Parasal aldatmacaya dayalı hesaplar geri tepiyor!

Nisan ayının son haftasından bu yana, Türkiye ekonomisine ilişkin beklentiler hatırı sayılır oranda bozuldu. Gerek yaşanan gelişmeler ve açıklanan veriler, gerek ise olumsuzlaşan piyasa eğilimleri bu sonuçta belirleyici oldu. Öncelikler konusundaki uzlaşmazlıklar derinleşti, artan güvensizlik riskten kaçınma eğilimini besledi; sakinleştirmeye yönelik tepkisel yaklaşımlar pek bir işe yaramadı. Bu yılın ikinci yarısına ve daha sonrasına ilişkin kırılganlık algıları daha önce görülmemiş düzeylere yükseldi.

MORALLERİ BOZUYOR

Yaşadığımız olumsuzlukların sebep ve sonuçları konusunda, bakış açılarının ayrıştığını da hesaba katmak gerekiyor. Piyasalar ve iş dünyası oy avcılığına yönelik tercihlerin beklentilerin olumsuzlaşmasında daha belirleyici olduğunu düşünürken, siyasi irade faturayı küresel gelişmeler ile açıklamaya çalışıyor ve abartılı olduğunu iddia ettiği eğilimleri bir çeşit kumpas olarak gördüğünü ima eden açıklamalar yapıyor. Bu ortamda yükselen döviz kurları ve faizler tüm kesimlerin moralini bozuyor ve panik eğilimlerin şekillenmesine sebep oluyor.

Gelişmeler, tüm kesimler açısından daha önce yapılmış hesapların çarşıya uydurulamadığını ve beklentilerin yönlendirilemediğini düşündürüyor. Piyasalar, baskın seçim kararını, oluşabilecek hasarın daha sınırlı kalabileceği umudu ile memnuniyetle karşılamıştı; bugün tam aksi yöne savrulmanın sıkıntısını yaşıyor ve olumsuzluğun bloke edilmesi için yan tesirleri hesaba katmadan faizlerin sertçe yükseltilmesi gerektiğini savunuyor.

ÜLKEYİ ŞİRKET SANMAK!

Siyasi irade, seçim ekonomisi uygulamadığını iddia ediyor; fakat son haftalarda devreye sokulan ekonomik paketlerin neden 2018 bütçesinde yer almadığını açıklayamıyor! Maliye Bakanlığı bütçede olmayan harcamaları finanse edebilmek adına, yarını düşünmeden tüm olanaklarını zorlamak durumunda kalıyor. Para otoritesi ise eylemleri ile fiyat istikrarını koruyamamanın sıkıntısını yaşıyor; Türk lirası değersizleştikçe itibar kaybetmekten kurtulamıyor ve sorunların ağırlaşmasını önleyemiyor. Daha “Başkanlık Sistemi”ne geçmeden, ülkeyi bir şirket gibi otoriter bir şekilde yönetme hayali çatırdıyor!

MALİ SEKTÖRDE TAHRİBAT

Kaynak sıkıntısı hızla büyüyor, fakat siyasi irade fiili durum tam aksi yönde imiş gibi hesapsızlıklar ile iktidarını koruyabilmenin yollarını zorluyor! Küresel ve bölgesel koşullardaki olumsuzlaşma yaşanırken, olması gerekenin tam tersi hesapsız uygulamalar konusunda ısrarlı olunması sorunu hızla ağırlaştırıyor. Bu yaklaşım döviz kurları ve faizleri yükseltiyor, bilançoları yıpratırken iş dünyasının kredi itibarını ve mali sektörü tahrip ediyor. Devamında ortaya çıkan körler sağırlar diyaloğu şeklindeki tepkisellikler ise kimseyi teselli edemiyor.

EKK İŞE YARAMIYOR

Siyasi iradenin tercihleri, büyümede ivme kaybını önlemeye ve iktidarı korumaya nitelik önceliklere göre şekilleniyor. Bu yaklaşım cari açığı ve enflasyon baskılarını besleyerek aşırı ısınma yönündeki beklentileri ön plana çıkarıyor ve riskten kaçınma eğilimini güçlü bir şekilde tetikliyor. Siyasi tercihler doğrultusunda maliye politikasının gevşetilmesi para politikasını etkisizleştiriyor ve güvensizliği besliyor. Ortaya çıkan olumsuzlukları dizginlemek adına Ekonomik Koordinasyon Kurulunun (EKK) toplanması ve bir takım güvenceler vermesi kısa vadeden öteye pek bir işe yaramıyor. Gerçeklerden kaçan ve para aldatmacalarından medet umanların, mevcut sorunlara çözüm üretebileceğine itibar etmek pek mümkün olamıyor!

KONTROLDEN ÇIKTI

Nisan ayının son haftasında Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu, piyasa eğilimlerinin kontrol dışına çıkma tehlikesinin büyüdüğünü görünce faizleri yükseltti; bu ayarlama yeterli olmayınca organize döviz satışları ile olumsuzluklar yatıştırılmaya çalışıldı. Nisan ayının son işgününde ise gelişmeler kontrol dışına çıktı; seçim sonuçlarını etkilemeye yönelik ekonomik paketin açıklanması olumsuzluklar bardağını taşırdı. Farklı kesimlerin, kendi başlarının çaresine bakmak üzere risklerini azaltmaya odaklandıkları yeni bir dönem devreye girdi. O günden bu yana uzlaşmazlıkları azaltmak yönünde hiçbir girişim olmazken tam aksi yöndekiler devreye girmeye devam etti. 24 Haziran sonrasına ve yılsonuna ilişkin beklentiler hızla olumsuzlaştı. Kaynak sıkıntısına ilişkin endişeler büyüdü ve etki alanı hızla genişledi.

Çok zorlu bir dönem bizi bekliyor! Sorunlar ağırlaşıyor, tüm kesimler kesimler hızla yıpranıyor!