Paris’in orta yeri diri bir mezar

Biliyorum geç kalmış bir yazı. Bazen böyledir, yazma eylemi gecikmeyi kabul etmiyor kolay kolay. Çünkü zaman deli bir nehir gibi akıp gidiyor. Rene Robert o akışlarda yaşanan bir kırılma. Donmuş, buz tutmuş anlardan bir an.

Eğer kurulu bir zemberekse kader, Robert son nefesini verirken dünya buna isyan etmiştir. Tarih durmaz akar ama Robert’in 9 saatinin tükendiği anda bir soluk almak için beklemiştir. Fotoğrafçı Rene Robert, acı bir kıssanın teması, imgesi, ana fikri. Batı’nın hazin hikâyesinin baş kahramanı.

Türkiye’de yaşayan bizler onu Paris’in kaldırımlarında 9 saatlik yaşam mücadelesinin ardından Batılı duyarsızlığa kurban vermeden evvel tanımıyorduk.

Keza Türk dostu Piyanist Stéphane Blet’i de…

Ölüm insanı insana yaklaştıran en kuvvetli olay. Ölüm şimdi medeniyet anlayışını tartıştırıyor bize. Kim itiraz edebilir ki dünyada böyle bir sorunun olmadığına?

Rene Robert, Flamenko sanatçılarını fotoğraflayan, onları ölümsüzleştiren ender sanatçılardan.

Flamenko demek "Zil, Şal ve Gül" demektir bir yerde. İspanya ya da Endülüs Akşamları ve belki o arsız meyhaneler. Şöyle diyor Robert Flamenko tutkusu için:

“Flamenko sanatçıları beni büyülüyor çünkü hayatta ve sahnede 'flamenko'yu bir yoğunluk, gerçek, şaşırtıcı bir öfkeyle yaşıyorlar. Sanatlarının şu andaki ve evrensel başarısının, kadere verilen tüm insan tepkilerini ifade etmelerinden kaynaklandığını düşünüyorum: acılı veya neşeli kabul, kendini yok etme, şiddet veya dinginlik. Gerçekten de insan göbeğini göstererek dikkati dağılmış bir şekilde flamenko söylemez: kişi sevincini ya da üzüntüsünü haykırır.

Halk, bu yarı edepsizlik, bu canlılık ve bazen de şarkının, gitarın veya dansın bu zarafetinden kendini kaptırır, baştan çıkarır, hatta ürkütür. Müzik ve karmaşık ritimler, izleyiciyi yaşam güçlerinin şiddetlendiği belirli bir orta doğu dünyasına götürüyor.

Daha sonra, bu atmosferi ancak kontrastlarıyla siyah ve beyazın oluşturabileceği ve bu büyülü anların yoğunluğundan önce fotoğrafik etkilerin kaybolması gerektiği aklıma geldi. Onları sevgi ve samimiyetle ama aynı zamanda şarkıyı ve gitarı sessiz görüntülerle, dansı sabit hareketlerle gösteren birinin alçakgönüllülüğüyle düzeltmeye çalıştım. …”

Ve çingeneleri anıyor: "Yazılan ölüdür."

BATI ACILARIN KAYNAĞI HALİNE GELDİ

Robert’in arkadaşı gazeteci Michel Mompontet “Yerde yatan birini görseydim, ben de duracağımdan yüzde 100 emin değilim” diyor.

"Belki 10 sene öncesi için her şeyi suçlusu Batı mı?" diye sorabilirdiniz. "Bunu da mı Amerika yaptı?" diye alay da edebilirdiniz. Gözünüzde bu kadar net değildi belki olup bitenler. Rene Robert bir kıssa, bir hikâye. 9 saatlik değil aslında asırlık bir hikâye.

Önemli bir fotoğrafçı olmasaydı bilmeyecektik belki varlığını.Zira Avrupa'da ve ABD'de binlerce insan kışı evsiz geçiriyor. Sıcak yataklarımızda uyurken buz tutuyor insanlık.

Bir sanatçının ölümü, dünyanın ölümü bir yerde.

Gelelim bu insanlık dramından çıkarılacak hisseye:

Bütün insani değerlerden uzaklaşan Batı medeniyeti daha ne kadar var olmalı hayatımızda? Onu söküp atmak için neyi bekliyoruz?

Paris’in ortası diri bir mezar.