OYAK ve Emekli Askerler-I

Emekli askerler tarafından kurulan Ordu Yardımlaşma Derneği’nin (OYAD) OYAK Genel Müdürlüğü önünde yaptığı eylemi, geçenlerde Aydınlık’ta okudunuz. Emekli askerler, OYAK konusunda hoşnutsuz…

Konuyu, OYAK’ın kökenine inerek anlatayım… İttihat ve Terakki Cemiyeti, maaşlı askerlerin aralarında para toplayarak kurdukları ve birbirlerine yardım amaçlı olarak kullandıkları çok sayıda sandığı 1911’de birleştirip ordudaki maaşlı askerlerin ihtiyaç duymaları hâlinde borç alabilecekleri bütünsel bir yapıya dönüştürdü.

“Askerî İkraz Sandığı” adındaki bu denetimli yapı, 50 yıl boyunca, dara düştüklerinde maaşlı askerlere nefes aldırdı. O yıllarda Türk Ordusu’nda 30.000 civarında subay/astsubay bulunduğu için bu yapı, 1950’li yıllara kadar sorunsuz işledi.

1950’lerde, ordumuzdaki maaşlı personel sayısı 61.000’e tırmanıp maaşlarının alım gücü azalınca “Askerî İkraz Sandığı” yetersiz kaldı.

27 Mayıs 1960 Darbesi’nden sonra TSK, bu sandığı, salt borç veren bir yapı olmanın ötesinde kendi kendini idame ettirme ve tamamlayıcı (ikincil) bir emeklilik fonu olma işlevlerine de sahip bir yatırım kurumuna dönüştürdü.

Subay ve astsubayların sürekli ve zorunlu tasarruflarıyla canlı tutulan, 1961 doğumlu bu kurum, OYAK’tır. Yasayla kurulan ve maaşlı askerlerin tümünün birden zorunlu olarak üye yapıldığı OYAK, maaşlardan yapılan %10’luk kesinti üzerinden sağladığı yatırım gücü ile kademeli olarak büyüdü.

Üyelerinin emekliliklerine kadar dokunamayacağı aylık zorunlu tasarruf akışının verdiği mali güç ile OYAK, inşaattan otomotive, gıdadan petro-kimyaya, sigortacılıktan bankacılığa, lojistikten perakendeciliğe, madencilikten demir-çeliğe, ilaçtan bilişime kadar sayısız alana yatırımlar yaptı.

EKONOMİ DÜNYASINDAKİ SÜPER SIÇRAMASINI EMEKLİ ASKERLERE BORÇLU

OYAK’ın büyümesi için, maaşlarından %10 gibi yüksek miktarda ilave kesintinin yapılmasına katlanan subay ve astsubayların çoğu, 1996 öncesi dönemde, OYAK’tan kurtulmak için emekli olacakları günü bekleyip durdular.

Fakat, emeklilerin anaparalarını ve birikmiş nemalarını kurumda tutmayı, bu sayede yatırım gücünü artırıp daha hızlı büyümeyi amaçlayan OYAK, -akıllı bir hamleyle- 1996’dan itibaren isteyen emeklilerin, birikmişlerini OYAK’ta tutmaları karşılığında, üyeliklerini sürdürmelerine izin veren ve kurumun kazancı ile doğru orantılı ikincil bir maaş almalarını sağlayan bir sistem geliştirdi.

“Emekli Maaş Sistemi” denilen bu sisteme çoğu emekli askerin katılım sağlamasıyla birlikte, bu emekli askerlerin birikimlerini elde tutmayı başaran OYAK, böylece 1996’dan itibaren jet hızıyla büyüdü.

Bugün Koç, Sabancı ve Zorlu Holding ile yarışan OYAK, ekonomi dünyasındaki süper sıçramasını, sayıları 100.000’e yaklaşmış emekli askerin üyelikten ayrılmayıp 30-40 yıllık birikimlerini OYAK’ta tutmaya devam etmelerine borçludur.

Özverileriyle OYAK’ın lokomotifi olan emekli askerler, bugün neden OYAK Genel Müdürlüğünün önünde eylemdeler? Bir ön açıklama yapıp devam edeyim... 1961’den günümüze kadar geçen 63 yılda, üye sayısı 61.000’den yukarı tırmanarak 480.000’e yaklaştı ve 480.000’in yaklaşık 1/5’ini, 1961’den farklı olarak emekli askerler oluşturuyor.

Son 63 yılda Türkiye’deki siyasetçi-asker, siyasetçi-sermaye ve asker-sermaye ilişkileri ve kuralları radikal biçimde değişti; TSK’nın yapısal işleyişinden YAŞ’ın yapısına, Hükûmet sisteminden ekonomik düzene kadar OYAK’ı etkileyebilecek pek çok değişiklik yaşandı.

Ancak, bunca değişime rağmen, 1961 OYAK Kanunu, noktası virgülüyle aynı kanun; –değişimi şart olan- OYAK’ın yapısal sistemi, yine aynı sistem…

OYAK’ın NET VARLIKLARINA % 43’LÜK KATKI SAĞLAYAN EMEKLİ ASKERLERİN YÖNETİMDEN DIŞLANMASI MANTIKSIZ!

OYAK’ın, çağdışı kalmış yapısal sistemini de özetleyeyim. 1961 OYAK Kanunu, OYAK Yönetim Kurulu ile Denetim Kurulu’nun askerlerden ziyade TSK dışından profesyonel uzman yönetici, denetçi ve ticaretten anlayan kişilerden oluşturulmasını amaçlamıştır.

Bunun sebebi, askerlerin OYAK’ta yönetici ve denetçi olarak görev almalarına yetecek profesyonellik, bilgi birikimi ve eğitim altyapısına sahip olmayışları idi. “OYAK’ı askerler yönetmiyor mu?” sorunuza kabaca “hem evet hem hayır” cevabını verip somutlaştırayım…

OYAK yönetim piramidinin en altında, 3 yılda bir toplanan “Temsilciler Kurulu” vardır. Yasa, “Temsilciler Kurulu” üye sayısını, 50-100 askerî personel olarak esnek tutmuşsa da, TSK’nın tercihi, genellikle 75 olmuştur.

Bu 75 kişi, TSK Komuta Heyeti’nce, yani terfi ve atamaları Cumhurbaşkanı tarafından yapılan Orgeneraller/Oramiraller tarafından belirlenir.

Gerçekçi olalım, askerlerin çoğunlukta olduğu Yüksek askeri Şura (YAŞ), artık tarihin tozlu sayfalarında kaldı ve Amiral/General terfilerini YAŞ’ta çoğunluğu oluşturan Hükûmet üyeleri kararlaştırıyor. Yani, “OYAK Temsilciler Kurulu”nun Hükûmet’in gölgesini hissetmemesi olanaksızdır.

Görevdeki 75 askerî personelin oluşturduğu Temsilciler Kurulu, OYAK’ın 3 yıllık çalışmaları hakkında sunulan raporları kabaca inceler, kendi arasından 20 kişiyi, 3 yıllığına 39 kişilik “OYAK Yönetim Kurulu”na seçer, dilek ve temennilerini aktardıktan sonra görevini tamamlar. Anlayacağınız, OYAK’ın en zayıf yönetim organı olan “Temsilciler Kurulu”, %100 görevdeki askerlerden oluşur.

Gelelim yılda bir defa toplanan 39 kişilik OYAK Genel Kurulu’na… Bu kurulda, Temsilciler Kurulu’nun seçtiği 20 askerin haricinde; OYAK Kanunu’nun makamlar üzerinden belirlediği 10 asker, 6 sivil bürokrat ve ayrıca Millî Savunma Bakanınca seçilmiş 3 özel sektör girişimcisi de yer alır.

Buna göre, OYAK Genel Kurulu’nun ¾’ü görevdeki askerlerden, ¼’ü ise OYAK üyesi olmayan sivillerden oluşur.

OYAK’ın yönetim faaliyetleri ve mali yapısını denetlemekle görevli 3 kişilik “OYAK Denetleme Kurulu”nun bir üyesi Millî Savunma Bakanı’nın belirlediği 5 aday arasından OYAK Genel Kurulu’nca seçilen bir askerdir; diğer 2 üyenin biri Sayıştay’dan, diğeri ise Türkiye Bankalar Birliği’ndendir. Yani, “OYAK Denetleme Kurulu”nun 1/3’ü görevdeki asker, 2/3’ü ise OYAK üyesi olmayan sivillerden oluşur.

İşe alınan Genel Müdür ile birlikte 8 üyesi bulunan “OYAK Yönetim Kurulu”nun 3 üyesi, OYAK Genel Kurulu tarafından seçilen (görevdeki) askerlerdir. Diğer 4 üye ise, kanunla oluşturulan bir bürokrat komitesi tarafından maliye, hukuk, bankacılık ve sigorta alanlarında uzmanlık ve deneyim sahibi sivil adaylar arasından ve dışarıdan seçilir.

Buna göre Yönetim Kurulu’nda bulunan görevdeki asker oranı 3/8, dışarıdan sivil oranı ise 5/8 olur.

Özetle, OYAK’ın yönetim organlarından yürütme yetkisi yüksek olanlarına, siviller hâkimdir. Birer seçim kurulu olan “Temsilciler Kurulu” ve “Genel Kurul”da da görevdeki askerlerin çoğunlukta olması, yeterince anlamlı değildir.

Çünkü, TSK’nın emir komuta yapısı altındayken seçilmiş olan asker üyeler ile bürokratların seçtiği sivillerin OYAK yönetiminde, TSK Komuta kademesinden ve dolaylı olarak Hükûmet’ten bağımsız çalışmaları güç ve sınırlı olsa gerek.

Özetle, Hükûmet’in OYAK’ın yatırım kararlarına “müdahale/baskı/telkin/etki” potansiyeli fazlasıyla vardır; en azından bunu önleyecek bir mekanizma yoktur.

OYAK’ın yönetim organlarındaki eksik alan, sanırım dikkatinizi çekmiştir. OYAK üyesi olan emekli askerlere, OYAK’ın hiçbir yönetim organında yer verilmemiştir. Üstelik, 2023 yılı itibarıyla, OYAK’taki net varlıkların %43’ü emekli üyelere ait olduğu hâlde, emekliler yok sayılmışlardır.

Oysa, emekli askerler, OYAK’ın müşterisi değil, %43 oranında sahibidir. %43’ü size ait olan bir holdingde hiçbir toplantıya katılamadığınızı düşünün; böyle bir şey OYAK dışındaki yatırım kuruluşlarında asla mümkün olmaz.

Yani, 1996’dan sonra, OYAK’ın daimî üyelerinin arasına emekli olanların da katılmasına rağmen, 1961 koşullarında hazırlanmış bir yasanın uygulanmasına –ısrarla- devam edilmektedir.

Diğer bir ifadeyle, bir “varlık yönetim kuruluşu” olan OYAK’ı düzenleyen 1961’deki kanunun yeni şartlara göre güncellenmemesi, emekli askerlerin “yok sayılması” anlamına gelmektedir ve tepkiye yol açmaktadır.

Peki, AK Parti, emekli askerlerin de OYAK yönetim organlarında yer bulmasını sağlayacak bir kanun değişikliği yönünde adımlar atar mı? Bence kılını kıpırdatmaz. AK Parti Hükûmeti, “atama ve terfi” gücüyle OYAK yönetimine zahmetsizce müdahale potansiyeline sahip iken, müdahale edemeyeceği emekli askerlerin itirazlarına neden katlanmak istesin ki?

Belirtmemde fayda var, görevdeki asker ile emekli asker arasındaki en önemli fark: Biri fikirlerini kamuoyu ile paylaşma özgürlüğünden yoksun iken, diğeri buna fazlasıyla sahip… Hükûmet, susanı varken, neden konuşanına yatırım yapsın?

TBMM’ye bakacak olursak, artık dönemin ihtiyaçlarını karşılamaktan iyice uzaklaşmış olan ve OYAK üyesi oldukları hâlde, emekli askerleri OYAK Yönetim organlarından dışlayan 1961 OYAK Kanunu’nu değiştirecek bir niyet var mı?

TBMM’deki siyasi partilere bakarsak, o da henüz yok.

Sorunun çözüm yeri olarak bir adres vereyim: Vatan Partisi…

Konu, haftaya da devam edecek. Anlatacak epey şey var…