Robot hakları, İnsan hakları: Eşgüdüm mü, çatışma mı?

Çin, yakın dönemde üretim gücünün sonuçlarını almaya başladı. Yaşam kalitesi arttı, şehirleşme hızlandı hatta insani yaşam ölçütlerine göre Batı’daki emsallerinin önüne geçen kozmopolit merkezler ürettiler.
Amerika şehirlerinde ise önemli altyapı sorunlarına bağlı türlü olumsuzluklar haberlere konu olmaya devam ediyor.

Bilindiği gibi Amerika, Çin’in yükselişini durdurmak için çok yönlü bir program yürütüyor. Yıllık yayınladıkları İnsan hakları ihlalleri raporu bu psikolojik harbin önemli bir parçası olarak öne çıkıyor. Türkiye bu raporun olmazsa olmazı. Özellikle son yıllarda ülkemizin aldığı bağımsızlık ve milli devlet odaklı eylemlerin Amerika’nın kanadı kırık şahinlerini öfkelendirdiği görülmektedir. Tek kutuplu ve Amerika’nın jandarması olduğu bir dünya düzeninin demokrasi ve insan hakları standartları ile milli demokratik devrimlerini tamamlama mücadelesi içindeki halkların varoluş standartları arasında da keskin bir çarpışma olduğu görülüyor.

Batı’nın dünya egemenliği anlayışına dayanan emperyalizm olgusu ideolojik baskısını kurarken insan hakları, hayvan hakları ve göreceksiniz yakında robot haklarını da ekleyecektir. Demir-Çelik üretimi başta olmak üzere sanayinin temel enerji kaynağı kömürü hedef alırken hangi strateji uygulanıyorsa aynı düzlemde robotik üretim de bir süre sonra hedefe konulacaktır. Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.
Robotlara özgürlük, robotlar günde x saatten fazla çalıştırılamaz gibi bir durum değil anlatmak istediğim. Üretim araçları gelişirken ülkemizde ve dünya da hangi alanlarda ne tür tartışmalar yaşanıyor bunları Türk kamuoyuna taşımak istiyorum.

Çin, otomasyon destekli üretimin lideri. Dünya genelinde başarıya ulaşan şirketlerinde robotik sistemler, akıllı üretim ve yönetim teknolojileri çağın en ileri düzeyinde. Yanlış anlaşılmasın, yeni üretim kültürü otomasyon. Yani Çin’in kullandığı sistemler Avrupa’da Amerika’da ve Asya’nın öne çıkan ülkelerinde de kullanılıyor.

Verilere göre Çin açık ara dünyanın en büyük robotik ve otomasyon pazarıdır. 2022'de 290 bin 258 adetlik yıllık kurulum, yüzde 5'lik bir büyüme ile 2021'deki bir önceki rekorun yerini aldı. Bu son artış, 2020'ye kıyasla yüzde 57'lik bir sıçrama olan 2021 sonucunu bile geride bıraktığı için dikkat çekicidir. Ortalama olarak, yıllık robot kurulumları her yıl yüzde 13 oranında artmıştır (2017-2022).

Çin’in otomasyon ihtiyacı batı ülkelerinin ve Amerika’nın ilgisini çekiyor. Türkiye ve Çin arasındaki ticaret makasını daraltmak için Türk otomasyon firmalarının Çin tarafıyla tanıştırılması gerekmektedir. Altını çiziyorum, Türkiye’nin nitelikli yani teknoloji üretimi ihracatını arttıracak ve bu yolla ülkemizin katma değeri yüksek üretim yapma yeteneklerini arttıracak bir yöntem olarak ilgililerin dikkatlerine sunuyorum.

YAPAY ZEKÂ, İNSAN-ROBOT ETKİLEŞİMİNE EKLENDİ

Yapay zekanın insan-robot etkileşimine eklenmesi, son yıllarda önemli gelişmelere sahne olmuş, insan ve robotların işbirliği ve bir arada yaşama biçiminde devrim yaratmıştır.

Son yıllarda insan-robot etkileşimini geliştiren yapay zekâ odaklı yeteneklerde bir artış görüldü. Makine öğrenimi algoritmaları, robotların kullanıcı tercihlerine ve davranışlarına uyum sağlamasına olanak tanıyarak kişiselleştirilmiş ve sezgisel etkileşimler yaratıyor. Doğal dil işleme, insanlar ve robotlar arasında sorunsuz iletişimi kolaylaştırarak sesli komutları ve bağlama duyarlı yanıtları mümkün kılıyor.
Bilgisayarla görme alanındaki gelişmeler robotları gelişmiş algılama ile güçlendirerek insan jestlerini, duygularını ve yüz ifadelerini tanımalarını ve yorumlamalarını sağlar. Takviyeli öğrenme, robotların insan geri bildirimlerinden öğrenmelerini ve eylemlerini gerçek zamanlı olarak optimize etmelerini sağlamada önemli bir rol oynamıştır.

ROBOTLAR KİMLİK KAZANACAK MI?

Robotların giderek daha fazla sosyal rol üstlenmesiyle, antropomorfizm yani insani niteliklerin bir başka varlığa atfedilmesi, insan-robot etkileşimlerinde önemli bir rol oynamaktadır. Öne çıkan çalışmalarda İnsan-Robot Etkileşimindeki antropomorfizmin bir robota düşünme, hissetme, algılama, arzulama ve seçim yapabilme meziyetlerinden oluştuğu öne sürülmektedir. Transhümanizm tartışmalarını da bu kapsamda değerlendirebiliriz. İnsanı varlık olarak aşan bir başka varlığa ulaşma isteği teolojinin de ilgisini çekmiştir. Görüldüğü gibi konu çok yönlü bir bakış açısıyla incelenmelidir. Türkiye’nin felsefi ve bilimsel birikimi bu tartışmanın altından kalkabilecek niteliktedir.

Kimlik derken benlikten bahsedilmektedir. Kimlik kartı ise insanın devlet güvencesi altında olduğunu gösteriyor. İnsanın robotlara ihtiyacı var. Kula kulluk düzeninin ortadan kalkması için en rasyonel fırsat yapay zekâ ve yapaya zekâ destekli sitemlerdir. Şu an içinde bulunduğumuz “dünya nizamının” fikir atmosferi içinde kalırsak karanlık distopyalarda kayboluruz. İnsanın benliği, toplumcudur. İnsan yaşamı topluluklar içinde gelişir. Gelişmiş toplumlar insan yaşamını zenginleştirir. Robotlar insan medeniyetini zenginleştirmek için görevlidir. Benlikleri yoktur, kimlikleri toplumsal görevlendirme sistemi içinde doğa ve insan arasındaki uyum içinde belirlenecektir.

Dokuma robotunun kimliği görevlendirildiği üretim alanı içinde belirlenmektedir. Garson robot ya da eğitim robotu..görüldüğü gibi toplumsal yaşantı içinde aldıkları görevler ile anılmaktadırlar.
Doğaya ve yaşamın bütününe insan odaklı bir bakış ile yaklaşmayanlar insanı değersizleştirir. En sonunda insanın benliğine, varlığına karşı bir cinayete tanık oluruz. Biraz beyin yakan türden olacak ancak zihnimizi zorlamakta bir spordur; Bir Robot’un “En-el Hak” demesi için çabalayanlar, yaşayan insanın hayatını cennete çevirmek için neden çabalamaz? Konu derin.

Not: Vatan Partisi’nin Milli Devlet Bildirgesi’ni okumanızı ve önerilerinizi iletmenizi rica ediyorum.

Kaynak: https://www.wileyindustrynews.com/en/news/world-robotics-2023-report-asia-ahead-europe-and-americas