Pelikan Bildirisi, Davutoğlu, Çavuşoğlu

Sayın Mevlüt Çavuşoğlu geçtiğimiz hafta Suriye Başbakanı, Ulusal Koalisyon Başkanı ve Müzakere Komisyonu Başkanı sıfatlarını kullanan üç kişiyi Dışişleri Bakanlığında ağırladı ve onları Suriye’nin “meşru” temsilcileri ilan etti. Hiçbiri Suriye’de yaşamayan, Suriye’de bir güçleri olmadığı gibi Suriye’de kimsenin tanımadığı bu kişileri Sayın Çavuşoğlu da yarın sokakta görse tanımaz.

Bu akıl almaz çıkışı değerlendirmeden önce gelin 5 buçuk yıl öncesine gidelim.

DAVUTOĞLU NEDEN İSTİFAYA ZORLANDI

Kamuoyuna “Pelikan Bildirisi” olarak yansıyan ve o dönem Başbakan olan Ahmet Davutoğlu’na yoğun suçlamalar içeren bildiriyi anımsıyor musunuz? Metnin içeriği kamuoyunda pek tartışılmadı. Daha çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın çevresi tarafından Davutoğlu’na verildiği söylenen bir ültimatom olarak şekli değer gördü. Davutoğlu bildirinin hemen ardından istifa etti.

Aslında bu metin ya doğrudan doğruya Cumhurbaşkanının ya da ona yakın kimi isimlerin Davutoğlu siyasetlerine dönük fikirlerini içeriyordu. Metinde eski Başbakanın kişiliğiyle ilgili ipuçları olsa da aralarındaki siyasi ayrışma daha dikkat çekiciydi.

Metin çarpıcı biçimde Davutoğlu’nun mimarı olduğu Suriye politikasına kuvvetli eleştirilerle başlıyordu. Şu sözlerle:

“Evet kibirliydi. Hem de çok.

Her şeyi o bilirdi. Ama teorik olarak.

Pratikte genelde çuvallardı. Örnek; Suriye.

‘6 ayda Esed devrilir’ dedi. Demekle de yetinmedi, bütün planlarını buna göre yaptı.

B planı yoktu. Çünkü çok emindi. Kendinden. Zekasından. Bilgisinden. Okumasından.

Esed kaldı. Hoca çuvalladı. Sonra bir sürü sıkıntı.”

SURİYE’DE KİM ÇUVALLADI

Metinde açıkça, 2009’da Dışişleri Bakanı olduğu andan itibaren Suriye siyasetine yön veren Davutoğlu’nun “çuvalladığı” ilan ediliyor. Kolayca anlaşılacağı gibi burada çuvallayan yalnızca Davutoğlu değil Ak Parti hükümetleriydi. Bu yönüyle metin bir özeleştiri metni anlamı taşıyordu. Cesur ve doğru bir özeleştiri.

Gerçekten de metnin yayınlandığı 1 Mayıs 2016 itibarıyla Suriye hükümeti, Rusya ve İran’ın desteğiyle kaybettiği bölgeleri tek tek geri almaya başlamış, Türkiye’ye milyonlarca Suriyeli sığınmacı gelmiş, PKK/PYD ülkenin 1/3’ünde sözde kantonlar inşa etmiş, Türkiye, Suriye’nin kuzeyinden (PKK ve DEAŞ) kaynaklanan onlarca canlı bomba saldırısında yüzlerce vatandaşını kaybetmişti. Rus uçağı bu dönemde düşürülmüş, Rusya’nın turizm ve tarım ambargosu ekonomimize ciddi zararlar vermiş, Rusya’da yatırımları olan Türk iş insanları makineyi teçhizatı bırakıp tası tarağı toplayıp ülkemize dönmüştü. Metinde bu gelişmeler “sonra bir sürü sıkıntı” cümlesiyle ifade ediliyor.

Davutoğlu bu bildirinin yayınlanmasından üç hafta sonra istifa etmek zorunda kaldı. Foreign Policy bu istifayı, “ABD Ankara’daki adamını kaybetti” başlığıyla verdi. Hemen ardından Cumhurbaşkanı Rusya’dan özür diledi ve ilişkiler normalleşmeye başladı. Davutoğlu’nun istifasından 53, Erdoğan’ın Rusya özründen ise sadece 18 gün sonra 15 Temmuz 2016 ABD-FETÖ darbe teşebbüsü yaşandı. Rusya, İran ve Çin darbe teşebbüsüne karşı Ankara’nın yanında yer aldı.

Aslında bildirinin yayınlandığı 1 Mayıs 2016 itibarıyla Ak Parti içerisinde Erdoğan’a yakın grup Esad’ı devirmek üzerine kurulu Suriye politikasının yanlış olduğunu tespit etmişti. Üstelik bunu açıkça ifade etmeye de başlamıştı. 15 Temmuz’da yaşanan saflaşma da bu görüşü perçinledi.

DERS ALINMIYOR

Ancak Ak Parti geçmişteki birçok yanlışından ders alıp doğru siyasetlere dönse de (FETÖ, açılım, BOP, Mısır, Asya’ya yönelme, Atatürk’le kavga) Suriye konusunda gereken adımı bir türlü atmadı. Dönem dönem olumlu sinyaller verildi. Adana mutabakatına göndermeler yapıldı, istihbarat başkanları görüştü ve en son Sayın Çavuşoğlu “Rejimle PKK/PYD’ye bakışımız aynı” dedi. Sonuncusu aslında Suriye’de tıkanmayı aşacak kilit cümleydi. O yoldan gidilse, Türkiye’yi aydınlık ufuklar bekliyordu. Ancak aynı Sayın Çavuşoğlu ve elbette Erdoğan hükümeti bu sözlerden üç gün sonra ne idüğü belirsiz kişileri Suriye’nin “meşru temsilcisi” ilan ederek iğneye kazılan kuyuya bir kamyon toprağı boca etti.

Suriye hükümeti ile didişmek bize ne kazandırdı? Ne kaybettirdi? Bunun muhasebesi yapamayan bir hükümet, Türkiye’nin önündeki güçlüklerle mücadele edebilir mi?

DOĞRU SİYASET

Geçmişteki hatalar bir yana şu beş konuda Suriye ile işbirliği kurmadan çözüm mümkün mü? (Dikkat, dostluk da değil, İŞBİRLİĞİ)

1 – PKK

PKK Türkiye ve Irak’ta geriliyor. En önemli gücü Suriye’de işgal ettiği bölgeler. Suriye hükümeti PKK’ya karşı sertleşme politikası izlemişken üstelik Türkiye’nin Dışişleri Bakanı bile bu gelişmeyi saptamışken neyi bekliyoruz. Suriye hükümetinin İdlib’den sonraki ilk hedefinin PKK’nın işgal ettiği bölgeler ve oralardaki ABD üsleri olacağını sağır sultan bile duydu. Suriye ile işbirliği PKK’nın sonu demek.

2 – Sığınmacılar

Geçtiğimiz gün hastane bahçesinde sohbet ettiğim Zeytinburnu’nda esnaflık yapan bir vatandaş eskiden olsa Erdoğan için öleceğini ancak göçmen meselesini çözemediği için bir daha ona asla oy vermeyeceğini söyledi. Suriye hükümetinin genel af ilanını akıllı bir iktidar hemen değerlendirirdi. Suriye ile anlaşarak PKK/PYD ve bütün terör örgütleri temizlenir, temizlenen ve Suriye’nin egemenliğinin sağlandığı topraklara misafirlerimizin dönüşü sağlanırdı. (Ki hemen hepsi Esad’ın egemen olduğu bölgelerden değil, PKK-NUSRA-DEAŞ gibi terör örgütlerinin egemen olduğu bölgelerden kaçıp geldiler) Başka çözümü olan varsa hodri meydan!

3 – Doğu Akdeniz ve KKTC

Suriye ile kavgalı bir Mavi Vatan siyaseti yarım kalır. Suriye karadan olduğu gibi denizden de komşumuz. Üstelik Suriye ile iyi ilişkiler Rusya ve bütün Asya ile iyi ilişkiler demek. Doğu Akdeniz’de bize karşı ortak tatbikatlar yapan ABD-İsrail-Yunanistan-GKRY ittifakına karşı kuvvetli bir cephe gerisi demek. Hatta Suriye ile iyi ilişkiler ve onun yaratacağı uluslararası güven iklimi KKTC’nin tanınmasını sağlayacak koşulların da oluşması demek.

4 – Filistin

Bugün ABD ve İsrail’e karşı Filistin direnişi büyük oranda İran ve Suriye’nin askeri ve mali desteği ile yürütülüyor. İsrail’i gerileten füzelerin hemen tamamı İran yapımı. İsrail bunu bildiği için Esad’ı devirme çabasının hep en ön cephesinde oldu, Şam’ı bombalayıp durdu. Biz Suriye konusunda İsrail’le yan yanayız! Akıl alır gibi değil. Suriye ile işbirliği, Filistin mücadelesine sözde değil özde destek vermektir.

5 – Ekonomi

Sığınmacı yoğunluğunun getirdiği ekonomik yük bir yana, Suriye ile kapalı sınırlar Hatay’dan Şırnak’a kadar olan bölgede ekonomik faaliyete ağır darbeler vurdu. 2011 öncesi bu bölge Türkiye’nin ticari sınır hareketliliğinin en canlı olduğu bölgesiydi. Fakat bunlardan daha önemlisi, Türkiye’nin Suriye konusundaki yanlış siyaseti, Avrasya ülkeleri açısından bir güvensizlik kaynağı. ABD’nin ekonomik saldırganlığına karşı koymada ve üretim devrimini başarmada hayati değeri olan dış kaynaklara erişimimiz bu yanlış siyaset nedeniyle zora giriyor.

ANAHTAR: SURİYE İLE İŞBİRLİĞİ ÇİLİNGİR: VATAN PARTİSİ

Çeşitli TV programlarının reklam aralarında ya da özel sohbetlerimizde Ak Partili aydın isimler Suriye politikasının yanlışlığından bahsetse ve bize hak verse de kameralar karşısında aynı yanlışı sürdürmeye “Ama Esad diktatör” tekerlemesini dillerine dolamaya devam ediyorlar. Üstüne envayi çeşit komplo teorisi ve Batı basınından ve “insan hakları kuruluşlarından” alınan bin türlü tezviratı ekliyorlar. Böyle bir dış politika olabilir mi? Meseleye Türkiye’nin ihtiyaçlarından değil de türlü çeşitli takıntılarla yaklaşan bu anlayış Türkiye’nin sorunlarını çözebilir mi? Madem öyle Davutoğlu’nun günahı neydi? Bu retoriği gayet hakkıyla icra ediyordu “hoca”.

Suriye ile işbirliği, ABD ve piyonlarının bütün oyunlarını bozacak anahtardır. Bu anahtarı kullanmayanlar Türkiye’yi değil ama kendilerini uçuruma sürükler. Türkiye bu anahtarı eninde sonunda kullanacak. Türkiye’de bu kilidi açacak, o anahtarı hakkıyla kullanacak çilingir var çok şükür.

Vatan Partisi, Suriye’nin emperyalistlerce çatışmalara sürüklendiği 2011’den bu yana doğru siyasetleri tek başına savunuyor. Vatan Partisi’nin iktidarında Suriye’den başlayarak Karadeniz’den Akdeniz’e kadar uzanan cephede uygulanacak tutarlı ve bütüncül anti-emperyalist siyasetle yukarıda 5 başlıkta sıraladığımız çözümler uygulanacaktır.