Paçaları tutuştu ama...

Egemen siyasetin, kontrol edebildiği kurumlarla sorunu kalmıyor. Yıllarca aksini savunmuş olsalar da, direksiyona geçince hepsi unutuluyor. Son örnek HSYK; artık zor duyarız HSYK’nın adını... Spor da bunlardan birisiydi yıllar önce. AKP’nin, Mehmet Ali Şahin eliyle, Haluk Ulusoy’u futbolun başından indirmek için neler yaptığını hatırlayın. O gitti, yandaşları geldi, huzura erdiler.

Yüzde yüzü kontrol etme patolojisi! Bizim kaleye gol olmasın, bütün maçları sıfıra karşı kazanalım psikolojisi! Çıt çıkmasın memlekette, ne dersek, ne yaparsak sorgusuz sualsiz kabul görsün ama adı da demokrasi olsun tilkiliği.

OLAĞAN ŞÜPHELİLER TRİBÜNDE

Son örnek basketboldaki Cumhurbaşkanlığı Kupası maçı. Maça CB gelecek... Takımlardan birisi Fenerbahçe... Öbürü Karşıyaka ki, zaten “Gavur” İzmirli! İki taraf da potansiyel muhalif, olağan şüpheli... Protesto kaçınılmaz görünüyor diye neredeyse maçı gizli oynatacaklardı, biletler saatler kala satışa çıktı.

Bilet dediysek, salonunun dörtte birinin bileti. Kalan dörtte üçü, davetiyeye bağlandı. Telefon mesajlarıyla Tayyiban davet edildi, taşındı. Tam rezalet! Sonuç? Salon, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye inledi, Zübeyde Hanım ve Soma pankartları açıldı, bir ağızdan “AKP dışarı” davet edildi. Biraz diyalektik öğrenseler, başlarına bunlar gelmeyecek aslında ama nerede o kafa?..

Bir taşla çok kuş vurduran, mucize kartın hedeflerinden birisi de buydu. Taraftarları terbiye etmek, seslerini kesmekti. Sonuç? Fiyasko! Boş tribünlere oynanıyor maçlar. Paçalar tutuştu, yukarısı bıyık aşağısı sakal! Çoktan pişman oldu, organize eden de, uygulayan da, gözlerinde dolar sembolüyle işe dalan da...

Lakin, geri de dönemiyorlar. Ricat yolları kapalı; mümkün olsa, dünden razılar zararın burasından dönmeye... Hani, beraberliğe razı olunarak çıkılan maçlar vardır; bunlar az farklı yenilgiye de razı görünüyorlar, yeter ki 7-8’lik olmayalım hesabındalar.

Hatırlarsınız, Ankara 16.Tüketici Mahkemesi, Mayıs ayı başlarında, Taraf-Der’in açtığı davada, Passolig uygulamasının durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı almış, ancak 1 ay geçmeden bu kararı kaldırmıştı. Peki, gerekçe neydi ve daha sonra neler oldu? Bunları, davayı açan, Ankara merkezli Taraftar Hakları Dayanışma Derneği Başkanı Av.Kemal Ulusoy’a sordum.

“Tüketici Mahkemesi’nde açtığımız dava sonrası, önce tedbir kararı verilmiş, TFF ve Aktifbank’ın itirazları da reddedilmişti. Fakat ne olduysa, sonradan mahkeme hâkimi tedbirin kendiliğinden düştüğüne dair bir karar verdi. Fakat dosyadan el çekmedi. 5 ay süreyle dosyaya da bakmaması lazımdı ki; o hem dosyaya bakmayı tercih etti hem de resen düşme kararı verdi. Bunun ardından yaptığımız, yeniden tedbir kararı verilmesine dair talep reddedildi. Hem de hâkim, ilk tedbir kararı ve itiraza ret verdiği gerekçeli kararlarındaki kendi gerekçelerini -hala ihlaller devam etmesine rağmen- göz önüne almadı. Yani hâkim kendi gerekçesini kendisi çiğnemiş oldu. Biz bu süreçte zaten umutlu değildik. Hem hâkimin hem bizlerin büyük bir baskıyla karşılaşacağını biliyorduk.”

ÖRTBAS PEŞİNDELER

Süreci anlatmayı sürdürüyor Ulusoy: “Zaten medyada Passolig karşıtı yayınlar sadece birkaç gazete yazısıyla sınırlı kaldı. Televizyonlarda sesimizi dahi duyuramadık. Bir yandan da çarpıtma ve yalan haberlerle Passolig karşıtı direnç kırılmaya çalışıldı, daha da devam ediyor. Danıştay’da açtığımız yönetmelik maddelerinin iptali davasında, hala gelişme yok. Sadece, dava dairesi davalılar arasına Spor Bakanlığı’nın yanında, Başbakanlığı da eklemiş durumda. Tüketici Mahkemesi, 25 Eylül’de olan duruşmayı çok saçma gerekçelerle erteledi. Ciddi bir gerilim de yaşandı hâkimle aramızda. Hâkim, bu davanın üstünü usulî gerekçelerle örtme niyetini taşıyor bize göre. 18 Kasım’da duruşma var. Aslına bakarsanız, biz bu davayı da kazandığımız inancındayız.”

Konunun geleceğine ilişkin öngörülerini soruyorum: “Yargılama süreci çok uzun. Tüketici Mahkemesi’nin kararı Yargıtay’a, Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınabilir nitelikte. Aynı şekilde Danıştay’daki dosya da dava dairesinin ardından Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu ve Anayasa Mahkemesi, AİHM’e taşınabilir. Dediğim gibi, biz bu mücadeleyi hukuken de, fiilen de kazandık diye görüyoruz. Bundan sonrası ya hukuksuzlukla ya da fiili direnç kırılıp, zaman içerisinde tribünler müşterileştirilse de, eskisi gibi olmayacağı bir halde sonuçlanacak. Tabii burası Türkiye her şey olur. Davalar, kamuoyu desteği oluşursa yön değiştirebilir. Ama yürüyen şey şu anda hukuksuzluk.”

HER YÖNÜYLE BANKA KARTI

Spordaki “Gezi”nin fitilini ateşledi Passolig. Gezi Direnişi’ndeki gibi yaygın, heterojen bir taraftar uyanışına aracılık etti. Bu yönüyle, hakkı ödenemez(!) Peki, Taraftar Derneği, nasıl tanımlıyor bu plastik kartı? “Passolig her yönüyle bir banka kartıdır ve taraftarları yolunacak kaz olarak gören bir anlayışın ürünüdür. Passolig’den çok büyük bir rant/vurgun vurulmaya çabalanıyor. Taraftarın yerine, Passolig ve TFF’nin ifadesiyle izleyici getirilmek isteniyor. Bunlar sus dedi mi susacak, otur dedi mi oturacak bir izleyici ve müşteri hedefleyen anlayışın ürünüdür bize göre. Bu işte fişlemenin artırılması durumu var. Sistemin Maliye ve İçişleri’ne entegre edilmesi de bunun bir yansıması. Kaldı ki biz, amacı şiddet ve düzensizliği önlemek ile karaborsayı bitirmek olarak açıklanan Passolig’le, ne şiddetin ve düzensizliğin önleneceğini ne de karaborsanın bitirileceğini biliyoruz.

Hatta karaborsanın yasal hale getirilmesi ve el değiştirmesini de görüyoruz. Sonuçta, tribünlerin muhalefetini bitirme planı ve fişlemenin bir ayağı. Ama atlanmaması gereken en önemli husus rant. Bunun en bariz kanıtı da, 2011’de yasalaşan 6222 sayılı kanunun hemen ardından ihale süreçlerinin yapılması ve bunların planlanmış olması. Yani Passolig, 2014’de düşünülmüş bir uygulama değil. Ama biz bunu geç öğrendik orası ayrı bir durum.”

2.LİG, 3.LİG MAÇLARINDAYIZ

Taraftar kimliğiyle neler yaptıklarını merak ediyorum: “Biz statlara girmiyoruz. Daha doğrusu Süper Lig ve Ptt 1.Lig maçlarında yokuz. Örneğin Ankara’da Hacettepespor ve Ankara Demirspor maçlarına gidiyoruz. Bir yandan da hentbol maçlarına. Hentbolda da Passolig getirdiler ama Gençlerbirliği Kulübü’yle yaptığımız görüşme sonrası Gençlerbirliği, Hentbol Federasyonu’nun sahasında maç oynamak istemediğini, Passolig olmayan Cebeci Salonu’nda maçlarını oynamak istediğini belirtti ve biz kazandık şimdilik.”

Sizi bilemem ama ben bu cevaplardan 2 önemli sonuç çıkardım. İlki; toplu direncin ve mücadelenin tavsamadan, en geniş haliyle sürdürülmesinin gerekliliği. Başka deyişle, taşın altında çok sayıda el olmasıyla sağlanacak kamuoyu desteği. İkincisi; bu direnişe önderlik edenlerin, omuz verenlerin, bir şekilde baskı veya zarar görme ihtimalleri. Nasıl mı? En iyimser tahminle, hentbol örneğindeki gibi “taraftar şnorkelleri”nin de ucu tıkanarak...