Parlamenter demokrasi ‘home ofis’e geçiyor!
Beyefendi şimdi de Meclis Genel Kurulu’na kafayı takmış...
Yasaların yeterince hızla çıkarılmadığını, muhalefetin bazı yasaları günlerce engellediğini öne sürerek, Meclis İç Tüzüğü’nün değiştirilmesi için AKP kurmaylarına talimat vermiş.
Meclis, bayramdan sonra AKP’lilerin hazırladığı bir değişiklik önerisini görüşüp hayata geçirmeye çalışacakmış...
Duymadıysanız, bilmiyorsanız; sıkı durun:
Bundan böyle tüm milletvekilleri Meclis’e gitmeden de oy kullanabilecekmiş...
Yani cep telefonlarıyla ya da tablet bilgisayarlarıyla sisteme girip herhangi bir yasa hatta anayasa değişikliği için oy verebileceklermiş...
Böylece Meclis Genel Kurulu’nun toplanabilmesi için “toplantı yeter sayısı” falan aranmayacakmış...
Genel Kurul’da üç-beş vekil olsa bile, yasa sözüm ona görüşmeye açılacak ve hızla oylamaya geçilebilecekmiş...
***
Planlanan “değişiklik” bu kadarla da sınırlı değilmiş!
Partilerin Meclis Grup Başkan Vekilleri isterlerse tüm milletvekilleri adına oy kullanabilecekmiş!
Yani; 250 vekilin mi var?
Onlar evlerinde otursun ya da tatile matile gitsin... Parayla ya da hatıra binaen iş takip etsin... Hepsi adına Grup Başkan Vekillerioy kullansın!
***
Oh ne güzel:
Meclis’e gitmeyeceksin...
Genel Kurul’da saatlerce okunan ve tartışılan yasa tasarılarına vakit harcamayacaksın!
Yorulmayacaksın...
Diğer partilerin o yasanın çıkmasına neden karşı çıktıklarını bilmeyeceksin...
Tartışmayacaksın...
Kavga da etmeyeceksin...
Sana önceden verilen listeye göre oyunu “sanal ortam”da kullanıp milletvekili maaşını cebe indireceksin...
***
Recep Tayyip Erdoğan’ın bu değişikliği neden istediğini anlamışsınızdır.
Meclis’in “yasama yetkisi”ne el koyacak!
AKP yöneticilerine vereceği talimatla, istediği yasayı, en ufak bir kavga gürültü çıkmadan, jet hızıyla birkaç gün içinde çıkarabilecek!
İyi de o zaman bu kadar vekile...
Kocaman Meclis binasına...
Çalışma odalarına...
Beleş fiyata yemek veren Meclis lokantalarına ne lüzum var?
Kapatın Meclis’i, tüm yasaları KaçAk Saray çıkarsın!
Nasıl olsa daha bir iki yıl önce, “Güçler ayrılığına ne gerek var” demedi mi?
Ayrıca üç “güç”de zaten KaçAk Saray’da değil mi?
Kapatın Ankara’yı!
***
Muhalefet partilerinin yöneticileri...
Eğer, AKP’ye bunu da yaptırırsanız ve Atatürk’ün kurduğu yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kapısına kilit de vurdurursanız...
Hepinize milyonlarca kez yazıklar olsun!
BÜYÜK KAYIP!
Onun zamanında şimdiki gibi yeşil sahalar yoktu. Hayatının önemli bir bölümü taşlı arsalarda kendisini oradan oraya atmakla geçti. Diğer bölümü ise o taşlı arsaların vücudunda bıraktığı derin izleri tedavi ettirmekle...
Tarihe “Berlin Panteri” olarak geçen Galatasaray’ın ve milli takımın efsane kalecisi, kaptanı Turgay Şeren’den söz ediyorum.
Star gazetesinin muhalefet yaptığı yıllarda yaklaşık beş yıl birlikte “yazar”olarak çalıştık...
Turgay Ağabey, sporcu kişiliğinin yanısıra çok iyi bir aydındı.
Atatürk ilke ve devrimlerine yürekten bağlı bir “cumhuriyet” sevdalısıydı.
Ülkeyi bölmek ve din devletine dönüştürmek isteyenlere karşı derin öfke duyardı.
Dün o da son yolculuğuna çıktı.
Rahat uyu Turgay Ağabey...
Senin bıraktığın cumhuriyet kalelerinin yeni kalecileri biziz...
Kolumuz da kırılsa, canımız da çıksa savunacağımıza yemin ederiz!
GÜNÜN SORUSU
PKK’nın “Suriye’deki amcaoğlu” olan PYD’nin Eş Başkanı Salih Müslim, Recep Tayyip Erdoğan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına neden olacak bütün belgelerin ABD ve Rusya’nın elinde olduğunu iddia etmiş... Sorum kendisine:
Nereden biliyorsun? Yeni sahiplerin bu bilgiyi sana neden vermiş olabilir ki?
Siyasetçi özür dileyeceğine istifa etmeyi bilmelidir!
AKP iktidarı, yani aslında tek başına Recep Tayyip Erdoğan, kendi bozduğu ilişkileri düzeltmek için tek tek özür dilemeye başladı.
Önce İsrail karşısında geri adım attı; sonra Rusya’dan özür diledi.
Şimdi sırada Mısır var!
Ondan sonra da Suriye’ye el uzatılacak ve belli ki bükülemeyen bilek öpülecek!
***
Değişen sadece Recep Tayyip Erdoğan değil...
Tüm AKP’liler ve medyadaki yandaş kalemler de ona göre pozisyon alıyor.
O babalanınca, onlar da babalanıyor.
O özür dileyince, bizim soytarıların tamamı “barış yanlısı” oluyor!
Çünkü hepsi kişiliksiz...
Hepsi onursuz...
Hepsi cıvık!
***
Erdoğan’ın bütün kavgalarına karşı olan bir kalem olarak, şimdiki bütün özürlerine de karşıyım.
Evet; bu ilişkiler mutlaka düzeltilmeli ve yapılan yanlışlardan dönülmeli... Ancak bunların hiçbiri “onursuz olmamalı...”
Halkı ve ülkeyi onursuzlaştırmamalı...
Madem ki bunca yanlış yaptı; şimdi kendisine düşen, “Bu ülkenin başını bunca derde sokmuşum. Herkesten özür dilemek zorunda kalıyorum. İstifa ediyorum. Umarım yerime gelen kişi, benim bozduğum bu ilişkileri düzeltir” deyip çekip gitmek olmalı...
***
Ama o bunu aklına bile getirmiyor...
Bozarken efeleniyor...
Yaparken efeleniyor...
Şaka gibi!
156+353!
Abdullah Gül’e “yazmaya” devam ediyoruz. Sıra Aydın’dan Murat Kara’da:
“Abdullah Bey...
Adamın biri tam 509 gündür sizinle oynayıp duruyor; Türkiye Cumhuriyeti’ne cumhurbaşkanlığı etmiş biri olarak ağzınızı açmıyor ya da açamıyorsunuz.
Bizi demokrasiden soğutuyorsunuz.
Alacağım ceza ne olursa olsun; sizi ilk gördüğümde ‘Hubeeeeeer’ diye haykırmazsam, adam değilim.
Yeter artık; bıktım!”
GÜNÜN İSYANI
Kış nüfusu 20 bin olan ancak şu anda yaklaşık 200 bin kişiye ev sahipliği yapan Erdek’teki tek devlet hastanesinde sadece bir pratisyen doktor nöbet tutuyor... Yüzlerce hasta, hastane koridorlarında sıranın kendisine gelmesi için acılar içinde kıvranarak bekliyor! İsyanım “Sağlıkta devrim yaptık” diye böbürlenen burnu büyüklere:
Devirdiklerinizin altında kaldığınızı ne zaman itiraf edeceksiniz?