Referandum vaatleri havada uçuşuyor
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere hükümet çevreleri 16 Nisan’dan sonra sanki yepyeni bir yaşamımız olacak gibi vaatlerde bulunuyorlar. Seçim var yeni gelecek iktidar neler yapacak neler? Başarı olarak ileri sürülenler ile vaatlere şöyle bir bakalım.
MİLLİ GELİR ARTMIŞ!
Kişi başı milli gelir 3.500 dolardan 11.000 dolara çıktı. Ama dört kişilik bir ailenin aylık açlık sınırı da 1.500 TL’lere geldi. Yoksulluk sınırı 4.500 TL’ye çıktı. Yoksulluk sınırına baktığımızda bu geliri elden eden kaç kişi olduğunu siz tahmin edin.Biz de size bir rakam verelim.40 milyondan fazla insan bu gelirden yoksun. Bu durumda KBMG artmış, neyin başarısı. Cumhurbaşkanı'na göre bu bir sessiz devrim. Bu doğru. Acın, yoksulun sesi çıkamıyor.
FAİZLERİ İNMİŞ!
Devlet borçlanma faizini yüzde 63’den yüzde 4.6’ya indirmeyle övünen AKP iktidarı 2001 Türkiye ekonomi krizi üzerine geldi veya getirildi. Yani dip yapan ekonominin yönetimini aldı. Zaten Derviş ekonomik planını uyguladı. Ekonominin ateşi sönmüştü. Öte yandan küresel likidite bolluğu yaşanıyordu. Konjonktürel olumlu gelişmelerden yararlanıldı. Para bol olunca faizler düştü.
Faizleri ben indirdim, övüncünün anlamlı olabilmesi için kalkınmış, üreten ve karşılıksız borcu olmayan ülke olmalısınız.
KREDİLER NEYE YARAYACAK?
Bir taraftan TOBB,bir taraftan KOSGEB,diğer taraftan Kredi Garanti Fonu (KGF) işletmeleri 16 Nisan’a kadar bağırmamaları için tulumba suyu veriliyor veya veriliyor, gibi yapılıyor.Kredilerin toplamına baktığınızda 2017 yılın ilk üç ayında 121 bin işletmeye 54 milyar TL kredi verilmiş. İşletmelerin alabildiği kredilerin sınırı 50 bin TL. KGF kefaleti ile alınan krediler ise ticari krediler.
Tulumba suyu, can suyu, nefes kredisi olarak verilen bu kredilerin ödeme vadeleri geldiğinde kredi borçlularını nefesiz mi bırakacak, yeniden can suyuna ihtiyaç duyulacak mı, bunu göreceğiz. Ama kesin olan bir şey var. Bu krediler pisliğin halının altına süpürülmesinden ibaret.
KÖPRÜ, TUNEL, YOL
Hiçbir gelişmiş ekonomide bu kadar yol,bu kadar köprü, bu kadar havaalanı yaptık,diye gururlanılmaz. Bu yatırımlar ekonomik gelişmişliğin göstergesi sayılmaz.
Gelişmişlik, üretmek, ürettiğini toplumun ve doğanın yararına sunmak demektir.
Köprü yaptın da kaç kişi onu kullanıyor?
Havaalanı yaptın, birkaç havaalanı dışında kaç uçak, kaç yolcu bu hava alanlarından yararlanıyor?
Petrole bağımlı, enerjide kıpırdayamaz durumda olan bir ülke için yollar bağımlılığı artıran yatırımlardır. Turizmi baltalamak için de her şeyi yapıp duble yollarla övünürseniz, bu bir yalana dönüşür. Üretim ekonomisinde ulaşım yatırımları övünç kaynağıdır.
ŞUNLARI DİYEBİLİYOR MUSUNUZ?
Biz şu kadar fabrika açtık. Binlerce metrekare Ar-Ge alanları oluştu. Onlarca dünya markamız küresel ekonomide boy gösteriyor. İşletmeler karlarını işletme sermayesine dönüştürerek büyüyor; nefes kredisine ihtiyaç duymuyor. Ülkemiz dış borcu 400 milyar doların üstünde olabilir, ama üretim varlık değeri trilyon dolarlar düzeyinde. İşsizlik yüzde 3’ü aşmıyor. Gençler rahatlıkla iş bulabiliyor. Fed Boston Başkanı konuşunca dolar yerinden kıpırdamıyor; yani ABD öksürünce biz artık nezle olmuyoruz. Sıcak para elimizin kiri. Gelir, gider. Ona muhtaç değiliz.
Bu ülkeye bu başarı öyküleri yakışır. Gerçek başarı övünç kaynakları da bunlardır ve gelişmişliğin ölçüsüdür.
Nefessiz kalan işletmeyi kredi ile nefessiz kalan toplumu yalanlarla avutamazsınız artık. Çünkü cin şişeden çıktı bir kere, dönülmez artık geriye…