Putin-Esad zirvesinde Türkiye
Putin’in daveti ve zaruriyet (ihtiyaç) üzerine 6 Şubat depreminden önce, 22 Aralık 2022’de Türkiye ve Suriye’nin Savunma Bakanları ile İstihbarat Başkanları Moskova’da bir araya gelmişti. Ardından oluşan beklenti, iki ülkenin Dışişleri Bakanlarının şubat ayının ortalarında görüşmesi ve liderler zirvesi sonrasında iki ülkenin siyasi ilişkilerinin normalleşme sürecine girmesiydi. Putin-Esad zirvesine iki ülkenin Dışişleri, Savunma ve Maliye Bakanları iştirak etti. Kıssadan hisse Şam ve Moskova’nın öncelikleri olan stratejik konularda iki liderin taktiklerde izleyeceği yol haritası üzerinde bir kez daha duruldu. Dış politika, savunma ve finansa bağlı, Suriye’nin yeniden inşasını ilgilendiren ortak çalışma programı güncellendi. Medya önünde ve kapalı oturumlarda hâsıl olan konuşmalar hakkında birçok yorum okuduk. Gazeteler ideolojik karakterine uygun olarak başlıklar tercih etti. Bazıları, sanki ilk kez telaffuz edilmiş gibi, Esad’ın Erdoğan ile görüşmesi için “ağır şartlar” öne sürdüğünü, TSK Suriye’den çekilmezse bu görüşmelerin olmayacağını, Esad’ın muhalefete zarar vermek ve Erdoğan’ın Şam ile normalleşme ilişkilerinden bir seçim yatırımı olarak yararlanmasını istemediğini iddia ettiler.
ÇEVİKÖZ’ÜN AÇIKLAMALARI NOT EDİLDİ
Bu değerlendirme doğru olsaydı, iki ülkenin İstihbarat Başkanları ve Savunma Bakanlarının görüşmesinin ön şartı olarak TSK önce Suriye topraklarından çekilsin talebinde ısrarcı olurdu. Ayrıca Rusya, Çin ve İran’ın Erdoğan’a karşı ortaya çıkan Altılı Masa’nın oluşturduğu ana muhalefet ile ilgili ciddi şüpheleri, sorgulamaları ve kaygıları var. Buna sebep ana muhalefetin Rusya, Çin ve İran karşıtlığında NATO, ABD ve Batı yanlısı söylem ve eylemlerde bulunmalarıdır. Putin-Esad zirvesi devam ederken, CHP Genel Başkanı Dış Politikalar Danışmanı Ünal Çeviköz’ün NATO ve ABD yanlısı açıklamalarda bulunması ve “Rusya’ya NATO üyesi olduğumuzu hatırlatacağız.” ifadesiyle açıkça Rusya’yı tehdit etmesi de Moskova, müttefikleri ve Esad tarafından da not edildiğinin altını çizmek gerekir.
Buna ilaveten Davutoğlu’nun Altılı Masa’nın bileşeni olması ve hatta yeniden Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturma ihtimali Şam için kâbus mesabesindedir. Emekli bir Suriyeli diplomatın, “Bu gerçeğin Erdoğan tarafından bilinmesinin Ankara’da, ‘bize muhtaçlar, Şam’a karşı çok taviz vermek zorunda değiliz. Seçimlere kadar topu çevirelim, ne şiş yansın ne kebap’” taktiğinin uygulandığını, bu düşüncenin uzun bir müddet etkili olduğu, Şam’ın Ankara’ya kıyasla barışmak için daha istekli olduğu, ancak şartların Şam lehine hızlıca değiştiğini ve Erdoğan’a karşı Esad’ın elinin güçlendiğini söyledi.
‘ÖNCEKİ ESAD İLE ŞİMDİKİ ESAD ARASINDA FARK VAR’
Ankara’nın talebi üzerine yeniden iyi ilişkiler ikame eden Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Kuveyt ve Suudi Arabistan’ın Suriye ile ilişkilerini normalleştirme kararı, daha önce Erdoğan’ın destek verdiği Müslüman Kardeşeler partileri tarafından idare edilen Mısır ve Tunus’ta İhvan iktidarlarının yıkılmasının ardından bu iki ülkenin Şam ile kuvvetli münasebetler tesis etmesi, Çin’in Suudi Arabistan ve İran’ı dost masasında bir araya getirmesi, Katar’ın Suriyeli muhalefete uyguladığı konuşma ambargosu Esad’ın hem meşruiyetine hem de siyasi geleceğine çok önemli bir destek olarak telakki edilmeli. Bir Rus diplomatın ifadesiyle, “daha önce gördüğümüz Esad ile şimdiki Esad arasında çok fark var. Önceki zirvelerde daha çok dinleyen, soru soran Esad şimdi anlatan ve neyin nasıl olması gerektiğinde Putin’e nasihat veren konumda.” Bu özgüvenle Putin ile bir araya gelen Esad’ın şartları daha çok zorlamadan asgari müştereklerde Türkiye ile acilen antlaşması her iki ülkenin hayrına olacaktır.
Şam, Erdoğan hükümetinin Suriye’deki askeri varlığını; ABD ve Rusya’dan taviz koparmak, askeri operasyonlarını ve siyasi baskılarını sopa-havuç mantığında HDP'yi kendi çizgisine payanda etmek, kontrol ettiği bölgelerde kendisine bağlı, Müslüman Kardeşler Örgütü (İhvan Hareketi) radikal Sünni ideolojisi ile donanmış Arapları ve bu yapıya uygun Suriyeli Türkmenleri de içine alan bir yapıyı ikame etmek, Ankara’ya bağlı askeri ve sivil idarelerin olmasını sağlamak, varlıklarını daim ettirmek ve bunlar üzerinden Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olmak arzusunda olduğuna inanıyor. Bu inancını destekleyen somut verilere sahip olduğunu iddia ediyor.
SURİYE BİR TAKVİM İSTİYOR
Bu sebeple Ankara’nın “Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız” ifadelerinin samimiyeti ve ikili ilişkilerin sağlıklı olması için özellikle Türkiye’den en az iki konuda resmi açıklama talebinde bulunuyor; Rusya, İran, Çin’in ve Arap Ligi’nin garantörlüğünde Erdoğan’dan TSK’nın, Şam ile koordine edilecek zaman ve mekân diliminde, Suriye’den çekileceği bir takvim programı istiyor. Şam, Ankara’nın PKK’ya karşı Suriye’den talep ettiği işbirliği kadar Ankara’nın da Şam’ın terör örgütleri olarak kabul ettiği dinci yapılara karşı Şam ile tam bir işbirliği içinde olmasını istiyor.
Bu talep karşılandığında “Suriye’nin ulusal çıkarlarına uygun olduğu için” Erdoğan-Esad zirvesinin mümkün olacağının altını çiziyor. Bu hâsıl oluncaya kadar da alt seviyedeki ve hatta iki dış işleri bakanının bir araya gelmesine şerh koyulmayacak. İki liderin zirvesi ile Rusya, İran, Türkiye ve Suriye Dışişleri Bakanlarının buluşmasının hâsıl olup olmayacağını, olacaksa ne vakit olacağını Putin-Erdoğan arasında yapılacak konuşma sonrasında netlik kazanacağını söyleyebiliriz.