PKK’yı maaşa bağlamalı! (2) -(TAMAMI)

“PKK’yı Maaşa Bağlamalı (1)” başlıklı yazıyı boşuna Aydınlık’ta aramayın. “PKK’yı Maaşa Bağlamalı”nın birincisi 28 Aralık 2007 günü Hürriyet Gazetesi’nde yayınlandı.

Peki bu yazı neden aklıma geldi? 1 Şubat 2013 tarihli Sözcü Gazetesi’nde bir haber okudum. MHP Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan, hükümetin terör politikasını eleştirmiş ve şöyle demiş:

“Hükümet açılım denen rezaleti toplumu kabul ettirme gayretiyle toplum üzerinde psikolojik hareket uygulamaktadır. AKP bağımsız Kürdistan’ı inşa etmeye çalışıyor. Kabine değişikliği de buna hizmet ediyor. AKP, PKK’ya muhtaç hale gelmiştir. Dağda geçen sürelerin askerliğe veya emeklilik sürelerine sayılıp sayılmayacağının müzakere masalarına konu edilip edilmediğini kamuoyuna açıklamamaktadır.”

MHP Genel Başkan Yardımcısı Ayhan’ın demecini değerlendirmeden önce sözünü ettiğim yazıyı okuyalım:

PKK’yı maaşa bağlamalı!

[Adamın geçinmeye gönlü yoksa yedi dereden su getirsen de nafile! Demokratik Kitle Partisi KADEP’in Genel Başkanı Şerafettin Elçi de şu fersudesi çıkmış mantıkla “Mutlu olmak için Türk olmak şart mı ?” diye soruyor. Elbette şart değil, mutlu olmak için adam olmak ve mutluluğu hak etmek yeter!

Kürtçülüğün politik önderlerini, eşraf politikacılarını okudukça, dinledikçe insanın PKK’yı tercih edesi geliyor. Hiç olmazsa elde silah dağa çıkmışlar ve ayrılıkçı programlarını ilan etmişler. Kürtçü mütegalibe ile, gazetecilere tercüman tavsiye edenlerle, beşinci kol gibi çalışan demokrasi mütteahhitleriyle uğraşmak çok daha zor.

Paslar Alçı’dan şutlar Elçi’den

Kürtçü eşrafla uğraşmanın ne ölçüde zor olduğunu anlamak için, Nagehan Alçı’nın Şerafettin Elçi ile yaptığı söyleşiyi okumak yeter (Akşam, 3.12.2007) Alçı top kaldırıyor, Elçi de yaradana sığınıp sallıyor.

[Nagehan Alçı : “Sizce ‘Ne Mutlu Türküm diyene’ şovenist milliyetçiliğinin ürünü mü ?”

Şerafettin Elçi : Müthiş ! Sen niye mutlu olmak için Türk olmak zorundasın ? İnsanın mutlu olması için illa Türk olması şart değil. Vatandaş olması yeterlidir.]

İyi de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına ‘Türk’ denmez de ‘Eskimo’ mu denir ? Mantığa bak ! Aslına bakarsanız “Türküm diyen” mutlu olabilir, ama “Türk”ün mutlu olması olanaksız. Sorun Kürtçü mütegalibe tarafından “demek” ile “olmak” mastarları arasına sıkıştırılırsa PKK ne silah bırakır ne de teslim olur.

[Nagehan Alçı : Yani ‘Ne mutlu Türkiyeliyim diyene’ desek problem kalkar mı?

Şerafettin Elçi : Tabii kalkar. Mesela Suriye’ye bakalım. Bir Kürt Suriyeliyim demekten gocunmaz. Çünkü Suriyelilik Kürtlüğü inkar etmiyor, bir coğrafya ismi.]

Saçma sapan sorular sorup saçmalamaya hazır Şerafettin Elçi’yi şahlandıran Negahan Alçı sorması gereken en saçma soruyu sormuyor:

“Kürtler Türkiyelidir desek PKK dağdan inip teslim olur mu ?”

Türk ordusu silah mı bıraksın?

Demokrasi müteahhitleri de “Silahlar bırakılmalı !” diyorlar. Peki kim silah bırakacak, PKK ile TSK birlikte mi silah bırakacak? PKK’nın silahsızlanmasına ‘silah bırakmak’ denmez; “silahlarını teslim etmek” denir. Eyleme katılanlar ve katılmayanlar sınıflandırmasını bir yana bırakalım. Anlaşılan bu ayrım fala bakarak, remil atarak yapılacak.

Gelelim alınması gereken sosyal ve ekonomik önlemlere: Bu da kolay! AKP, Osmanlı Sultanı usulü bir af çıkartır; PKK elde silah düzlüğe iner, onları temizleyip yağlar ve bir zulaya kaldırır; AKP hükümeti Vekiller Divanı’ndan PKK’lılar için yeterli kadro ile beraber bir intibak kanunu çıkartır. Buna göre, dağda kaldıkları süre göz önünde tutularak teröristlerin kadro intibakları yapılır ve maaşa bağlanır. Tabii, ayrımcılık yapmamak için AKP belediyeleri, bu PKK’lılara da aynî yardım yapar; onları da horantadan sayıp erzak çuvalları dağıtır. “Sosyal ve ekonomik haklar” dedikleri zaman bu türden işler geliyor aklıma!

Hükümetin eşkiyayı dağdan indirme projesine gelince: PKK yönetimiyle anlaşmadan bu iş nasıl olacak ? Yönetim yerinde durursa bir nefer kadrosu gider yerine başkası gelir. Önemli olan lider kadronun dağdan inmesi. Nasıl indirilecek ?]

Değerlendirme

MHP Milletvekili Ayhan,“Hükümet açılım denen rezaleti topluma kabul ettirme gayretiyle toplum üzerinde psikolojik hareket uygulamaktadır” diyor ama ben buna katılmıyorum. Yazım 6 yıl önce yayınlanmış. O günden bu yana ne yazık ki durum değişmedi. “PKK’yı Maaşa Bağlamalı” işin ve sorunun ironik yanı.

“Türk” sözcüğü Kürtleri temsil eden taraf için aşılmaz bir sorun olarak görünüyor. Ama anayasa ve yasalarda geçen Türk sözcüğü bir ırkını temsil etmiyor. Devletin adıyla ilgili bir “entité” (zatiyet), yani devlet gibi, vatan gibi “bireyliği olan bir varlık gibi düşünülen şey.”

Ancak geçinmeye gönlü olanlar anlar!

Kürt dili, devlet kurmak, yasa çıkarmak, bilim yapmak için yeterli mi değil mi? Buna karar vermek muhataplarına ve üçüncü kişilere düşmez. Bu hak Kürtlerindir. Ancak görüşmeler Gordium’da düğümleniyor. Coğrafi ya da idari Kürt bölgesinde “Anadilde öğretim” üniter devlet anlayışıyla bağdaşmaz. Kürtler ayrılmak istemiyorlarsa anadilde öğretim (tedrisat) taleplerinden vaz geçmek zorundalar. Bu tarz öğretim ancak federasyonda ve doğal olarak ayrı bir devlette mümkün. Üniter devlette Kürtçe öğretim (tedrisat) nasıl yapılabilir? (Kürtçe elbette öğretilebilir.) Bu sorunu çözmek AKP Hükümeti’ne düşer. Bitirken şunu söylemek istiyorum: Herkes, CHP Milletvekili Prof.Dr. Birgül Ayman Güler’in “Türk ulusuyla Kürt milleyeti eşit olamaz” cümlesini diline dolamış, ver yansın ediyor. Ama bu cümlenin, aynı zamanda, “Türk ulusuyla Türk milliyeti eşit olamaz” anlamına da geldiğini hiç aklına getirmiyor.