PKK Suriye'de yeniden oluşuyor
Abdullah Öcalan’ın Suriye’ye geçmesi, hem PKK için hem de Öcalan için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. 60’ların sonlarında kurduğu ilişkiler ve bu ilişkilere dayanarak kurduğu örgüt ile, Suriye’de yeniden kalıba dökülen PKK arasında çok büyük farklılıklar vardı.
PKK, ortaya çıktığı ilk günlerden Öcalan’ın Suriye’ye geçişine kadar esas olarak bir gençlik örgütü konumundaydı. Köylerden kopup gelmiş, şehrin varoşlarında yaşayan, bir gelecek tasarımı olmayan küçük burjuva ve lümpenlerden oluşan bir kitleye dayanıyordu. Sanayi sitelerinde çalışan tamirci kalfaları, okumayı bırakıp çalışmak zorunda kalan liseyi ve üniversite terk etmiş gençler bu grubun çevresini oluşturuyordu.
PKK’lıları, hem sol hem de Kürtçü çevrelerde doğru dürüst kimse tanımıyordu. Lider takımı bile, Abdullah Öcalan dahil, hem Türkiye sol kamuoyu hem de Kürt grupları arasında fazla bilinmiyorlardı. Şiddeti temel mücadele biçimi olarak kullanan bu grup, bölgenin siyasi grup liderlerine yaptığı suikastlarla adını duyurdu. O günlerde herkes birbirine soruyordu; Bunlar kim? Nereden çıktılar? Hiçbir toplumsal mücadele içinde bulunmamış, kitlelerin tanımadığı ve bilmediği bir örgütlenme olarak ortaya çıktılar. Okuyan, bilinçli ve toplumsal siyasi mücadelelerde öne çıkmış hiçbir ne liderleri, ne de üyeleri vardı. Tamamen başıbozuk bir örgüt görünümündeydi. Daha sonra bir gerilla savaşı başlatacak bir örgüt değildi. Bütün bunları o günleri yaşayan herkes biliyor. PKK’nın bugünkü haline gelmesine yol açan sürecin Suriye’de El Muhaberat’ın PKK’ya el atarak onu yeniden kalıba dökmesiyle oluştuğunu belirtmek için anlatıyoruz.
Türkiye’deki sol gruplar. TKP’yi saymazsak, 68 gençlik hareketinin liderlerinin kurduğu gruplardı.
12 Mart öncesi beli başlı sol grupları; Doğu Perinçek önderliğinde oluşan Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (Proleter Devrimci Aydınlık, Şafak grubu), Mahir Çayan’ın önderlik ettiği Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi grubu, Hüseyin İnan’ın önderlik ettiği, içinde Deniz Gezmiş’in de yer aldığı Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu grubundan oluşuyordu. Bu arada Mihri Belli ve Hikmet Kıvılcımlı’ nın başında olduğu görece daha küçük gruplar da vardı.
12 Mart Muhtırası ve sonrasında kurulan hükümetlerin sola ve emekçilere saldırısı sonucu sol büyük bir darbe yedi. Binlerce devrimci zindanlara atıldı. Mahirlerin Kızıldere’de katledilmesi, Denizlerin asılması, Sinan Cemgil’lerin Nurhak dağlarında vurulmaları ile şekillenen bu dönemi, halkın mücadelesinin yükseldiği 1973’ler takip etti. Ecevit’in seçimlerden birinci parti olarak çıkarak, hükümeti Milli Selamet Partisi ile kurması, 12 Mart döneminden çıkışın başlangıcı oldu. Daha sonra
çıkan af kanun u ile cezaevlerine atılan devrimcilerin büyük çoğunluğu dışarı çıktı. Halkın yükselen mücadelesine paralel olarak sol gruplar yeniden örgütlenmelere giriştiler. Önderliği dağılan THKP-C ile THKO’yu yeniden kurma iddiasıyla çok sayıda grup ortaya çıktı. Ama bu grupları kuranlar, daha önce bu gruplar içinde yer almış ve çeşitli seviyelerde görev almış önder kişilerdi. Hem sol kamuoyu, hem de kendi örgütleri içinde bilinen ve tanınan kişilerdi.
O günlerde, Kendi deyimiyle 3. Sınıf bir militan olan Öcalan’ın buralarda etkili olma olanağı yoktu. Küçük bazı denemelerden sonra başarılı olamayacağını anlayınca, Kürt gruplarına yöneldi.
KÜRT GRUPLARI
1970 yılına kadar Kürt kökenli devrimciler, Türkiye’deki sol gruplar içinde örgütlü idiler. Solun bu birleşik yapısı, hem emperyalizm ve Türk devletini, hem de bölücü Kürt milliyetçilerini çok rahatsız ediyordu. Emperyalizm ve Türk devleti, sol örgütler içinde bölünme yaratmadan önce, Türkiye’deki sol akımı, etnik temelde bölme çabasına girişti.
Fikir Kulüpleri Federasyonu yoğun bir ideolojik ve siyasi mücadele sonucu Milli Demokratik Devrim tezini savunan Doğu Perinçek önderliğindeki gençlerin eline geçti. FKF yönetimi örgütün adını DEV-GENÇ olarak değiştirdiler. Doğu Perinçek, TİP yönetimi tarafından görevinden alınmak istendi. Doğu Perinçek, FKF’nin son Genel Başkanı ve DEV-GENÇ’in ilk Genel Başkanı oldu. Türkiye solunda bu gelişmeler olurken, gençlik üzerinden solu, etnik temelde bölmek için harekete geçildi. Kürt kökenli gençlere DDKO ( Doğu Devrimci Kültür Ocakları) adında dernek kurduruldu. Musa Anter’in deyimiyle “Türkiye’deki talebe derneklerinden kaşarlanmış, kovulmuş ne kadar Kürt kökenli insan varsa aralarına almışlardı. Zamanla bu Bizans tipi ve Kemalist terbiyeli üç kağıtçı kişiler ‘Kürt’tür diye buraya doluştular. (Musa Anter, Hatıralarım Cilt I. İstanbul 1991 s.223)
1 Mayıs 1969’daAnkara’da ardından İstanbul, Diyarbakır, Silvan, Ergani, Batman, Kozluk, Beşiri ve Kulp’ta Doğu Devrimci Kültür Ocakları faaliyete geçti. Dernekler aşağı yukarı aynı tüzükle kuruldular. Herhangi bir kapatma ihtimaline karşı federasyonlaşmaya gidilmedi.
Ayrı örgütlenmeye gidilmesine rağmen, birlikte mücadele fikri de hala kuvvetli bir şekilde hüküm sürüyordu. DDKO içerisinde iki eğilim belirmeye başladı. DDKO yöneticilerinin bir kısmı, özellikle Ankara DDKO yöneticileri Türklerden bağımsız, ayrı bir Kürt örgütlenmesini savunurken, İstanbul DDKO yöneticileri başta olmak üzere hala ortak mücadeleden yanaydılar. Bu grup TİP (Türkiye İşçi Partisi) saflarında mücadele etmekteydiler. Sınırlı sayıda gençte diğer sol gruplar içinde örgütlüydüler. Bunlardan İstanbul DDKO yöneticilerinden Ömer Bakkal, Diyarbakır DDKO
yöneticilerinden Mehmet Canpolat Aydınlıkçı, Ömer Ayna, Mehmet Demir gibi hem DEV-GENÇ’li hem de DDKO’lu olan gençler vardı.