Pazar zembilinden çıkan sefil darbe (2)

Eski defterleri karıştırıp, 21.06.2005 tarihli Hürriyet gazetisinde "Türban mı imam-hatipten çıktı yoksa tersi mi?" adlı yazımı buluyorum ve sekiz yıl önce yayınlanmış olan bu yazıyı bilginize sunuyorum:

***

"Türkiye'nin gündemine oturan türban, ülkenin bir numaralı sorunu değil. İşe kadın, ırz, namus, dinsel inanç, töreler, gelenekler, görenekler konusunda hurafeler karıştığı ve bir ıslak sabun gibi mangal külüne düştüğü için türban gündemde. Ama gündeme oturmasının gerçek nedeni, AKP hükümetinin niteliğinden kaynaklanıyor. Anayasa'ya, devrim yasalarına, yüksek yargı kararlarına, bu kararların yanında yer alan AİHM'nin kararlarına karşın hükümet 'Cumhuriyet Devleti'ne karşı durmayı tercih ediyor.

Erzurum Üniversitesi'nde olanların sorumlusu sadece üniversite yönetimi değil, aynı zamanda ve ondan daha fazla sorumlu olan AKP hükümetidir. Çünkü, üniversiteyi böyle davranmaya zorlayan bizzat hükümettir. Ya da teorisiz bir komplo!

Örneğin, bu olayla ilgili olarak 'Bu ancak ilkel toplumlarda karşılaşılabilen bir davranış!' (Gazeteler, 15.06.05) diyen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, yaptığı konuşmayla türbancıları tahrik etmektedir.

***

Türkiye'nin bir numaralı eğitim ve toplum sorunu, AKP hükümetinin türlü yöntemlerle zulaya gizlediği imam-hatip okullarıdır. İmam-hatipler genel lise rolünü gasp etmeden (ya da gasp ettirilmeden) ve bu okullara kız öğrenci alınmadan önce Türkiye'nin türban sorunu diye bir derdi yoktu. Bu nedenle imam-hatip sorunu çözülmeden türban sorunu çözülemez.

Üniversitenin kapısına türbanla dayanan kız öğrencilerin yüzde kaçı genel lise mezunu, yüzde kaçı imam-hatip mezunu? İmam-hatip mezunu erkeklerle evli kadınların yüzde kaçının başı açık? AKP milletvekillerinin yüzde kaçı imam-hatipli? İmam-hatip mezunlarının yüzde kaçı amaç dışı mesleklerde çalışmakta?

***

Bu yazı genel bir giriş yazısı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı eğitim reformu konusunda daha özel inceleme yazıları yazacağım. Ama bu daha sonra. Şimdi şu soruyu soracağım: AKP hükümeti neden YÖK'e karşı, AKP hükümeti neden ÖSS'ye karşı, neden puanlama sistemine karşı? AKP hükümetinin TÜBİTAK takıntısı da bir başka yazının konusu. AKP hükümeti iktidara geldiğinden bu yana yazıyorum: AKP, ortaöğretimi 'imam-hatipleştirmek' ve üniversitenin biricik öğrenci kaynağı haline getirmek istiyor. Bu nedenle de meslek eğitimini ve meslek okullarını bilinçli olarak istismar ve sabote ediyor.

***

İmam-hatiplerin şu anda yasal kaynakları bulunabilir, ama yasal dayanaklarına karşın bu okullar Cumhuriyet ilkelerine, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na aykırıdır. 1950'den itibaren iktidara gelen bütün hükümetler bu aykırılıktan sorumludurlar.

Öte yandan, ne Avrupa Birliği'nde ne de dünyanın herhangi bir uygar ülkesinde imam-hatip benzeri okullar bulunmakta ve üniversiteye öğrenci göndermektedir. Doğal olarak İslam ve Arap ülkelerinden söz etmiyorum. Bu nedenle, bu okulların mesleki statülerinin açık seçik tanımlanması ve mezunlarının eğitimlerini teoloji (dinbilim) okul ve fakültelerinde sürdürebilecekleri yönetmeliklerinde açıklanması gerekmektedir.

AKP hükümeti türban konusunda samimi ise imam-hatip liselerini 1950 öncesindeki durumuna getirir ve kız öğrenci alımına son verecek yasa ve yönetmelik değişiklikleri yapar. Ve o zaman türban özgürleşmeye başlar. Aksi durumda, Başbakan'ın sözünü ettiği 'sabır', Cumhuriyetçilere söylenmiş 'sabredin, gününüzü göstereceğim!' tehdidi olarak yorumlanabilir.")

***

Günümüzün Cumhurbaşkanı, zamanın dışişleri bakanı Abdullah Gül'ün tehditini de birlikte okuyalım (Aktif Haber, Siyaset - 14 Haziran 2005):

("Erzurum'da türbanlı annelerin okula alınmaması üzerine Abdullüh Gül çarpıcı açıklamalar yaptı: Hükümet olarak eninde sonunda bu tip utanılacak manzaraları kaldıracağız....

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde mezuniyet törenine türbanlı velilerin alınmamasının, "Türkiye'deki ayıbı teşhir ettiğini" söyledi.

Gül, AK Parti Grup toplantısından önce, gazetecilerin, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nin 2004-2005 akademik yılı mezuniyet törenine türbanlı velilerin katılmasına izin verilmemesi konusundaki sorularını yanıtladı. Gül, "Türkiye'deki ayıbı teşhir ediyor bu... İnsafı olmayan insanların buna bakması gerekir ve Türkiye'de ne kadar utanılacak bir manzara olduğunu görmesi gerekir" diye konuştu.

Demokrasi, bireysel hak ve özgürlüklerin geliştiği, AB ile müzakerelere başlama noktasına gelinen bir ülkede yaşanan bu olayın "ancak ilkel toplumlarda karşılaşılabilecek bir davranış" olduğunu ifade eden Gül, şunları kaydetti:

"İnanıyorum ki bu, bazılarının gözünü açmasına, bazılarının da vicdanlarının sesini bir kez daha dinlemesine yol açar. Hükümet olarak eninde sonunda bu tip utanılacak manzaraları kaldıracağız Türkiye'de... Bunun, belki bir zamanı olacak. Önemli olan, yapılan işin büyük bir destekle ve lüzumsuz çalkantılara fırsat verilmeden yapılmasıdır. Ümit ediyorum ki bu tip şeyler, herkesin vicdanlarını bir kez daha dinlemesine ve 'bu ayıplar Türkiye'ye yakışmıyor' demesine vesile olur. Üzücü...")

***

AKP, 2005 yılında, henüz polisi kısmen, yargıyı tamamen AKP'lileştirememişti. Bu nedenle üniversiteler ve öteki devlet kuruluş ve kurumları Cumhuriyet'i ve devrimlerini savunmayı göze alabiliyordu.

Artık o günler çok geride kaldı: Cumhuriyet'in, devrimlerin ve cumhuriyetçilerin arkasında tarafsız, "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" ilkesine inanan ve uygulayan bir devlet yok.

30 Eylül 2013 günü, TBMM'nin dönem açılışına, Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi, karşı devrimin simgesi olan türbanıyla katıldı. Ve o zamanın Dışişleri Bakanı Gül, Cumhurbaşkanı olarak intikam yeminlerinin yerine getirildiğine tanık oldu. (Devam edecek).