Oy için siyasette ve ekonomide mayınlar döşeniyor

Siyasette başarı için nesnel koşullar önemlidir. İç ve dış.

Bazen birbirini tutmaz.

Düzlükte lak lak etmek kolaydır.

Kimi görünce zorlukları kaçar kümeslere saklanır.

Oysa şanslıyız. Biz görev partisiyiz.

O eşikteyiz.

Önümüz açık.

Zorluklar var.

Çaresi var. Dayatıyor. Koşullar göreve çağırıyor.

Dünya dengeleri değişiyor.

ABD kocayan kurt.

ABD'nin işi giderek zorlaşıyor. Dolar saltanatı dünyanın her yerinden darbe üstüne darbe alıyor. Meksika da sesini giderek yükseltiyor.

Haddini bil ABD! Yoksa bildirirler! Meksika Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador kürsüden parmağını sallıyor. Nasıl da kükrüyor:

“Biz ABD’nin arka bahçesi değiliz! Sömürgesi değiliz!” Elektrikli araç pillerinin üretimi için hayati önem taşıyan lityum sanayisinde kamulaştırma kararı alındı.

Bütün alan ayağa kalkıyor:

“Yaşasın Meksika!”

“Yaşasın kamulaştırma!”

“İkinci İsrail”, der dururuz. ABD’nin has uşakları ve aletlerini tanımlamak için.

Birinci İsrail’de taşlar yerinden oynuyor.

Netanyahu’nun oğlu bu gösterileri ABD’nin fonladığını ve kışkırttığını yazdı.

Çin’le ilişkilerini geliştiriyorlar.

Suudi Arabistan bizden önce Şanghay İşbirliği Örgütü’ne imzayı attı.

Katar…

Birleşik Arap Emirlikleri…

Bütün Afrika…

İki gün önce Kenya Cumhurbaşkanı William Ruto kürsüden dünyaya seslendi:

“Varsa elinizdeki dolarlardan kurtulun. Birkaç hafta içinde piyasa çok farklı olacak.”

Ermenistan’da ki biz, Vatan Partisi, fiilen katıldık o sürece… başarının yolu zaten örneklenmişti… ABD tarafındayken kaybeden Paşinyan seçim kazandı. Yorumcular “Aaa nasıl oldu” diyorlar… Çünkü saf değiştirdi… Çünkü Ermeniler karınları doysun istiyor, ABD’nin aleti olmak istemiyoruz, diyorlar.

ATLANTİK ECEL TERLERİ DÖKÜYOR

Hollanda’da yaklaşık 13 milyon seçmen, 12 eyalet meclisindeki 570 üyeyi belirlemek üzere oy kullandı. Seçime ilk kez katılan Çiftçi Vatandaş Hareketi Partisi (BBB) tüm eyaletlerde birinci parti oldu. BBB Partisi, ülkede çiftçi protestolarının başladığı 2019 yılında sosyal medyada “ÇiftçiVatandaşTweet” etiketini başlatan ve 20 bin üyesi olan bir Facebook grubunun yöneticileri tarafından kurulmuştu.

İskoçya’nın ilk Müslüman Başbakanı Hamza Yusuf: Bağımsızlık yakın, elhamdülillah, dedi. İlk akşam Başkanlık konutunda ailesiyle namaz kıldı.

ABD kendi evinde zorda. ABD tarihinde ilk kez kendi Başkanları hakkında soruşturma açıldı.

Her gün bir gösteri. Binler sokakta. Fransa ayakta, alev alev. Bütün AB ülkeleri ter içinde.

Bizim alınterimizi alıp götürüyorlardı. Herkesin ağzına bir parmak bal düşüyordu en azından ama işler artık eskisi gibi değil.

Çin-Rusya görüşmelerde müthiş bir gösteri yaptı. Dengelerin değiştiğinin bir ilanı da dört buçuk saatlik görüşmeden geldi. İster istemez uzun masalı görüşme fotolu Macron’un kulağı çınlatıldı.

Dışarısı böyle.

NEDEN GÖREV DİYORUZ

Bizde de malum

Türkiye’ye bakın.

Zorluklar

Ekonomi

Deprem. Sel.

Terör.

Bölücülük.

Vatandaşım yanıyor. Vatandaşım donuyor.

Ve seçim…

Ne tartışılıyor.

Dün, Muharrem İnce.

“Gidecek mi… gitmeyecek mi…”

Kişilik zaafları ne olacak…

Ya sahi ikinci adamı kim

Programı ne kimse biliyor musunuz?..

Kılıçdaroğlu anket yaptıracakmış öyle karar verecekmiş.

Ertesi gün, Yavuz Ağıralioğlu istifa edecek mi… etti mi… ettirildi mi?..

Bir gün sürdü arkasından yeni “medyatik” tartışma konusuyla uyandık.

İYİ Parti kurşunlandı.

Neden, acaba… Kimin işine yarar diye iki dakika düşünmeden.

İkili kanka sahneye fırladı yine. Bu kez geçen seferden tecrübeliler. Çok lafı edildi. Sevinçlerini belli etmediler. Sarılıp kucaklaşmadılar. Biri üzgün surat yaptı. Öteki esip savurdu. Elleri arkada parmak hesabı yaptıkları o kadar belliydi ki…

Acaba kaç oy kaptık.

Meğer şantiyeden gelen bir serseri kurşunmuş.

Kısa sürdü.

Balon söndü.

YEMEK İÇİN OTURANLAR OLMAZSA KALKARLAR

Daha durun siz ittifaklarda patlayan balonları Nisan ayının 8-9’undan sonra görün.

Listeler kesinleşecek.

Bu, genel başkanım bana göz kırpmıştı filan tarihte, kesin milletvekili adayı yapacak, söz verdi, el bile sıkıştık…lar… gibi fakir umutlarına da benzemez… İttifak bileşenleri bölüşümde birbirlerine düşecek, parti içindekiler sıralamalarda göz oyacak… küsecek…

Arkasını döndüğünde birbirinin kuyusunu kazan ittifaklar… pamuk ipliği bile değil.

Sahte! Sahte!

İkide bir ayağa kalkanlar…

Sonra sofranın nimetlerine dayanamayıp geri dönüp iki dakika sonradan yeniden fırlayanlar!

Bıyıkla solcu… bıyıkla milliyetçi havası atanlar…

Ne zaman ne yapacakları bile belli değil.

NATO’ymuş… ABD’ymiş… iş milletvekilliğine gelince… ortalıktan toz olanlar!

Bölücülükmüş… yobazlıkmış… olsun, dayı derim diyenler…

Oy için ekonomiye mayınlar döşeniyor.

Her adımda yerimizden fırlıyoruz.

Ne olacak benim güzel ülkeme!

Bu ne sorumsuzluk!

TÜRK VE KÜRT MEHMETÇİK NÖBETTEYİZ

Aklımız görevde!

Vatandaş çadırda eksi dokuzda donuyor.

Kiralar yakıyor.

NATO silahları kapımızı çalıyor.

ABD bankalarının enkazı Deutsche Bank’a kadar ulaştı. Nereye kaçacağız?

Atlantik kendi derdine çare arıyor. Kim olursan gel der. Tercihlerini değiştirir mi?

Nasıl sağlam duracağız.

Hepsi bir yana.

Seçimin ertesi gün o mayınlar patlayacak.

Nasıl doyuracağız milleti. Güvenliğimiz! Bağımsızlığımız!

Çare?

Çare?

Var! Biliyoruz! Varız!

Türkiye’nin kadrolarıyız.

Korkma!

Türk ve Kürt Mehmetçik nöbetteyiz.

Tertemiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi bizi bekler!

İMZA İRADEYİ YANSITTI MI

İmzada köylümüzü yok saydılar. İlçe seçim kuruluna gitmenin, maddi külfeti yanında neredeyse tam gününü alan yerleşim bölgelerimiz var.

Nasıl gidecek de kadın, kızan imza verecek.

Yurt dışını adam yerine koymadılar. Oyunuzu verin ama Cumhurbaşkanı adayınızın kim olacağına siz de karışmayıverin…

Bürokratlar, memurlar, çocuğu atanacaklar… ABD’ye karşı, sisteme karşı adıyla sanıyla fişlenme korkusu yaşayanlar…

Kişi başına ödemeler, karşı tarafı böleceklere destekler… vb’nin yanında şiddetli bir kutuplaşma.

Ya o ya bu!

Ne dediği, ülkenin geleceği değil… iletişim, algı, ilkel Trump dansı… yönlendirmesi ve baskılaması.

Dış kan banyosu sıkıştırması ve yatırımları. Onlar da muhtaç Türkiye’ye. Bastırdılar.

Sosyal medya bombardımanı. Tereddütler… İlle de ittifak…

Biri Mehmet Şimşek’e muhtaç. Kurtarıcı diye çağırıyor

Zaten öteki Babacan, Davutoğlu… ABD’nin programı, hepsi bir, aynı kapı.

Ekonomi kimin elinde kalırsa yakacak.

Cumhuriyet devrimleri.

Yaralı.

Bölücülük.

Susamayız. Eğriye eğri.

Bizim çıkaracağımız ders önümüze bakacağız.

Görev çağırıyor.

Biz yaparız!

Bir seferberlik gerekiyor.

Güçlü Meclis’e güç ve sigorta gerek.

Zorunlu.

DÜNYA BANKASI: ASYA YÜKSELİYOR

Dünya Bankası, Doğu Asya ve Pasifik bölgesine ilişkin ekonomik güncelleme raporunu yayımladı. Büyüme tahminini bu yıl için yüzde 4.6'dan yüzde 5.1'e yükseltti.

Raporda, Çin'in ekonomisindeki iyileşmenin etkisiyle Doğu Asya ve Pasifik bölgesindeki ekonomik büyümenin bu yıl hızlanmasının beklendiği belirtiliyor.

ABD ve Avrupa'da bankacılık sektöründe yaşanan sıkıntıların endişe uyandırdığına da dikkat çekilen raporda, Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde bankacılık sektörünün şimdiye kadar etkilenmediği ancak doğrudan veya dolaylı kayıplara maruz kalma nedeniyle olası riskler olduğu belirtildi. Raporda, bölge için "en acil zorluğun" ABD ile Çin arasında artan ayrışma olduğu belirtildi.

Zor günlerde ışığı görenler

Hilmi Avşar İzmirli çok yakın bir dostumuz. Gazetecilik yapmış, sonra iş insanı… Şimdilerde elinden her marifet gelen bir ev adamı. Bunu da ben küçükken kızımdan öğrenmiştim. “Ben büyüyünce ev kadını olmayacağım, kocam ev adamı olsun” demişti. Türkçeye ve toplumumuza anlamlı bir katkı olarak benimsemiştim.

Hilmi Bey, birkaç gün önce gönderdi. Sizlerle paylaşayım istedim.

“Yıl 1973. Taze bir gazeteciyim o zamanlar. İzmir Alsancak’taki Beymen’in tam karşısında Baraka diye bir meyhanemiz vardı. Oraya gazeteciler, şairler, yazarlar ve sanatçılar gelirdi. Akşam 18.00 gibi oraya gider, bazen sabah beşe kadar orada kalırdık. Sebebi de şu; Ankara ve İstanbul’dan gelen Uğur Mumcu, Ahmet Arif, Burhan Felek ve sayamadığım birçok kişi uçakları sabah kalktığı için otele gitmez sabaha kadar bizimle muhabbet ederlerdi.

“Bir gün Burhan Felek o kadar isyankâr ve öfkeli konuştu ki ben, ‘Burhan amca ben sizin yazılarınızı sürekli okurum. Ama sizin bu kadar sisteme isyan etmeniz beni şaşırtıyor’ dedim.

“Acı acı gülerek, ‘Evlat ben bu sistem sayesinde hep susturuldum. Bırak da bari düşüncelerimi dostlarımla paylaşayım.’ dedi.

“Bu topluluk içinde bir de benim için çok değerli bir Ahmet abim vardı. Kendisi büyük bir şirketin uzun seneler genel müdürlüğünü yapmış ve emekli olmuş. Kendisi Bodrumlu ve Halikarnas Balıkçısının da dostu. Tabi Ahmet abi genç. Ahmet abi bir gün bir köşede oturmuş oflayıp pufluyor. O sırada Cevat Şakir oradan geçiyor. Ahmet abiyi böyle görünce,

‘Ne oldu Ahmet bu ne hal’ der.

Ahmet abi de,

‘“Abi canım çıkacak gibi. Çok sıkılıyorum.’ der.

Cevap Şakir de ona,

‘Bak evlat. Sıkılmazsan düze çıkamazsın. Sana bir şey anlatayım. Lahanayı ekersin biraz büyür. Sonra onun üzerine bir taş koyarsın. Biraz daha büyüyünce üzerine daha büyük bir taş koyarsın. Lahana üzerindeki taşı atmak için hızla büyümeye çalışırken içi de sıkı bir hal alır. Onun için sıkılmak güzeldir. Seni feraha kavuşturur.’ der.”

Hilmi Bey’in neden bunu anlattığını biliyorum. İmzadan sonra sıkıldığımızı düşünüyor. Ama bu bir savaş. Mücadelesinde haklı olduğunu bilen, hedefe mutlaka ulaşacağını bilimsel olarak bilen insan sıkılmaz. Sıkılırsa yarı yolda dökülür.

Daha hızlı ve güçlü sarılır.

Ya Atatürk, Eskişehir’de bıraksaydı… Meclis’te o zamanlar öyleleri de vardı.

Başarıya Atatürk gibiler ulaştı.

Zor günlerde ışığı görenler.