‘Parlamenter demokrasi fiilen ortadan kaldırıldı!’

“Sekiz yıldır iddia ediyorum:
Halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı artık ‘devleti temsil etme’ göreviyle yetinmez...
O kişi artık, ‘milletten siyasi destek’ almıştır; siyasi görevler yüklenmesine kimse engel olamaz.
Tamam; Recep Tayyip Erdoğan şu anda anayasayı açıkça ihlal ediyor.
Ama mevcut anayasa yapılırken böyle bir ihtimal göz önüne alınmamıştır.
Anayasaya göre Cumhurbaşkanı’nın anayasayı ihlal etmesinin hiçbir müeyyidesi (yaptırımı) yoktur.
Anayasa Mahkemesi bile herhangi bir müeyyide kararı alamaz. Zira Cumhurbaşkanı ancak vatana ihanetle suçlanabilir.
Vatana ihanetin ise somut bir tarifi yoktur.
Anayasa Mahkemesi bile RTE’ye en fazla ‘ayıp ediyorsun’ diyebilir!
Dünyada parlamenter demokrasiye sahip olmasına rağmen cumhurbaşkanının halk oylamasıyla seçildiği ülkeler yok mu?
Var!
Örnek, Finlandiya!
Ancak, orada anayasa başta olmak üzere tüm kanunlar bu esasa göre hazırlanmıştır.
Kaldı ki anayasada 2000 yılında yapılan bir tadilatla cumhurbaşkanının yetkileri kısıtlanmıştır.
Bir kez daha uyarmak istiyorum:
7 Haziran’da RTE anayasayı referandumla değiştirecek 330 milletvekilini bulamamasına rağmen düzen zaten bozulmuştur. Milletin 21 Ekim 2007’de aldığı karar gereği 10 Ağustos 2014’ten beri ülkede parlamenter demokrasi fiilen ortadan kalkmıştır.
Anayasa bu haliyle kalırsa hangi hükümet başa gelirse gelsin; yürütmede ve yasamada büyük kargaşalar yaşanacaktır.
Son seçimde millet koalisyon dedi...
İddia ediyorum; her durumda ortalık toz duman olacaktır.
Hükümet ile Cumhurbaşkanı devamlı yetki kavgası yapacaktır.
Bu ülke...
Bir: Ya Cumhurbaşkanı’nı yeniden TBMM’nin seçmesi şıkkına geri dönecek,
İki: Ya da milletin hem Cumhurbaşkanı’nı hem de TBMM’yi doğrudan seçtiği bir ortamda hem cumhurbaşkanının hem de hükümetin görev, yetki ve sorumluluklarını yeniden tarif etmek üzere tüm anayasayı, tüm ilgili kanunları, tüm ilgili yönetmelikleri, tüzükleri, kısacası tüm hukuksal mevzuatı yeniden tarif etmek zorundadır.
Bundan kaçınılmaz...
Aksi, kaostur!”
***
Yukarıdaki sözleri, yakından tanıdığınız gazeteci Cüneyt Ülsever’in son kitabı “Manzara-i Umumi-ye”den aldım.
Ülsever uzunca bir süredir günlük yazı yazmıyor ama Türkiye’nin güncel sorunlarını izlemekten de vazgeçmiyor.
O aslında bu kitabının önsözünde de belirttiği gibi bir zamanlar Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınındaki gazetecilerden biriydi. Ne zamanki ki Recep Tayyip başbakan oldu; ikili arasındaki ilişkinin biçimi de o günden itibaren değişmeye başladı.
Sonuçta bu “yakın dost”, Erdoğan tarafından bizzat hedef gösterilerek Hürriyet’teki işinden attırılan ilk gazetecilerden biri oldu.
***
Cüneyt Ülsever liberal... Dolayısıyla dünyaya bakışımız çok farklı...
Ama onun namusuna, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılığına, gerçek demokrasi sevdasına kefilim.
Kürt meselesinden dış politikaya, İran’dan Balyoz ve Ergenekon kumpaslarına, medya ve aydınlardan toplumumuzun genel özelliklerine kadar farklı konuların yüzlerce başlık altında incelendiği son kitabı “Manzara-i Umumiye”, bilgi dağarcığıma çok şey kattı...
Sizin de beğeniyle okuyacağınıza eminim.

Ablamın kitapları...
Özel hayatını gözler önüne sermeye alışık kalemlerden olmadığım için, bilmezsiniz...
Benim, benden 12 yaş büyük bir ablam var...
Yani aslında beni büyüten, eğiten, edebiyata, yazmaya, çizmeye yönelten, kafama vura vura yazım kurallarını öğreten, tutup elimden tiyatroya götüren ikinci annem...
Yirmi yıl Türkçe öğretmenliği yaptı. “Sol görüşlü” olduğu için bu yirmi yılda başına gelmeyen kalmadı!
Sonunda çok genç yaşta emekliye ayrıldı.
Tek sözcük İspanyolca bilmezken inat etti; öğrendi...
1988 yılında T.C. Kültür Bakanlığı’nın Bröveli İspanyolca Rehberi oldu.
Yıllarca Anadolu’yu karış karış gezdi; kültürel mirasımızı yabancılara anlattı.
Televizyonlarda izlediğiniz İspanyol dizilerinin çoğunu dilimize o çevirdi.
Yetmedi; Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Mario Vargas Llosa’nın “Ketum Kahraman”, Laura Esquivel’in “Acı Çikolata” isimli eserlerini Can Yayınları için Türkçe’ye çevirdi.
Ablam durmak bilmiyor...
İki yıl önce ilginç bir işe daha kalkıştı:
UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ülkemizdeki tarihi eserlerle ilgili bir çocuk romanı dizisi yazıyor...
Bu dizinin ilk kitabı, “İstanbul’un Dört Tarafı Mercandan” geçen yıl yayınlanmıştı.
Şimdi de “Kapadokya, Bilemedin Zıngırbeş” isimli yeni kitabı çıktı.
Sırada Pamukkale, Divriği, Edirne, Truva, Hattuşaş, Safranbolu, Xathos, Nemrut, Çatalhöyük, Bergama ve Cumalıkızık’la ilgili kitaplar var...
Ablamın işi diye söylemiyorum (!), arkeolojiyi çocuklara sevdirmeyi hedefleyen bu projeye emek ve sermaye koyan herkesi yürekten kutluyorum.