Oyuna gelmemek lazım

Türkiye 1 Kasım’da tarihinde ilk defa Anayasa’nın 116. maddesine göre, bir hükümet kurulamaması nedeniyle Cumhurbaşkanı tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilerek seçime gidiyor. Bu anayasal bir süreç gibi görülmesine rağmen MHP’nin daha Meclis Başkanlığı seçiminden başlayarak, her öneriye “hayır” demesi nedeniyle, yelkenleri suya indirmiş, “Seçmen iradesine saygı duymak gerekir” diyen Erdoğan’dan ben ne dersem o diyebilen bir Erdoğan’a dönüştü.Şimdi anayasanın 114. maddesine göre, her partinin TBMM’deki sandalye sayılarına göre teşkil edilecek geçici bir bakanlar kurulu oluşturulacak. CHP ve MHP bu Bakanlar kuruluna üye vermeyeceklerini daha baştan kesin bir dille açıkladılar.HDP fırsatı kaçırmadı ve böyle bir Bakanlar Kurulu’nda yer alacağını ama dayatmaya karşı olduklarını açıkladı.Tayyip Erdoğan’ın şimdi HDP’yi de nasıl bu Bakanlar Kurulu’nun dışında bırakacağının hesaplarını yaptığını düşünüyorum.Tayyip Erdoğan bunu da bir şekilde başarırsa kendisinin emir komutasında hareket edecek, Bakandan ziyade Amerikan tipi “sekreter” niteliğinde sözde bakanlarla fiilen ülkeyi “Başkan” gibi yönetecektir.Ondan sonra yapması gereken 1 Kasım’da yapılacak seçimlerin ertelenmesini temin etmektir.Bu konuda kendisine yardımcı olacak bir YSK var. Niçin bu yargıya vardım? Şundan vardım; erken seçim veya seçimlerin yenilenmesine karar verildiğinin Resmi Gazete’de yayınlanmasın takip eden 90. günden sonraki ilk pazar günü seçimlerin yapılması gerekir. Bu hesaba göre seçimlerin Aralık ayının ilk pazar günü yani 6 Aralık Pazar günü yapılması gerekmektedir.Herkesin bildiği bir gerçek var ki yoğun kış aylarında Türkiye’de terör olayları asgariye iner. Bu nedenle bölgede az çok asayiş sağlanmış gibi görünür. Bu nedenle seçimlerin ertelenmesi söz konusu olamaz. Terör tırmanmışken, asker polis rütbeli rütbesiz şehit haberleri gelirken o bölgede seçim yaptırmaya çalışmak akla başka şeyler getiriyor. Anayasamızın 78. Maddesi “Savaş sebebiyle seçimler TBMM tarafından bir yıl süreyle ertelenebilir” hükmünü taşır.Güneydoğu Anadolu bölgesinden her gün şehit haberleri geldiğine göre de orada şiddetli çatışmalar olduğu anlaşılmaktadır.Bir anlamda bölgede can ve mal güvenliği asgari seviyededir, hatta kalmamıştır.Gerek AKP’nin gerekse PKK’nın kullandığı, “savaş”, “taraflar”, “iki tarafta da silahlar sussun” terminolojisi, halk indinde bölgede savaş varmış düşüncesini yaymak çabasıdır.AKP’de “barış süreci” denen dönemde PKK’nın 80 bin silah dağıttığını, bugün daha komplike silahlara sahip olduğunu kabul etmektedir. Kala kala geriye seçimleri bir yıl erteletmek kalmaktadır.MHP sıkıyönetim önerisinde bulunduğuna göre böyle bir öneriye de destek olabileceği gibi, hatta o zaman hükümete içeriden veya dışarıdan destek bile verebilir.O zaman Tayyip Bey, emrindeki işgüder Davutoğlu ve sekreterler vasıtasıyla devleti “Başkan” gibi yönetmeye devam edecektir.
YÜZDE 60 BLOKU ORTAK HAREKET ETSEYDİ...Tayyip Erdoğan’ın kendisi değil midir, anayasa fiilen değişmiştir, buna göre anayasa yapın diyen.Her şeye “Hayır” diyerek Tayyip Erdoğan’ın kafasını kaldırmasına neden olan MHP’nin hiç olmazsa bu oyuna gelmemesi ve böyle bir şeye destek olmaması gerekir.Eğer yüzde 60 bloku oluşturan muhalefet partileri beraber hareket edebilselerdi, bugün bir seçimi değil “Yüce Divan’a kimlerin gideceğini” konuşuyor olacaktık.Bu, demokratik yollardan seçilmiş bir parlamentonun Türk demokrasisine en büyük katkısı olacaktı.Bizim demokrasimizin en büyük eksikliği olan “devri sabık yaratmama” hastalığı ortadan kalkacak, bundan sonra herkes çalanın yanına kar kalıyor düşüncesinden sıyrılacak ve kendine çekidüzen verecekti.Ama maalesef bu fırsat kaçırıldı, seçimlerin yenilenmesine karar verileceği artık gün gibi ortadayken bir milletvekilinin bu yoldaki bir önergesi, iyi niyetli bile olsa, kadük olacağını bile bile, dostlar alışverişte görsün hesabıdır.