Para basmaya korkmayalım

Türkiye son beş yıl içinde ekonomisini derinden etkileyen 3 büyük kriz yaşadı. Rahip Brunson krizi 2018 Ağustos, Pandemi Şubat 2020 ve en son 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizi sarsan deprem. Bu üç büyük krizin sadece bir tanesi ekonomik kriz olmakla birlikte, “her şeyin başı para” olduğu için ekonomi her üçünde de karşımıza çıkıyor. Toplumumuzda; pandemi ve bugün yaşadığımız deprem felaketinde devlet ve millet el ele çok büyük fedakârlıklar yaptı ve yapıyor.

EN BÜYÜK SORUN KAYNAK

Bugün en büyük sorun, peş peşe gelen bu felaketlere karşı kaynak bulma sorunudur.

Krizler sürecinde Türkiye zorunlu olarak neoliberal politikalardan milli politikalara dönmeye başladı. “Liralaşma” politikası bunun isim konan örneği. Millileşme çizgisine girdiğimiz politikalardan biri ise “Liralaşma” ile birlikte para arzından korkmadan milli paramız “lira”yı piyasalarda bollaştırmak.

24 Ocak 1980, birçok milli varlığımıza hücumla birlikte piyasalarda dolaşan paranın ne olacağı konusuna da ciddi şekilde saldırdı.

Piyasada ne kadar dolar bulunursa bulunsun enflasyon olmaz. Ama piyasada Türk lirası bollaşırsa enflasyon olur korkusu dağları sardı.

Şu soruyu sormaya kimse cesaret edemedi. “Dolar da lira gibi para değil mi? Dolar bollaşırsa neden enflasyon olmaz?” Bu soru sorulamadı. Sorulsa bile neoliberal medya ve kuru kalabalık bu tür soruların duyulmasını engelledi. Ses kalabalıklar içinde duyulmaz oldu.

ARTIK DEVİR DEĞİŞTİ

Bugün devir değişti. Mazlum Asya halkları ayağa kalkıyor. Bu ayağa kalkış saltanatlarını sürdürmeye çalışan başta ABD, Atlantik sistemi ülkelerinin dünyada uygulamaya çalıştıkları kendi hegemonya sistemlerinin sarsılmaya başlamasına neden oluyor. Yıllardan bu yana bu hegemonya altında inleyen ülkeler ise bağımsızlıklarına kavuşmaya başladıkça nefes alıyor ve kendi ellerindeki olanakları görmeye başlıyor.

Türkiye’nin son yıllarda piyasalara daha rahat Türk lirası sürme ve yabancı paraları yavaşça yasaklama uygulamalarına, adı yasaklama olmasa bile, başlamasının nedeni budur.

Tabloda, Dünya Bankası kaynaklarından alınan verilerle; Türkiye’nin 1960’lı yıllardan başlayarak 2021 yılına kadar piyasalarda bulunan Türk lirası miktarının, o yıllardaki gayri safi yurt içi hasılasına oranı grafik haline getirilmiştir.

Tablodan da görüleceği gibi Türkiye 2020 yılından başlayarak tekrar Türk lirası basmaya başlamıştır. Piyasalarda Türk lirasını bollaştırmaya başlamıştır.

Şu söylenebilir “zaten enflasyonda aynı dönemde başladı.” Bu para bolaşması yaşadığımız enflasyona neden olabilir mi? Hayır, bizim yaşadığımız enflasyon talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonudur. Dolayısı ile piyasada dolaşan para miktarı bizim yaşadığımız enflasyonun kaynağı değildir. 

Yine de bastığı para halen Türkiye’nin GSYIH’nın yüzde 2.5 seviyesine ulaşmamıştır. Hâlbuki Türkiye’nin nispeten istikrarlı ekonomik bir yapıya sahip olduğu 1960-1970 yılları arasında piyasaya sürülen lira miktarı GSYİH’ye oransal olarak yüzde 6 ile yüzde 8 arasında bulunmaktadır.

Sonuç olarak halen elimizde korkmadan piyasaya sokabileceğimiz ciddi miktarda Türk lirası bulunmaktadır.

Bu para doğru yerlere yönlendirildiğinde Türkiye ciddi şekilde yaralarını sarar ve kalkınmada çok büyük bir mesafe kat eder.

Korkmayalım, elimizdeki değerlerin farkına varırsak bu krizleri rahatlıkla atlatabiliriz.