Pala-vradan yorumlar Halk Tv’de-(TAMAMI)

Çoktandır CHP ile ilgili bir şeyler yazmayı düşünüyordum, doğrusu işe HALK TV’den başlayacağım aklıma gelmezdi. Sol birbirini eleştirirken hep özenli olmalı, ben öteden beri buna inanırım, hatta belki kızacaksınız bana ama, şu biat kültürü biraz da bizde mi olmalı, diye düşündüğüm bile olmuştur. Bu satırları her şeyden önce CHP’ye ve onun televizyonuna küçük bir katkım olur, diye yazıyorum.

Beyefendi eski edebiyat uzmanı olarak bilinir, onu yakından tanıyanlar, soyadına birkaç harf daha ekleyerek “pala-vra” olduğunu dile getirirler. Hakan Şükür gibi, başta TRT olmak üzere bazı kanalların, bazı programcıların, istesek de istemesek de karşımıza çıkardığı medya tiplerinden biri. Bu adamı Balçiçek Hanım’ın programında, CNN Türk’te, Samanyolu’nda ve öteki yandaş kanallarda görsem şaşmazdım, ama Halk TV’de görünce, o mu diye gözlerimi şöyle bir test etme gereği duydum. Hazırlığını önce imgesel olarak yapmış belli ki, sakallar biraz uzamış, tıraşı eskisi gibi sinekkaydı değil; tersine, sinek tökezletecek bir sakal tıraşı, saçlar kısalmış... Beyaz gömleği, Yunus Emre rolüne çıkacakmış gibi, sıra sıra düğmeli, yakasız... Neyse ki daha bunamamışım, tanıdım, o... Zaten yüzüne maske bile geçirse, sözlerindeki sığlıktan tanıyabilirim. Yıllardır dinci kesimde “esasoğlan” olma mücadelesi veriyor. Ramazan ayındayız ya, iftar çadırlarıyla ilgili Halk Tv’de konuşuyor. Aynı zamanda profesör de olan bu zatı muhterem, iftar çadırlarında kendisi de yemek yermiş, bunu herkese öneriyor, orucumuzu zengin de olsak buralarda açmamızı uygun görüyor, doğru buluyor. Hani nerdeyse sevabı daha büyük diyecek! Allah Allah! Bu çadırlar yoksullar için, yoksulları doyurmak için değil miydi? Hayır, değilmiş, maddi durumunuz ne olursa olsun buralarda yiyin için, diyor sayın konuşmacı. Demek ki iftar çadırları yoksulluğun değil, başka hesapların yarattığı bir olgu. Evler, lokantalar dururken, durumunuz ne olursa olsun, sokaklarda uzun çadırlardaki kuyruklara siz de girin, uzun kuyruklar daha da uzasın, çoğalan masalar sokaklara taşsın, gösteriş daha da büyüsün! Belki buradan şu ünlü rekorlar kitabı için de bir şeyler çıkar, bu kalabalıktan herkes bir şekilde yararlanır, belediyeler, belediyelerle iş yapanlar, siyasetçiler, herkes kendine göre bu kalabalıklardan nasiplenmenin bir yolunu bulacaktır. Yeter ki elimizde böyle Müslüman kalabalıklar olsun! Maksat fakir fukara değil, maksat aslında oruç da değil. Hesaplar başka... Aynı programda iftar çadırlarında oruç açmamız böyle özendirilirken, bir başka din âlimi de oruçken diş fırçalamayı anlatıyor. Fırça kullanabilirsiniz, ama macun yasak, diyor. Neden? Macunu yutma olasılığımız varmış! İyi de kuru fırçayla, herhalde su da yok, ben dişlerime giriştim diyelim, temizliyorum, diş aralarından çıkan kırıntıları, pütürleri yutma olasılığım yok mu? Yutarsam oruç bozulmaz mı? Bozulur herhalde! Demek ki işin esası, bir şey yutmamak... Anlatılması gereken macunsuz fırça değil, bir şey yutmamak değil mi? Yasak olan, karın doyurmak niyetiyle, bir şeyi boğazımızdan aşağı indirmek değil mi? Niyet, niyet... Niyet değil mi işin esası ey hocam? Tanrım bu din ne zaman böyle ayrıntılarla uğraşmaktan kurtulacak, ne zaman akıl dini, mantık dini olacak? Ancak tahsille kazanılabilen bu cehaletten dinimiz ne zaman kurtulacak? Program bitince, bu programı HALK TV’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan aldığını da öğreniyoruz.

Ey CHP, Diyanet İşleri’nin ne durumda olduğunu siz bilmiyor musunuz?

Zenginleri de iftar çadırlarına yönlendiren pala-vracının, kendi oyununu sahnelemediler diye, Şehir Tiyatroları’nın işini bitirmek için düğmeye basanların başında yer aldığını bilmiyor musunuz? Böyle kişisel hesaplarla ortalığı karıştıranlar, bana din konularında örnek olabilirler mi? Hadi bunlara Diyanet İşleri aldırmaz, onlarınki din programı adı altında yandaşlara destek; ama yeni CHP bunları bilemeyecek kadar bilgisizlerin elinde mi?