Pahalılık göstere göstere geldi: İthal bağımlılığı ve dolarizasyon kırılmalı

Hayat pahalılığı aile bütçelerini sarsıyor. Son bir yılda temel gıda maddelerinin fiyatlarında görülen hızlı artışlar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da konuya bizzat müdahil olacağını açıklamasıyla başka bir boyuta taşındı. Yıllardır bu konuda adım atılacağı konuşulsa da polisiye tedbirler dışında yapısal bir adım atılamadı. Oysa fiyat artışlarının bu seviyelere varacağı aylar öncesinden belliydi. Aydınlık'ta kaleme aldığımız TÜİK'in her ay yayımladığı sektörel güven endeksleri anketlerine ilişkin haberlerde özellikle perakende ticaret sektöründe izlenen “önümüzdeki üç aya ilişkin satış fiyatları beklentisi” rekor düzeylerdeydi. Endekste 100'ün üstünde yer alan her değer fiyat artışına işaret ediyor. Bu yılın ağustos ayında endeks “önümüzdeki üç aya ilişkin satış fiyatları beklentisi” 158.3 değerini aldı. Endeks salgın yüzünden ticaretin durduğu nisan ayında 117.5 değerini aldıktan sonra bir 145 seviyesinin altına düşmezken belli aylarda 170 değerinin de üstüne çıktı. Geçen 16 aylık süreçte ortalama endeks değeri 156.8 oldu. Bu durum perakende ticaret sektöründe güçlü fiyat artış beklentileri anlamına geliyor.

ÜÇ AYRI ARAŞTIRMANIN SONUCU

Bunun yanında İstanbul Sanayi Odası'nın her ay açıkladığı İmalat Sektörel PMI raporunda izlenen 10 sektördeki girdi fiyatları endeksleri de sanayideki maliyet artışlarını gözler önüne seriyor. Örneğin ağustos ayı raporuna baktığımızda gıda sektörü özelinde son altı aydaki girdi fiyatları endeksinin ortalam değeri 72.9 oldu. Bu endekste 50'nin üzerindeki her değer maliyet artışı demek. Kuvvetli bir artış olduğu görülüyor. Bunun yanında aynı sektörde ürün fiyatlarına yönelik son altı aylık ortalama endeks değeri 60.9 oldu. Bu durum gıda sanayicilerinin girdi maliyetlerindeki artış kadar oranı nihai ürün fiyatlarına doğrudan yansıtmadığını ortaya koyuyor. Buna rağmen orada da güçlü bir fiyat hareketi olduğu aşikar. Yine diğer sektörlerde de aşağı yukarı benzer durum söz konusu. Merkez Bankası'nın reel sektör firmaları ile yaptığı iktisadi yönelim anketine göre firmaların gelecek üç ayda satış fiyatında artış bekleyenlerin oranı geçen yıl nisanda yüzde 21'lere kadar düşmüşken bu yılın mayıs ayında yüzde 43'ün üzerine çıkıyor. Ağustos ayında ise oran yüzde 36'larda. Fiyatlar düşecek diyenlerin oranı ise son aylarda genelde yüzde 3-6 arasında seyrediyor. Yine reel kesimde gelecek üç ayda ortalama birim maliyetinde artış bekleyenlerin oranı son bir yılda yüzde 47 ile yüzde 55 arasında dalgalanıyor. Düşüş bekleyenlerin oranı ise yüzde 2.7 ile yüzde 5.3 arasında dalgalanmış. Burada da maliyet artışı beklentilerinin fiyat artışlarına kıyasla daha baskın olduğu bir görülüyor.

MERKEZ'İN GÜNCESİ'NDE

Üretici enflasyonu ağustos itibarıyla son üç aydır yüzde 40'larda. Bundan önceki üç ay yüzde 30'larda ve ondan önceki dört ay da yüzde 20'lerde seyretti. Tarımdaki girdi enflasyonu temmuzda yıllık bazda yüzde 30'a dayandı. Üretici cephesindeki artışlar daha fazla iken bu tüketici tarafına aynı oranda yansıtılmadığı halde çarşı pazarda fiyatların neredeyse aynı oranda artmasının nedeni ise lojistik maliyetleri. Eşel mobil uygulamasına rağmen birkaç yıl öncesine göre akaryakıt fiyatları yüzde 12-15 daha yüksek. Yine elektrik ve doğalgaza hem küresel fiyat artışı hem de döviz artışı kaynaklı gelen zamlar yüzünden mal ve hizmet sunan perakendecilerin enerji maliyetleri de artmış durumda. Bunun yanında piyasa aktörleri ile konuştuğumuzda ciddi bir “dolara endeksli fiyat ayarlaması” söz konusu. Özellikle para politikasında inişli çıkışlı bir tavır alınmasından ötürü “olur da döviz artar diye” hemen her işletme mal ve hizmet fiyatlarını belli kur beklentilerine göre fiyatlandırıyor. İthal girdiye bağlı üretim ve spekülatif beklentiler kaynaklı döviz kurları geçişkenliği Merkez Bankası'nın enflasyon raporlarında da tespit edilerek incelendi. Bu anlamda rekabetçi kur ile ihracatını artıran Türkiye, ithal ikameci politikaları devreye sokmadığı takdirde iç pazarda kuvvetli bir enflasyonla karşı karşıya kalıyor. Merkez Bankası'nın Merkez'i Güncesi adlı blok sitesinde hem elektrik ve doğalgaz fiyatlarının tüketici fiyatlarına dolaylı etkisini inceleyen makaleye göre, “elektrik ve doğalgaz fiyat ayarlamalarının, enflasyona doğrudan etkisinin en az yarısı kadar dolaylı yansımaları da var.” Yine aynı bloktaki bir başka araştırmada yaş sebze meyve tedariğindeki aracıların azaltılmasıyla fiyatlarda yüzde 4.83 oranında düşüş sağlanabileceği tespit edildi.

TEPAV ÇALIŞMA BAŞLATTI

Hemen hemen her sektörde görülen fiyat artışları bütün gelir dilimlerindeki yurttaşları olumsuz etkilerken dezavantajlı kesimler ise bunu çok daha ağır hissediyor. Sadece gıdada değil barınmada da büyük sorunlar var. Kira ve ev fiyatlarındaki balon denilebilecek seviyeler sabit ve dar gelirli yurttaşların sarsmış durumda. Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı (TEPAV) salgın döneminde görülen fiyat artışlarının dezavantajlı kesimler üzerindeki etkisini incelemek üzere bir çalışma başlatmış durumda. Çalışma sonuçlandığında çıktıları ile birlikte okurlarımıza aktaracağız. Böylece tahribatın boyutu gözler önüne serilecek. Yine önümüzdeki yıl açıklanacak TÜİK gelir ve yaşam koşulları araştırması da son iki yıllık yoksullaşmanın tablosunu çıkaracak.

KOLAY ZAMANLARIN BEDELİNİ ÖDEYECEĞİZ

Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ni (Tarım-GFE) yazılı bir açıklama ile yorumladı. Temmuz ayında Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’nin (Tarım-ÜFE) aylık yüzde 1.34, yıllık ise yüzde 22.80 olarak ilan edildiğini anımsatan Çandır, “Tarım-ÜFE, tarımdaki üreticinin satış fiyatındaki enflasyondur. Olması gereken ve sürdürülebilir olan aylık ve yıllık Tarım-GFE rakamlarının Tarım-ÜFE’den düşük seyretmesidir. Ancak bu durumda tarım üreticisi, varlığını ve faaliyetlerini sürdürebilir. Temmuz ayı rakamları bize gösteriyor ki, tarım üreticisi aylık olarak yüzde 48 ve yıllık olarak ise yüzde 29 zarar yazmıştır. Yani satış fiyatlarındaki artıştan aylıkta yüzde 48, yıllıkta ise yüzde 29 daha fazla girdi maliyeti artışına maruz kalmıştır” dedi.

Son 15 yıla göre dünyada tarım ve gıda fiyatlarında artış yaşandığını, diğer emtia fiyatlarında da aşırı yükselme olduğuna dikkat çeken ATB Başkanı Ali Çandır, “Bir taraftan emtiada arz kısıtlamaları, lojistik darboğazları, ihracatı kısıtlayıcı politikalar hüküm sürerken, diğer taraftan da tüm zamanların rekorlarını açık ara kıran para bolluğu da azaltılmaya çalışılmaktadır. Yani küresel gelecek açısından kolay zamanlar bitmektedir. Bizler kolay zamanlarda yaptıklarımızın ya da yapmadıklarımızın bedelini ödemeye hazırlıklı olmalıyız. Bu çerçevede, tarımsal faaliyetlerimizin kesintisiz ve büyüyerek devam etmesini sağlayacak politikaları bir an önce gecikmeden uygulamalıyız” diye konuştu.