Parti sorunu

Maurice Duverger, 1951 yılında yayımladığı “Siyasal Partiler” adlı kitabında, siyasal partileri kitle-kadro partileri diye ikiye ayırmıştı. Üzerinden 60 yıl geçti. Başka sınıflandırmalar yapıldı. Günümüz siyasal partilerinin 15 türü olduğunu ileri süren araştırmacılar var.

‘HERKES-İÇİN’ PARTİ

Batı toplumlarına odaklanmış bulunan genel gözlem, günümüzde partilerin büyük ölçüde “profesyonelliğe dayalı ve seçmen odaklı partiler” haline geldikleri yönünde. Bunlarda profesyonel bir parti merkezi önemli. Zayıf bir örgütsel hiyerarşi var. İdeoloji-dışı yapı göze çarpıyor. Propaganda çeşitli nüfus kesimlerinin ‘menfaatler’i üzerine yoğunlaşıyor. Bu tipin öne çıkmasıyla birlikte, “kitle partisi” türünün tasfiye olduğu ileri sürülüyor. Karar ve seçimde üyeliğe, mali bakımdan aidata, dikey örgütlenmeye, yan örgütlenmelerle güçlenmeye yaslanmış parti türünün, yani “kitle partisi” türünün dönemini kapattığı ileri sürülüyor.

Aslında bu görüş, daha 1960’lı yıllarda ortaya atılmış olan “partiler catch-all/herkeslik partiye dönüşüyor” saptamasını destekliyor. “Catch-all / herkeslik” parti, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde çalıştıktan sonra ABD’de istihbarat örgütlerinde görev yapmış Otto Kircheimer adlı bir siyaset bilimciye ait.

Bu türün örgütsel özellikleri şunlar: (1) Üyeler artık seçmen ile lider arasında aracı değil. (2) Üye liderin seçiminde etkisiz. (3) Partinin iletişimi kitle iletişim araçlarına devrolmuş. (4) Parti geliri üyelerin ödentileri değil; devlet desteği ve çıkar gruplarının bağışları. (5) Kampanyalar örgütün işi değil; piyasa işi, sermaye yoğun.

Bu türün ideolojik özellikleri ise şöyle: (1) Özgün ideolojik program yok. (2) Partiler yüzen oylara talip; daha fazla seçmeni çekmek için çekirdek seçmen feda edilir. (3) En çok oyu getirecek strateji neyse, seçim stratejisi odur. (4) Adayların partiye hizmet süresi ve ideolojik olgunluğu önemli değildir; cazip kişisel özellikleriyle harekete geçireceği seçmen kaynağı önemli görülür. (5) Farklı çıkar gruplarının uzlaşmasına dayanmak önemli.

PEKİ BU İYİ BİR ŞEY Mİ?

Otto Kircheimer, gözlemlediği eğilimi yazmış, ama bu eğilimi övgüye değer bulmamış. Ortaya çıkan bu parti türü, dünya görüşünü yitirmeye çok uygun, tabanın her lider değişimine göre pozisyon aldığı kaygan ve kırılgan bir yapı. Ona göre partiler giderek birbirlerine benzeyecekler, ortaya büyük bir gerçek siyasal muhalefet boşluğu çıkacaktır.

Siyasal partilerde bu tür bir dönüşüm, içinde yaşadığımız çağdaş toplumu bir toplum; ortak hedefe topyekün birlikte hareket edecek büyük kütle olarak değil, bir tür ‘topluluklar bohçası’ olduğunu kabul etmek anlamına geliyor. Herkeslik parti türünü kabul etmek, toplumu yurttaşlardan oluşan siyasal bütün olmaktan çıkarıp, etnisiteler/milliyetler; dinsel cemaatler; cinsiyetler toplamı olarak kabul etmenin yansıması oluyor.

Herkes-için parti, ‘herkes’in bal tutup parmağını yalayacağı bir parti vaadi. Ama balın hangi kaba konacağına pek az kişiden oluşan bir grup karar veriyor. Böyle bir parti yapısının toplumsal dönüşüm yaratması olanak dışı.

Neo-liberal küreselcilik ortamı, her yerde ve her kurumda olduğu gibi siyasal parti örgütlenmesi üzerinde de oligarşik yapıları besliyor. Eğer halkın kendi kaderine hükmetmesi ilkesini benimsiyorsak, üyeye dayanan ve düşünsel - ahlaki tercih çerçevesinde iş gören parti türü üzerinde ısrarcı olmanın zamanıdır.

Bu, kitle partisini geri çağırmak demek midir? Üyelik ve ideoloji temeldir yönündeki ilkeleri bakımından evet. Şimdi bunu “nasıl yapalım” üzerine hummalı bir çalışma yürütmek gerek.

NİCE YILLARA

2014 yılının sonunda, küreselleşme kılığıyla kendini örtmüş emperyalizm, tüm çıplaklığıyla ortada. Atlantik cenahı, ülkemizin güneyi ile kuzeyini hem soğuk hem sıcak savaş gözlüklerinin ardından tehdit ediyor. 2015 yılıyla birlikte, dünyanın yeniden dengelenmesini sağlayacak yeni bir tarih sayfası açılacak. Su mecrasında akıyor. Gelecek kuşaklar için doğru olanı yapacağız. Tüm sevdiklerinizle birlikte nice uzun, güzel, mutlu yıllar dilerim.