Parayla öğretmen seçme

Çocuğumuz okula başlayacak.

Anaokulu.

Devlet anaokulu.

Kapıdan adımınızı attınız.

Başlıyor.

Kırtasiye parası.

Her çocuk zorunlu.

Yardımcı ders kitapları.

Binlerce lira tutanları var.

Hadi bunları geçelim.

Tam kayıt ettirdiniz, kapıdan çıkacaksınız.

Hangi öğretmen?

Seçmece yok. Ama belli bir bağış karşılığı yardımcı olabiliyorlar.

Sıradan bir semtin sıradan bir okulunda söylenen rakam pek öyle sıradan değil. 10 binden başlıyor.

İki çocuğun da iyi bir öğretmende okusun istiyorsan yandın!

Ayrıca iyi öğretmen kimdir, sınav kazandıran mı … tartışmasına hiç girmiyorum…

Bir kamu kurumunda rapor alacaksınız.

Kaç gün?

İstediğiniz kadar. Bir bedeli var.

Bastır parayı, bul karayı.

Kimi de başka örnek verdi. Karşı eczaneden şu ilaçları alacaksın, getirip göstereceksin.

Kimi müdür duymuş, uyarmış…

“Ne yapıyorsun!”

“Müdür… müdür… sen işine bak!!”

Öyle de güvenliler.

Neye?

Yukarıdan aşağı böyle gelene…

Bir örnek duydum. Anlattım. Bin tane çeşidini dinledim.

Köklü bir temizlik şart.

İktidardan anaokuluna…

Hatta ana karnından doğuma.

Bunlar dayatılan 12 Eylül kültürünün artıkları.

Memuruma işini bilme anlayışını olağanlaştırma.

Üretmekten vazgeçirip muhtaç duruma düşürme…

Ki devlet yapısının başından aşağı koku yayılsın.

Ne yapsın… onun da çocuğu var. Alacak ki… versin…

Sistem böyle emirler veriyor artık. Hiç yapmaz dediklerine bile bulaştırıyor.

Oysa bu bizim milletimizin öz kültürü değil. Silkeleyip kendimize döneceğiz.

Böyle gitmez diyeceğiz!

Değiştireceğiz. Baştan aşağı!

İşte bu kadar basit.

Hadi!

Fırsat ayağımıza geliyor.

KRALİÇE ELİZABETH’İN DÜNYA HARİTASINDAKİ YERİ

İngiltere kraliçesi yaşamını yitirdi.

Bizde de farklı yankıları oldu.

Ama Batı’daki farklılıklara o kadar alışık değiliz.

Avvenire bir İtalyan gazetesi. Kraliçe, sömürgeciliğin doğurduğu olumsuz sonuçları çok daha net dile getirmeliydi, diyor.

“Elizabeth her şeyi gördü, ama bunlar hakkında hükme varmaktan neredeyse hep kaçındı. Tacını giydiği günden bu yana kendisine görev addettiği bir tavra bağlı kaldı: Ses çıkarmamak. Dünya haritasını pembe taç kolonileriyle süsleyen sömürgecilikten bağını zar zor koparan bir ülkenin yaptığı kötülüklere pek çok kez göz yumdu: Hindistan’da, Süveyş’te, Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Filistin sınırlarının gaddarca bir cetvelle çizildiği Ortadoğu’da.”

Dünya değişiyor.

Küresel salgın bazı taşları yerinden oynattı.

AB’de neredeyse her ülkede iktidarlar değişiyor.

Üstelik böyle gelmiş biri gider, öteki biner seçenekleri de değişiyor.

Radikal ve ani değişiklikler.

İngiltere ilk kez hiç beyaz olmayan bir hükümet kuruldu bu arada.

Milletler yeniden sahnedeki eski rollerini hatırlayabilirler…

Biz zaten hiç sahneden inmedik.

Cumhuriyet Devriminin kültürü çok tazeydi.

50’lerden sonra İngiliz kraliyet ailesinin her ferdinin sevgililerini bilir olmuştuk. Ayrılınca üzülür, evlendiklerinde düğünlerine gitmiş kadar olurduk. Kraliçenin şapkasının tüyünden eş aldatmalara kadar yakinen takipçisiydik.

Ama emperyalizme karşı mücadele eden o diri güç bizi yine de ayakta tuttu.

Sağ olsun Aydınlık… var olsun Ulusal Kanal.

Bir yandan da basında arkasından yapılan yorumlara bakıyorum.

Yine de yalnız değiliz.

Bizim devrimimiz başka.

Bizim milletimiz başka.

Batı’ya da örnek olacağız.

Her alanda.

Göreceğiz.