdalar. Gelirseniz mutlaka her iki kilisede de bir kahve içmeyi unutmayın.