Özsoy Operası
Bundan 100 yıl önce Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasıyla birlikte başlayan Türk milli mücadelesi sonucu Cumhuriyetin 1923’te ilanından bir yıl sonra 1924 yılında Musiki Muallim Mektebi kurulur. Amacı orta eğitime müzik öğretmeni yetiştirmektir. Pek zengin sazlara ve musiki türüne sahip olan Türkiye’de bir devrim de müzik alanında gerçekleştirilir. Atatürk, Türk bestelerinin yurt dışında da seslendirilmesini ister. Bu amaçla çok sesli ezgi çalışmaları başlatılır. Atatürk bir opera sahnelemek için ne kadar zaman gerektiğini sorar. Yanıt beş yıldır. Opera için gerekli olan koro, solistler , sazlar ve orkestra eğitimi zaman ister (10 Kasım 2018, TRT 3). Derken 1934’te İran Şahı Rıza Pehlevi Türkiye’ye gelir. Atatürk kendisini İzmir’de karşılar ve der ki “Zatı Şahaneleri Türkiye’ye gelmeyi kabul ettiği için çok mesut ve bahtiyarız”. Şah Türkçe yanıtlar: “Men de gayet hoşbehlem, bu Azeri dilinde kibarınla muhattap olduğum için çok müteşekkirim.” Ata: “Çok teşekkür ederim. Çoktan beri teşrif-i şahanenizi intizar ediyorduk efendim, büyük hasretle derin samimiyetle, çok mesuduz ki o mülakat gününe malik olmuş bulunuyoruz.” Şah: “Men ezden şayet bilesizki nice yıldır gabah himayende sizin dönemde her zaman gelecem Türkiye’ye ziyaretinize.” Ata: “Tabii arkadaşlığımız çok eski zamandandır, çok eski senelerden beri başlamış bulunuyor. Bunu şahsen birbirimizi tanımak suretiyle şüphesiz çok kuvvetlendireceğiz efendim.” Şah: “Şayet olmuştur, sadir yani mübarek akden çoktan biliyor.” Ata: “Hiç şüphe yok efendim, biz de bütün memleketçe aynı fikir ve kanaatteyiz efendim. “ Şah: “İnşallah”, Ata: “Arzu buyururlarsa yukarıları bir görelim efendim” der (Bkz u-tube). İki doğu lideri ilk kez bir araya gelmiş ve konuşmuşlardır. Atatürk’ün gösterdiği saygı ve nezaket, seçtiği sözcükler ile beden dili doğru diplomatik iletişim örneğidir. Ata’nın istediği opera Ahmet Adnan Saygun tarafından çoktan bestelenmiş ve konusuyla Atatürk şahsen ilgilenmiştir. Böylece Ankara’ya operayı seyretmek için hareket edeceklerdir. Atatürk Şah’a “Buyurun” diye yol gösterir. Ama İran Şahı, Atatürk’e yol gösterir ve “Hayır ben erim, sense büyük komutansın’ der (Sözcü, 24 Mart 2017).
KURT ve ARSLAN
İran Şahı Pehlevi Türkiye Cumhuriyetindeki ilerleme ve gelişmeleri dikkatle izler, örnek alır. Şahı ağırlamak için pek çok fikir ileri sürülür ama Atatürk İran’da olmayan bir gösteri olsun ister. Farsça Şehname iyi bir kaynaktır. 970 - 1010 yıllarında, Araplar karşısında uğradığı yenilgi ve boyunduruktan İran milletini kurtarmak ve canlandırmak için Firdevsi tarafından yazılır. Yarı efsaneler ve yarı gerçekler ile İran Şahı Rüstem ve Turan Kağanı Alp Er Tunga (Afrasiyab) arasında olaylar ders verici bir şekilde manzum olarak yazılır. Buna karşın Doğu Türk (Turan) Hakanlığında yaşayan Yusuf Has Hacip 1069-1070 yılları arasında Balasagun’da Karahanlı Türkçesi ile başladığı eseri Kutadgu Bilig’i Kaşgar’a giderek, Tamgaç Han b. Süleyman’a sunar. İran ve Turan arasında her alanda yaşanan rekabeti karşılaştırarak irdeler. Bu Firdevsi’nin yazdığı Şehname’ye bir yanıttır (Hunkar, Soner 2011:31-37, İstanbul Ü. Türkiyat Araştırmaları Enst.). Anlaşılıyor ki Atatürk bu bilgilere vakıftır. Firdevsi’nin Şehnamesinde bulunan Feridun Efsanesinden esinlenen bir kurgu düşünür. Aslında Feridun’un 3 oğlu vardır: Selm, Tür ve İrac. İran’ı İreç’e, Türk ülkesi Turan’ı Tür’e, Rum’u da (olasılıkla Anadolu) Selm’e verir (TDV Ansiklopedisi). Ama Atatürk kısaca Hakan Feridun’un ikiz oğulları Tür (Kurt) ve Irac (Aslan) üzerinde durur. Dolayısıyla opera geleneği olarak acıklı ve ders verici bir konuya yer verir Atatürk: Tür ve İrac ikizleri doğduğunda şeytanın gazabı onları birbirinden ayırır ama onlar yüzyıllar sonra buluşup kardeş olduklarını anlarlar. Münir Hayri Egeli’ye opera metninin (Libretto) hazırlanması görevi verilir (Gülper Refiğ, Özsoy Operası, Atatürk ve Adnan Saygun 2012). Üç perdelik bu eser Atatürk ve Şah Rıza Pehlevi’nin huzurunda 19 Haziran 1934 tarihinde Ankara Halk Evi’nde temsil edilir. Koro “Arslan” deyince Şah Pehlevi, “Kurt” deyince herkes Atatürk’ü işaret eder.
AHMET ADNAN SAYGUN
“1931 yılında diplomasını alarak anavatanı Türkiye’ye dönen Saygun, Ankara Müzik Öğretmen Okulu’na kontrpuan ve teori öğretmenliğine atanmış ve o günden itibaren eserler vermeye başlamıştır. 1931 ile 1936 yılları arasında orkestra eserleri yanında piyano ve orkestra için “Burlesk”, vurma ve üfleme çalgılar için Ses-Dörtlüsü, halk şarkıları, dört sesli karışık koro eserleri, yakarış ve türküler, keman ve piyano için 1 sonat, viyolonsel ve piyano için bir sonat gibi irili-ufaklı yaratılardan sonra büyük operalar yazar” (Akif Saydam, 1985:209, Dünyaca ünlü müzisyenler de çocuktu). Atatürk’ün isteğiyle Saygun’un bestelediği ikinci Opera “Taş Bebek’tir”. Diğer opera bestesi ise “Köroğlu” adını taşır. “Ulu Önder Atatürk, Cumhuriyet devrimlerinin ve çağdaş Türk toplumunun tanıtılması amacıyla -devrin güç koşullarına rağmen- Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenen Özsoy Destanı Operası’nın temsilinin gerçekleştirilmesini “bir inkılâp hareketi” olarak nitelendirmiştir. Bununla beraber Batı ile Doğu motiflerinin Türk sentezi ile vücuda geldiği Özsoy Operası, Batı ile Doğu arasında coğrafî bir köprü olmaktan öte, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yeni kişiliğinin ve kimliğinin de sergilendiği bir başkaldırı eseri olmuş ve ulusal operamızın bir başlangıç eseri olarak Türk müzik tarihindeki saygın yerini almıştır.”
(İlknur Tunçdemir, http://www.ayk.gov.tr/, 2019).
*https://www.youtube.com/watch?v=o5a2nyKOfuA