Risk ve çözüm

Vatan Partisi’ne karşı yürütülen psikolojik harekât, hem nitel hem nicel bakımdan bir üst boyuta sıçratıldı.

Ahmet Davutoğlu gibi figürler, “görmezden gelme” duvarını aştılar. Davranışlarının ABD-İsrail cephesi açısından yaratacağı olumsuzlukları da göze alıyorlar. Her söyleşide Vatan Partisi’ne saldırmak, “önemsemek” demek. Ama bu riski bir kenara bıraktılar.

Buna Ak Parti içindeki Fetö kalıntılarının ve “karışık” unsurların sürdürdüğü edepsizce kampanyayı da eklemeliyiz. Tek meselesi Vatan Partisi olan çok sayıda kışkırtıcı türedi.

Bitişik bir olgu daha var. Türk Ordusu’na ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a karşı yürütülen fitne kampanyası. “Darbe” tartışmasıyla aralarına nifak sokmak başta olmak üzere her birini ayrı ayrı hedef alan bir kampanya tam gaz gidiyor.

DENİZ KUVVETLERİ HEDEF TAHTASINDA

Deniz Kuvvetleri’mizin hedef tahtasına girmesi ise yeni bir durum. Cihat Yaycı’nın istifa yazısındaki “Fetövari yöntemler” ifadesi, belki de amacını aşan sonuçlara yol açtı. Savunma Bakanımız Hulusi Akar, Genelkurmay, Deniz Kuvvetleri’ndeki komutan ve mesai arkadaşları; hangisi? Muhatabı belirsiz bir çıkışla şüphe yaratmak yakışmadı.

Odatv ve Veryansın gibi yayınların dile doladığı bir propaganda var: “Ordu siyasallaştı”. İbarenin kökünü aradığımızda karşımıza doğrudan Rand Corporation’ın son aylarda çok tartışılan raporu çıkıyor. Rand’in raporuyla ilgili, daha önce dikkatimizi çekmeyen bazı vurguların da yer aldığı bir incelemeyi, Propaganda Büro Başkanımız Serdar Üsküplü’nün kaleminden birkaç gün içinde okuyacağız.

ABD BÜYÜKELÇİSİ’NİN ÇIKIŞI

Ama daha güncel bir çıkış var. ABD’nin Atina Büyükelçisi Geoffrey R. Pyatt, Yunan Mega TV kanalına verdiği söyleşide şu ifadeleri kullandı:

“Washington’un bakış açısıyla, adalar, açık denizlerde de herhangi bir kıta bölgesi ile aynı haklara sahip.” Adalar dediği anlamışsınızdır, burnumuzun dibindeki Yunan adaları. Pyatt, karasularını kastederek Türkiye’yi birkaç kilometrelik bir deniz alanına hapsetmeye çalışıyor.

Büyükelçi Pyatt Ege ve Doğu Akdeniz’deki Türk hakları için de şöyle konuşuyor: “Bunun gibi deniz sınırlandırma konularının, Türkiye'nin geçen yıl yaptığı gibi tek taraflı eylemlerle ele alınamayacağına inanıyoruz.”

TEHDİT ODAĞI

Tehdidin Doğu Akdeniz merkezine kaydığını uzun süredir saptamıştık. Güney sınırlarımızdaki kışkırtmalarda büyük ölçüde başarısız kalan ve Batı Asya’dan çekilme hazırlığı içinde olan ABD açısından mantıklı. Güneyimizden gelen tehdidi küçümsemiyoruz, odağı konuşuyoruz.

Vatan Partisi’ne, Türk Ordusu’na ve Cumhurbaşkanımıza yönelen psikolojik savaştaki sıçrama, Deniz Kuvvetleri’mizi kapsama alma çabaları, Büyükelçi Pyatt’ın aleni açıklamaları, hepsi ABD’nin bir atak hazırlığı içinde olduğunu gösteriyor.

“MİNNESOTA’NIN GÜCÜ”

Tam burada ABD’deki halk hareketine ve bunun Türkiye’de tartışılma biçimine girmeden olmaz.

Türk TV kanalları olanları, ortak bir başlıkla “ABD rüyasının sonu” diye nitelediler. Doğru, “kabusu” desek de yeridir.

Dikkatimi çeken bir olay, Trump’ın tweet’inin Twitter’ca silinmesinden sonra yaşandı. ABD Başkanı’nın sert tepkisine şu yanıt verildi:

“Sen Minnesota’nın gücünü bilmiyorsun.”

Amerika’nın değil, “Minnesota’nın” gücü.

Kovid-19 salgınında, Federal hükümetten bağımsız hareket eden, birbirine sınır kapatan eyaletler gördük. Ama bunla, Amerikan yönetim sistemi içinde normal gibi göründü. Son söylemse, işlerin farklı yürüdüğünü gösteriyor. Teksas ya da Kaliforniya, Minnesota’dan aşağı kalmaz, fazlaları vardır.

ABD Ordusu var deniyor. Çok değil 150 yıl önceki iç savaşta o ordu da iki bölüktü. Güney kuvvetlerini, o ordunun generalleri yönetiyordu.

KAOSUN PUSUSUNA YATANLAR

Gelelim Türkiye’deki tartışmalara. Hareketin büyümesini, Trump’ın yanlışlarına bağlayan görüşleri bir kenara bırakıyoruz. Atlantik çöküyor. Trump ne yapsın?

Ancak daha sorunlu olan, ülkemizde de benzer bir kaosun pususuna yatanlar, olayları Gezi’yle karşılaştıranlar.

Elmayla armudu topluyorlar. Bir numaralı emperyalistle, Türkiye’yi benzetiyorlar. “İstanbul Ankara’dan yönetilemez” demekle “Minnesota’nın gücünü bilmiyorsun” aynı anlama gelir. Ama biri, ibişçedir, diğeri tehdit dili. Hem de zamanı ve zemini olan bir tehdidin...

MİLLET İTTİFAKI GENİŞLİYOR

Ancak bir sorunumuz var. Derin bir ekonomik krizin içindeyiz. Salgınla birlikte, işsizler ordusuna 3 milyon kişi daha eklendi. Sayının artacağını öngörmek falcılık olmaz. Ekonomideki durum şaka kaldırmaz ve çökmekte olsa da ABD’nin planları için uygun vasat oluşturuyor.

Çözüm?..

Vatan Partisi liderlerinin katıldığı TV programları boyut atladı. Bazı oturumlarda Türkiye Gemisi’nin adım adım berraklaştığını izliyoruz. Medya bu noktada olumlu bir rol oynuyor.

Çözüm de tam orada duruyor.