Özürlü demokrasinin adı kakokrasidir

Amerikan Cumhurbaşkanlarından Abraham Lincoln demokrasiyi, “halkın halk tarafından halk için yönetilmesidir” diye tanımlamıştı. Bu tanım demokrasinin en güzel tanımlarından birisidir. AKP’nin necip yöneticileri ise, bir başka siyasi partinin yorgun yöneticisi ile birlikte, demokrasiyi ülkenin “bir kişi tarafından o kişi için yönetilmesi “olarak anlıyorlar ve bir toplumun mutluluğunu, güvenini bir tek kişinin mutluluğuna ve egemenliğine indirgemek istiyor. Dünya siyasetinde böyle bir demokrasi tanımı ve anlayışı yoktur. Bizim muhteremler, anlaşılan, Amerika’yı yeniden keşfetmek istiyorlar. Bir terzi, kişinin isteğine göre elbise dikebilir ama bir Meclis bir kişinin keyfine göre siyasal rejim kurgulayamaz.
DÜNYA BİZİ ŞAŞKINLIKLA SEYREDİYOR
Katıldığım uluslararası toplantılarda ülkemiz öylesine sert eleştiriliyor ki söylenenleri şaşkınlıkla dinliyorum ve verecek cevap bulamıyorum. “Kişiye özel demokrasi olmaz”deniyor ve çok önemli bir doğruya işaret ediliyor. Demokrasi toplum bireylerinin mutlu ve güven içinde yaşaması ve yönetenlerin yanlış yaptıkları zaman topluma hesap vermesi için vardır. Bunun için yasama, yargı ve yürütmenin birbirini denetlemesi için kuvvetler ayrılığı,halkın hukukun üstünlüğüne inanabilmesi için yargı bağımsızlığı, toplumun sağlıklı haber alabilmesi ve ülkenin gidişatından bilgi sahibi olabilmesi için basın özgürlüğü,bilimin yöneticilere yol göstermesi ve toplumu aydınlatması için üniversite özerkliği ve halkın yarınına güvenle bakabilmesi için temel hak ve özgürlüklerin varlığıdemokrasinin temel yapı taşları ve olmazsa olmazıdır. Bunlar olmazsa o rejimin adı demokrasi değil kakokrasi olur. Kakokrasi kötü iktidarların egemen olduğu devlet düzeni anlamına gelir. Oysa demokrasi gibi bir güzellikten kakokrasi gibi bir çirkinlik yaratmaya kimsenin hakkı yoktur.
TUZ KOKAR MI?
Yargı bağımsızlığı bir toplumun tel tel çözülmemesi için, yani tuzun kokmaması için önemlidir. Eğer ülkedeki tüm hakim ve savcıların kaderini belirleyecek Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu'nu yargı mensupları seçemiyorsa, o kurul üyelerinin yarısını bir muhterem diğer yarısını da onun baskısı altında ki Meclis’in seçmesi düşünülüyorsa tuz kokacak demektir. Bu toplumun bireylerini karanlık bir tünele sokup yarın endişesi ile yaşatmak demektir. Bu sendika özgürlüğünün, düşünce özgürlüğünün ve tüm temel özgürlüklerin yok edilmesi demektir.
MİLLETVEKİLİNİN İRADE ÖZGÜRLÜĞÜ VAR MI?
Kurulmak istenen yeni düzeni önce TBMM'de 330 milletvekilinin kabul etmesi gerekir. Egemenler her oy hücresi önüne denetim memuru vekilleri koyarak oy verenlerin elindeki pulları denetleyecek ve milletvekilinin özgür iradesini yok sayacaktır. Gizli oy ilkesi parti disiplinine kurban edilecektir ve kakokrasinin yollarına güller dökülecektir. Siyasette bir deyim vardır: “Her halk lâyık olduğu yönetimi bulur.” Çok merak edilecek bir konu. Acaba halkımız 2017'de kakokrasiyi kendisi için biçilmiş kaftan olarak görüp onunla yaşamaya razı olacak mı?