PKK Amerika’nın gardiyanı mı piyonu mu

Dün akşam CNNTÜRK Televizyonunda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan soruları yanıtlıyordu.

Türkiye’nin basınıyla ve devletiyle kararlı ve berrak bir duruşa sahip olmadığını bir kez daha gördük.

Zaten iç politikada taşları bağlamanın ve itleri salmanın ne kadar önemli olduğuna karar verdiler. Aziz basınımız propagandasına başladı.

Sevinmeliyiz, bütün Amerikancılar el ele APO’nun paradigmasıyla Türkiye’ye barış getiriyorlar.

1980 öncesinde MİT’in ilişkileri içinde kurulan PKK, yine aynı Amerikancılar tarafından yasallaştırılıyor.

Bakan Fidan, Suriye’nin toprak ve siyasi bütünlüğü görevini HTŞ’ye havale etti. Hatta soru üzerine YPG silah bırakmayı kabul etmezse Suriye’deki yönetimin YPG ile savaşacak kapasitesi olduğunu da söyledi. Sn. Fidan temkinliydi. Uyguladıkları politikaya sonuna kadar güvenmediği, sık sık “bekleyeceğiz”, “göreceğiz”, “anlayacağız”, “süre gerekiyor” vurgularından belliydi.

Türkiye YPG’yi HTŞ ile tehdit ediyor. HTŞ ise YPG’ye sıcak mesajlar gönderiyor.

Bakan Bey PKK/YPG ile mücadeleyi HTŞ’ye ihale ettikten sonra YPG’nin uyması gereken şartları sıraladı. Eğer bu şartlara uyulmazsa askeri operasyon yapacakmışız.

Oysa ileri sürülen şartları duyduğumuzda askeri operasyon olasılığının, kamuoyunun gözünü boyamak ve ABD’ye teslim olmanın ezikliğini kapatmak için ortaya atıldığı anlaşılıyor. PKK bu şartlara kesinlikle uyacaktır. Şartlar şunlarmış:

Uluslararası terör savaşçılarının, ayrıca PKK’lı yöneticilerin de ülkeyi terk etmesi gerekiyormuş.

Kalan savaşçılar da silahları bırakarak sisteme dahil olacakmış.

Lafı uzatmanın bir anlamı yok. Sayın Hakan Fidan’ın önerileri kabul edildiği takdirde olacak olan şu: Washington ve Tel Aviv’den yönetilen ama Suriye Anayasasına kayıtlı bir Kürdistan!

Bu hedefe ulaşıldıktan sonra PKK’lı yöneticiler İsviçre Dağlarının havasını soluyarak o kukla devleti yönetir. O devletin adına devlet demezler demokratik özerklik derler veya başka bir şey bulurlar. Kalan teröristler de görünürde Suriye Ordusuna bağlı bağımsız bir kolordu şeklinde örgütlenir. ABD’den aldıkları tırlar dolusu silah ve mühimmat depolarında durur. Hakim oldukları bölgenin rengi değişir. Başka hiçbir şey değişmez.

Türkiye’ye çevrilmiş namlular kurumsallaşır, uluslararası statü elde eder, vatan bütünlüğümüze yönelen tehdit ağırlaşır. Buna neden olanlar içinde bulundukları gaflet ve teslimiyetin hesabını veremezler.

ABD şu an Suriye’nin kuzeyinde EKNS ve PYD’yi uzlaştırıyor. Masaya otururken PYD’nin kontrolü altında olan bölgelerde tam bir birlik görüntüsü vermek istiyorlar. Türkiye’nin ortaya koyduğu şartlar ise Türkiye kamuoyunun ikna olması için verilen şekerler. Herkesin bildiği gibi şeker yalnızca bir tatlandırma aracı değildir aynı zamanda bir kandırma aracıdır.

Bakan Fidan televizyonda bu konuları açıklarken Trump okyanus ötesinden aslında körlerin bile gözünü açacak açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin stratejik düşmanı olan ABD Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı övmeye başladı. Geçmişte ekonominizi mahvederim diyen, Cumhurbaşkanına hakaret dolu mektup yazan Trump’ın şu anda sürekli cumhurbaşkanını övmesi kimseyi uyandırmıyor mu? Hükümet mi plan kuruyor yoksa ABD’nin planıyla mı uzlaşıyor? Sorunun yanıtı şekerle gizlenebilir mi?

Sayın Hakan Fidan Türkiye’nin içine düştüğü tuzaktan bihaberdir. ABD’nin PKK himayesini meşrulaştırma gerekçesi olarak PYD’nin IŞİD’li mahkumlara gardiyanlık yaptığı bahanesini dile getirdiğini söylemektedir. Hatta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Mesele DEAŞ’lı mahkumların hapsedilmesiyse bunu Mehmetçikle biz yapabiliriz” diye ABD’ye teklifte bulunmuş. PKK, ABD’nin gardiyanı olmasın biz olalım demiş. Oysa PKK ABD’nin gardiyanı değildir, piyonu ve stratejik ortağıdır. Türkiye, PKK’nın yerini dolduramaz. Çünkü PKK, ABD’nin ikinci İsrail projesinin vazgeçilmezidir. ABD’yi ikinci İsrail’i kurmaktan vazgeçirecek bir hizmet önerisi ise icat edilemez.

Bu tuzağı biz Irak’ın kuzeyinden tanıyoruz. ABD emperyalizmi, 1988 yılında Savunma Bakan Yardımcısı Taft’ı yollayarak Turgut Özal yönetimini “Türkiye himayesinde Kürdistan” planına teslim almak için uğraşmıştı. Eğer Türk Ordusu, bu plana razı olsaydı, Türkiye’nin bölünmesi süreci hızla yürüyecekti. Şimdi benzer senaryo, Suriye’nin kuzeyinde sahnelenmektedir.

Türkiye'nin süngüsüyle bu tuzaktan çıkılacaktır. TSK’ne büyük görevler düşmektedir. ABD tarafından silahlandırılan PKK’nın silahsızlandırılması ancak Türk ordusunun silahıyla mümkündür. Kansız çözelim diye bu gerçekten kaçmak büyük felaketlerin kapısını aralayacaktır.

Fırtınadan kaçmanın bir sınırı var. O sınırla fırtınanın sizi yakaladığı yerde tanışırsınız. O sınırda artık gerçeklere sırtınızı dönme olasılığınız yoktur. O sınırda artık sizi hiçkimse kandıramaz. O sınır, göz boyamacılığın bittiği yerdir. O sınırda, sistem içindeki bocalamalarınız boğulmanıza neden olur.

Türkiye’yi yönetenler batabilir ancak Türkiye boğulmayacaktır. Tertipler ve tuzaklar konusunda tecrübeli, yarım asırdır ABD emperyalizminin Türkiye’yi bölme planlarına direnen Vatan Partisi ve Türkiye’nin milli devrimci süreçlerinde yetişmiş insan kaynağımız en büyük güvencemizdir.