Özgürlükçü Nazlı!



Bazı internet sitelerinde Basın Konseyi’nin düzenlediği iddia ediliyor ama... Silivri’deki “umut nöbetleri”nin nasıl başladığına bizzat tanığım.Meslekteki ustalarımdan Mete Akyol başlattı bu nöbetleri...Bir gün mutfaktaki sandalyesini aldı ve gitti Silivri Cezaevi’nin önünde bir gün boyunca oturdu. Bunu da, “Umutluyum Can ve Erdem tahliye edilecek. Dışarı çıktıklarında yalnız olmasınlar diye bekleyeceğim” diyerek açıkladı.Bu bir günlük eylemi yapacağını Basın Konseyi’ne de söyledi. Ancak Konsey yetkilileri, “Biz Galatasaray’dan Taksim’e yürütmek için bile gazetecileri toplayamıyoruz. Herkes yoruldu” diyerek bu eyleme destek vermedi.Ne zaman ki Mete Akyol’un tek kişilik eylemi halktan büyük ilgi gördü; sandalyesini kapan Silivri’ye koşmaya başladı... İşte o zaman Basın Konseyi eylemi sahipleniverdi!Ne kadar liboş, “Yetmez ama evet”çi, Fethullahçı, PKK destekçisi varsa hepsi sıraya girdi...***Dün ise bu eylem resmen “saçma” bir hal aldı:Fethullah’ın müritlerinden, her devrin kalemi Nazlı Ilıcak sırf yukardaki resmi çektirmek için Silivri’ye gitti!Ne yalan söyleyeyim içimden gülmek bile gelmiyor...Onlarca yurtsever gazetecinin, Cemaat’in ve iktidarın birlikte düzenlediği kumpaslara kurban gittiği beş yıl boyunca bir kez bile Silivri’ye uğramayan Nazlı Ilıcak’ın bugün “özgürlük güvercinliği”ne soyunması sadece içimi acıtıyor!***Bırak bu ayakları Nazlı...Sen Ergenekon Savcısı kankan Zekeriya’yı bul da yine kar topu oyna!Bak adam kaçak, memleketinden uzakta... Git onun yanında ol!
YASAK! Gaziantep 3. Sulh Ceza Mahkemesi , terör örgütünün propagandasını yaptıkları iddiasıyla Hasan Cemal’in ve Tuğçe Tatari’nin kitaplarını toplatma kararı almış...Ne zaman?Kitapların yayımlanmasından yaklaşık bir yıl sonra!Mahkemeler bu tür hataları 12 Eylül’de de çok fazla yaptılar. Oysa bu kararlar ters teper; yasaklanan kitaba “talep” artar.İddia ediyorum ki; bugüne kadar sadece birkaç bin adet satılan bu kitaplar, mahkemenin bu kararından sonra on binlere ulaşacak...***Kısacası... Bu tür saçma sapan toplatma kararlarıyla asıl mahkemeler terör örgütünün propagandasını yapıyor...Ama kimse onları toplatmıyor!Bunun adına da “adalet” deniliyor!
DANIŞMAN! Kamu Personeli Seçme Sınavı soruşturmasının firari şüphelisi Fatih Üniversitesi eski Rektörü Şerif Ali Tekalan’ın, Fethullah Gülen Cemaati’nin Türkiye İmamı olduğu iddia ediliyor... Gelelim zurnanın zırt dediği yere... Bu Fethullahçı Rektör’ün, Büyükçekmece Belediyesi’nin CHP’li Belediye Başkanı Hasan Akgün’ün danışmanı olduğu ve her ay tıkır tıkır maaş aldığı ortaya çıkmış... CHP’li bir belediye başkanının, tarikatçı bir sözde bilim insanına “ne danıştığını” ve bunun karşılığında bugüne kadar toplam kaç lira ödediğini gerçekten çok merak ettim.Umarım Hasan Akgün bu sorulara, kendisine oy veren Atatürkçü ve laiklik yanlısı CHP’lileri ikna edecek bir yanıt verir.
GÜNÜN SORUSUSorum bir buçuk aydır ortalıkta görünmeyen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a: Ortalık kışkırtmalarınızla kan gölüne döndü... Neredesin?
Mezarlıkta bir Ali...“Adalet şehidimiz” Yarbay Ali Tatar, yarın (19 Aralık 2015) saat 12.00’de Ankara’da, Karşıyaka Mezarlığı’ndaki kabrinin başında düzenlenecek törenle anılacak.Ali Tatar tam altı yıl önce kumpas soruşturması kapsamında tutuklanacağını öğrenince “onur intiharı”nı seçmişti.Artık o davalarda tutuklu kimse kalmadı.Atılan çamuru, onuruna yediremeyen Yarbay Ali Tatar ise artık aramızda değil...İşte; o yüzden ona “adalet şehidimiz” diyorum.Sadece adalet uğruna şehit olmadı; bugün hepsi “firari” olan sözde “adalet mensupları” tarafından şehit edildi Ali...***Ergenekon da Balyoz da diğer kumpas davaları da gün gelecek unutulacak...Ama ailesi Ali’yi, onun mahzun bakışlarını, uğradığı büyük haksızlığı asla unutmayacak...Giden geri gelmez biliyorum.Ama hem Ali’nin acılı ailesini yalnız bırakmadığımızı göstermek hem de olası yeni haksızlıklara peşinen isyan etmek için; Ankara’daki tüm yurtseverleri, yarın 12.00’de o mezarın başında olmaya davet ediyorum.
156+192!Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz... Söz sırası İzmirli okurumuz Sibel Özaşkınlı’da:“Abdullah Bey...Her sabah ilk iş olarak Aydınlık’ı açıyorum ve Mustafa Mutlu’nun o meşhur köşesini okuyorum. Valla 156+191 oldu; hiç sıkılmadım. İsterse yıllarca sürsün ben hiç bıkmadan, üşenmeden merakla o köşeye bakacağım. O köşeye yazan okurdaşlarımın varlığını hissetmek bile güzel. Ama tabii koskoca bir cumhurbaşkanından beklentimiz bu sorulara göğsünü gere gere yanıt verebilmesi... Huber’deki masraflarını ödediğine dair belgeler, 20 milyon liralık ev, vakıf kanalıyla üstüne konduğu köşk, kralın verdiği hediyeler... Bu sorulara yanıt versin, Mustafa Mutlu bu defa köşesinde her gün Abdullah Gül’e göndereceğimiz özür mesajlarını yayımlasın!”
GÜNÜN İSYANIPKK’ya yakın bir ajans dün 11 yaşındaki Salih Edim’in, Cizre’de bir özel harekat polisi tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Bu haber, sosyal medyada on binlerce kez paylaşıldı; polis yerden yere vuruldu. Ancaaaaak... Edim Ailesi haberin gerçek olmadığını, ailede iki kişinin Salih ismini taşıdığını, her ikisinin de hayatta olduğunu ifade etti. İsyanım bu tür “kışkırtıcı” haberlerden medet uman alçaklara:Amacınıza asla ulaşamayacaksınız... Bölünmeyeceğiz, parçalanmayacağız ve sizi yola getireceğiz!