ROMCA-(TAMAMI)

Çoğu Batılı araştırmacı, bilim adamı; Romanların tarihini “gizemli”, Romanları ise bu gizemli tarihin “saklı çocukları” olarak tanımlar. Bu tanımlamada gerçekçilik payı olduğu kadar, Romanların bulundukları her toplumda yalnız oluklarının da bir çeşit altı çizilir.

Romanların tarihini hep bir başkaları yazmıştır. Çünkü; bir çok tarihçi- araştırmacıya konu olan Romanlar’ın kendi tarihlerini yazacak kadar hiç zamanları olmamıştır. Romanların göç haritasına bir göz attığımız zaman, her bir coğrafyaya gittiklerini, ama hiçbir coğrafyada tarih yazacak denli etkin ve kalıcı olmadıkları ortaya çıkar. Göçebeliğin beraberinde kaçınılmaz olarak getirdiği özgürlük düşüncesi, onların yaşamlarında bir tarihe gereksinim duymayacakları kadar önemli olmuştur.

Günümüzdeki Romanlar artık eskisi gibi değil. Bir yandan örgütlenme bilincine erişerek, kendi aralarındaki bağları sıklaştırıyor, öbür yandan da kendi sorunlarını, bir başkalarına bırakmadan, kendileri çözmeye çalışıyor, yani yitirdikleri onca zamanı yakalamaya çalışıyor.

Geçtiğimiz ay, yayın yaşamına atılan Romca adlı dergi bir çok açıdan önemli bir adım. Romanlar, dernekleşme sürecinde edindikleri deneyimleri, bu kez süreli bir yayınla sürdürme çabasına girişerek, seslerini daha etkin ve daha geniş kitlelere duyurma amacına yöneliyor. Derginin ilk sayısında yer alan yazılar, hem nicelik hem de nitelik açısından doyurucu ve yararlı. En azından Romanların neyi isteyip istemediklerini dile getiren, seslerini duyuran, giderek tüm Romanları ortak bir paydada buluşturmayı hedefleyen bir yapıya sahip.

Bu Romanların ilk çıkardıkları dergi değil. Daha önce de bir girişim yapmışlar, ama nevar ki bilinen parasal nedenlerden ötürü pek uzun ömürlü kılamamışlardı. Sanırız bu ikinci deneyimlerinde uzun ömürlü olmanın yanı sıra, bir başka bölgelerde de bir çok derginin çıkmasına zemin hazırlayarak, bu dergiyle bir öncülük yapabilirler.

Romca sıradan, alıştığımız dergilerden biri değil. Farklı ve önemsenmesi gereken bir dergi. Asırlar boyu dışlanan, hor görülen, nedensiz ve yanlış ön yargılar nedeniyle hak etmedikleri tanımlamalara uğrayan, bir topluluğun, gelecek kuşaklara miras bırakabileceği bir yazılı tarihin prototipi, onun da ötesinde sorunlarını, çığlıklarını, daha geniş toplumlara duyurabilecekleri bir etkili ses olarak da tanımlanabilir.

Bu dergiyi de daha önce benzer girişimi yapan,ama uzun soluklu kılamayan, bana göre Türkiye’deki Romanların en önde gelen kanaat önderlerinden Abdullah Cıstır çıkarıyor. Abdullan Cıstır tüm yaşamını Romanlara adamış, kendi toplumu için her bir etkinliği yapmanın üstesinden gelen, sevileni denli sevmeyeni de olan, ama Roman toplumu içinde hiç kimse tarafından yadsınmayacak denli önemli bir rolü üstlenen bir lider konumunda. Romanların söz konusu olduğu her yerde, etkin ve ödünsüz söylemleriyle öne çıkan Çıstır, dernekçiliğinden sonra bu kez de Romca adlı dergiyle Türkiye’de yok denecek denli az olan Roman literatürüne bir katkıda bulunuyor. Sanırım önümüzdeki yıllarda bu etkinlik alanını daha da genişletip, Romanlar konusunda birçok ilke imza atarak, bu topluluğun şu günlerde en çok gereksinim duyduğu, kanaat önderlerinin arasında yer alabilecek.