Pirus Zaferi

Seçim sonuçlarına yönelik en çarpıcı açıklama -daha sandık rakamları bile netleşmemişken- Amerikan Dış İlişkiler Konseyi (CFR) üyesi de olan ve o merkezin yayın organı olarak bilinen Foreign Policy dergisi yazarı Steven A. Cook’tan geldi. Yazının başlığı aynen şöyle:”1921 - 2017: Huzur İçinde Yat Türkiye!” Yani Cook’a göre bu sonuçla artık Türkiye Cumhuriyeti öldü ve toprağa verildi.

Bu alabildiğine trajik ifadelendirmeye benzer bir değerlendirmeyi de İspanyol bir twitter kullanıcısı yapmış: “Atatürk bundan 79 yıl önce öldü, fakat Türkler kendisini bugün gömdüler”.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da benzer bir değerlendirmede bulundu: “Türkiye 200 yıllık kadim bir tartışma konusu olan yönetim sistemi konusunda tarihi bir karar vermiştir.”

Her anlamda tam bir siyasi uyurgezerlik hali...

Önce, Foreign Policy dergisi: Dergi -CFR çizgisinde- ABD Savunma Bakanlığı danışmanı da olan ünlü “Medeniyetler Çatışması” kavramının yazarı Samuel Huntington tarafından kurulmuş ve o doğrultuda görev yürüten bir “ABD derin devlet” dergisi. AKP iktidarının “FETÖ” örgütüyle birlikte Türkiye’nin başına çökmesinin ideolojik temelinde duran “Tarihin Sonu” kavramının iddiacısı Francis Fukuyama da aynı derginin “görevli” yazarlarından. Cook da onlardan biri...

Hatırlayalım: Dergi, “görev”i gereği 2008 yılında Türkiye ile ilgili iki önemli seçim yaptı ve bunu sayfalarından tüm dünyaya ilan etti. “Dünyanın ilk 100 entelektüeli”listesinde 1. sırayı Fethullah Gülen’e, 4. sırayı ise Orhan Pamuk’a verdi. İlkinin 15 Temmuz darbesindeki durumunu bilmeyen kalmadı gibi... Artık bir cüzamlı muamelesi görüyor. Diğeri ise sessiz şu aralar...

Allah için hakları verilmeli ki bu iki sözde “önemli entelektüel” öyle ya da böyle içinde bizzat ya da ideolojik olarak yer aldıkları Ergenekon, Balyoz vb düzmece kumpas davaları sürecinde önemli görevler yaptı.

PİRUS ZAFERİ

Peki, referandumdan çıkan “Başkanlık Sistemi” yasası ile Türkiye Cumhuriyeti gerçekten de öldü mü ya da -bazılarımızın ısrarla korktukları gibi- bu gidişle önünde sonunda ölecek mi? Yazarın bir Amerikan görevlisi kimliğiyle abartılı bir temennisinden öteye geçmeyecek bu değerlendirmesi artık bir propaganda olmaktan çıkıp bir ideolojik savaş enstrumanına dönüştürülmüş durumda. Zaten referandum sonucunun kıl payı “Evet”e evrilmesinde de bu tür enstrumanların rolü büyük... Fakat her türlü siyasi koflukla donatılmış böylesi anti milli bir ham hayal ciddiye alınabilir mi? Hiç sanmam. Ama bu bakış açısı başlı başına o kadar çok kan çıkaracak çapraşık bir siyasi plan ve temenni ki zaten “Hayır” cephesinin temel zaafı da bu ideolojik kırık ayak üzerine kurulu. Ne yazık ki kafası iyice allak bullak edilen seçmen bunu bir türlü anlamak istemedi. Bir türlü “Vatan Cephesi” olamayan cephe de bir türlü yeterince anlatamadı. Az bir farkla da olsa sonuç ortada.

Yazımın hem başlığında hem de ara başlığında yer alan “Pirus zaferi” kavramı da zaten bu kritik, kırılgan ideolojik denge nedeniyle bu yazıya kendiliğinden girmiş oldu. Çünkü yaşanan ve oluşan durum tam da bu... Tuhaf bir çelişkiyle “Evet”in siyasi lideri “vatancı”, karşısındaki “Hayır” cephesi ise tam bir zorunlu kafası karışıklar koalisyonu olarak yaşandı.

Sonuçta, öyle ya da böyle toplumun bir yarısının kabul etmediği ham bir geçici “oldu bitti”, diğer yarısının aşırı hırslandırılmış kararıyla yasa haline getirildi ve Cumhurbaşkanının ifadesiyle Türkiye’nin yönetim sistemi kökten değiştirilmiş oldu.

Peki şimdi neler olacak? Önümüzdeki süreçte AKP de dahil bütün siyasi partilerde bir büyük siyasi çatışmalar silsilesinin yaşanması kesin... Hani sık sık tekrarlanan bir söz var ya aynen öyle: “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” Cumhurbaşkanı ve “Evet” koalisyonu için de, “Hayır” cephesi için de ve ne yazık ki Türkiye için de...