PKK’nın İran düşmanlığı

PKK’nın son dönemde İran karşıtlığını artırdığı gözleniyor. Bu karşıtlığın en belirgin olarak ortaya çıktığı yer Suriye’nin kuzeyi. Bizim “gizli” Amerikancıların perdelemeye çalıştığı gerçeği, PKK açık açık ilan ediyor. PKK’nın Suriye’deki yöneticileri Deyrizor’daki Arap isyanının arkasında Suriye ve İran’ın olduğunu, aynı zamanda Türkiye ile aralarında eşgüdüm bulunduğunu açıklıyor. PKK’nın Suriye’deki kolunun başındaki Ferhat Abdi Şahin (Mazlum Abdi veya Kobani kod adını kullanıyor), PKK’ya karşı ayaklanan Arap aşiret güçlerini Şam yönetiminin örgütlediğini, İran’ın silahlandırdığını belirtiyor. Terör örgütünün lideri, İngiltere merkezli Al Monitor sitesinden Amberin Zaman’a telefonla verdiği belirtilen açıklamalarında, şunları söylüyor:

“(Ayaklananlar) Rejim tarafından organize edilen aşiret güçleriydi. Birçoğu İran tarafından finanse edildi ve silahlandırıldı. Aralarında rejim subayları da vardı, rejimin istihbarat subayları. Bu kişilerden dördünü yakaladık. Bunlar Al Difa Watani’nin (İran’ın yardımıyla kurulan hükümet yanlısı bir milis) üyeleriydi. Bölgemize sızanlar arasında İran destekli Şii milislerin olup olmadığını hala araştırıyoruz.” (Al Monitor, 7 Eylül 2023)

HEM İRAN HEM TÜRKİYE

Şahin’in konuştuğu Amberin Zaman, iki günün birinde ya Irak’ın kuzeyinde Erbil’de ya da Suriye’de Amerikan güçlerinin karargâhı Rımeylan’da ortaya çıkıyor ve bir kurye gibi faaliyet gösteriyor. ABD’nin etkin “Kürdistan” plancılarından, Adana ve Erbil’de konsolosluk yapan Joseph S. Pennington’un eşi. “Gazeteci” kimlikli Amberin Zaman, öteden beri her sıkıştığı dönemde PKK’lılara mikrofon uzatarak, terör örgütünü parlatma görevini yerine getiriyor.

PKK’nın Suriye kolu PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin örtüsü olan SDG’nin başındaki Şahin, “Deyrezor’daki saldırılarla Türk destekli güçlerin saldırılarının aynı gün başlamasını tesadüf görmüyoruz.” diyor:
“Türkiye Deyrizor’da yaklaşan saldırıyı biliyor olmalı. Bu saldırı koordine edilmişti. Menbiç, Serekaniye ve Tel Tamar çevresindeki topraklarımızdan daha fazlasını ele geçirmek için Deyrizor’daki durumdan faydalanmak üzere harekete geçtiler.”

CIA VE MOSSAD’IN AYAKÇISI

Geçmiş dönemde Türkiye ile İran arasındaki bölgesel rekabetten yararlanarak, İran’dan destek de bulan PKK’nın, 2003 yılındaki Amerikan işgalinden sonra bu çizgiyi adım adım terk etse de, Tahran’ın şimşeklerini doğrudan üzerine çekmemek için İran’a karşı ihtiyatlı bir yaklaşım içinde olduğu biliniyordu. 2003’ten sonra PKK’nın görev kapsamı genişlemişti. ABD, 2003 yılından sonra PKK’yı bölgede diğer ayrılıkçı Kürt örgütleri içinde başat bir kuvvet haline getirmek amacındaydı.

2003 yılında PKK’nın Suriye kolu PYD ile birlikte İran kolu PEJAK adlı örgüt de Irak’ın kuzeyinde kurulmuştu. Bu örgüt, terör eylemlerinden daha fazla yer altı örgütlenmesine ağırlık vererek İran’ın Kürt bölgelerinde hücreler kurdu. Görev, İran’daki ekonomik, siyasal ya da başka çeşitli gerekçelerle huzursuzluk baş gösterdiğinde sahneye çıkmaktı. Nitekim, geçen yıl bir İran karakolunda gözaltındayken hayatını kaybeden Mahsa Emini ile ilgili protesto eylemlerinde PEJAK’ın başrolde olduğu ortaya çıktı. Tabii ki bu işlerin arkasındaki irade, Kandil’deki PKK liderliğinin de üstündeydi. ABD’nin, 1991 yılındaki Körfez Savaşı’ndan sonra Bağdat’ın denetimi dışına çıkardığı, 2003’teki işgalinden sonra bölge ülkelerine karşı her türlü melanetin üssü haline getirdiği Irak’ın kuzeyinden, CIA ve MOSSAD’ın yönettiği PEJAK’ın başrolde olduğu bir operasyondu söz konusu olan.

ESASA İLİŞKİN UZLAŞMA VE ORTAKLIK

Şimdi burada durup, biraz düşünelim. PKK’nın ve hatta ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki işgalinin zeminini ortadan kaldırma potansiyeli taşıyan eylemlerin arkasında, Şam yönetimi ile işbirliği ve Türkiye ile eşgüdüm içinde İran’ın bulunduğu doğrudan terör örgütünün liderliği tarafından açıklanmaktadır. Aynı günlerde Türkiye’de milliyetçi, mezhepçi, Azerbaycan dostu ve başka kılıflar altında, bazı kesimler İran’a karşı bir kampanya başlatmaktadır. Devletin ajansından, çeşitli üniversitelere ve araştırma merkezlerine kadar çok sayıda kurum, İran’ın PKK’ya destek verdiği, Azerbaycan’a saldıracağı, Suriye’de Türkiye aleyhine faaliyetler içinde olduğu yönünde yayınlar yapmaktadır. Bu durumun karşıtının, İran’da da olduğu söylenebilir. Türk Devletleri Teşkilatı, Zengezur koridoru gibi konularda Türkiye’ye yönelik güvensizliklerin kaşındığı bir hava İran’da da belli ölçüde hakimdir.

Şunu unutmayalım: ABD, bölgemizde öteden beri şu yöntemi izlemiştir: Bölge ülkelerinin arasındaki çatlakları büyütmek, bu çatlaklardan sızarak bölgesel işbirliğini baltalamak ve İkinci İsrail’i kurma hedefine ulaşmak. ABD’nin bu amacını gerçekleştirirken, ilgili ülkelerin içindeki gizli unsurları kullandığı bilinir. Ama daha önemlisi, ABD’nin Irak’ın kuzeyinden Suriye’nin kuzeydoğusuna uzanan fili işgaliyle sağladığı askeri ağırlıktır. O nedenle Ankara, Şam, Tahran ve Moskova’nın önünde, esasa ilişkin bir uzlaşma ve ortaklık ile ABD’yi Suriye’den çıkarmayı öncelikli politika olarak uygulamaktan başka çare yoktur.