RTE'nin arkadaşı 'Somalı' Aziz...
Öyle bir ülke ki burası... Öyle inanılmaz şeyler oluyor ki, adına "kaza" denilen... Aynı yerlerde, benzer şekillerde, boğaz tokluğuna kölelik yaptırılan onlarca-yüzlerce can, öyle "yoktan" sebeplerle yitip gidiyor ki... Ve her seferinde sıradan, ruhsuz, basmakalıp "yetkili" mesajları, öyle utanmazca tekrarlanıyor ki... Ve "sorumlu" katillerle, onların kol kola oldukları egemenlere, ölü işçilerin soğumamış bedenlerine bile aldırış etmeden yalakalık yapan öyle haysiyetsizler var ki ortalıkta... Bu şartlarda, insan spor yazısı yazmaya utanıyor!
Daha 5 Ağustos'ta yazmışım, "12 yılda 12 bin emekçi cenazesi" başlıklı iş cinayetlerini konu alan yazıyı. Gazeteci Erkan Koyuncu'nun, Galatasaray'ın kapısında "öldürülmesi" üzerine...
Bu kez de, yıkılan Ali Sami Yen Stadı'nın yerindeki inşaatta çalışan, 10 işçiyi birden "öldürdüler"! 32. kattan düşen asansör marifetiyle... İşveren şirket, RTE'nin İmam Hatip'ten arkadaşı Aziz Torun'a ait... Dinlediniz mi bilmem; tıpkı Soma'daki patron gibi konuştu, bu patron da.
AZİZ'DEN SOMA MASALLARI...
İnşaatta her şeyin kontrolleri altında olduğunu, bu kazaların sektörel vaka olduğunu(fıtrat-ül sektör), işçilerin dikkatsizlik ettiklerini, mesaileri bittiği halde orada ne yaptıklarını anlayamadığını, (Ben anlatayım Azizim; muhtemelen ölmek istiyorlardı!-ÇS) konunun ve sorumluların takipçisi olacaklarını, sigortasız çalışanları olmadığını, ölenlerin ailelerini sahipleneceklerini, acılarının büyük olduğunu ama şirketin lekelenmesine izin vermeyeceklerini söyleyip kenara çekildi; az daha, "Kimse bu şirketin sahibi, çıksın ortaya kardeşim!" diyecekti, aymazı bol memleketi bulmuşken...
Laflar bire bir aynı, fark ettiyseniz. Peki, Soma olayında 2. gün toparlanıp, aldıkları merkezi talimatla patronu hedefe oturtan yandaşlar, yalakalar bu olayda ne yapıyor? Tısss... Sıkı mı, velinimetin arkadaşını hedefe oturtmak... Az durun, hele bir işaret gelsin... Medyadaki ilk sinyaller, ihaleyi, denetim şirketine, fırsat bu fırsat Makine Mühendisleri Odası'na falan bırakacakları yönünde.
İHMAL YOK, FITRAT VAR!
Birisi başlık atmış: "İhmal varsa hesabı sorulacak" Aslında, "İhmal yok, fıtrat var" diyecek de, yüzsüzlüğün doz aşımından, yan etkilerinden çekiniyor. Yandaş takımı, zaten sigara paketi büyüklüğünde görmüş haberi, dipte köşede. Onlarda, işin magazinel cephesinde, işi dramatik yaşam öyküleriyle geçiştirmenin peşindeler. Gerçeklere yaklaşan, araştıran, sorgulayan yok içlerinde.
Çalışma Bakanı, "Zaten kazanın olmaması büyük şans" buyurdu. Neşeli-şakacı bir günündeydi gibi geldi bana... Vali, saat 19'da paydos edilmeliydi, kaza ihbarı 19.45'de yapıldı, dedi. Ortaya çıktı ki; yasadışı "mesai de yaptırılıyormuş" işçilere. Bu açıklama, bumerang olur; inşaatın sorumlularının değil, valinin başını ağrıtır ya neyse... Polis, toplu cinayete tepki gösterenlere saldırdı! Başbakan, "Fatiha okunmasını" tavsiye etti. Arınç, iş cinayetlerinde dirençli, ağlamıyor maşallah! Ama çok üzgündür mutlaka! Devlet, görevini bihakkın yaptı sizin anlayacağınız.
PATRON: 78 NO'LU ZENGİNİMİZ OLUR...
İşçiler çıkıp, açıklamaların hepsini yalanladılar! Ne iş güvenliği kursu görmüşlerdi, ne çalışma saatlerini takıyordu şirket. Ne uzman personel çalışıyordu şantiyede, ne risk uyarılarını dikkate alıyordu işveren. Parlak kaplamayı, 2 dakikada kazıdılar nasırlı elleriyle, paslı işyeri gerçeği ortaya çıkıverdi!
Nisan'da da benzer şekilde, bindiği sepetin halatı kopan, 19 yaşındaki işçi Erdoğan Polat, 15. kattan düşerek can vermişti. 6 bin 720 lira ceza yemişti, Erdoğan'ın "kazası" yüzünden şirket. Sordular; aynı şantiyenizde Nisan'da da 1 işçi ölmüştü, müsterih misiniz diye. "Bu soruyu böyle sorduğunuz için kınıyorum sizi..." dedi, en zenginler listesinin 78.si ve şirketin başkanı ve dönemin cumhurbaşkanının arkadaşı Torun. Merak ediyorum; o sırada, AKP hükümetlerinde 5 yıl Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yapmış, şimdiyse şirkette Aziz Torun'un vekili olan Ali Coşkun da yanında mıydı acaba?..
Müsterih olun, İmam Hatipli arkadaşını da yedirtmez bizimki, böyle sıradan bir olay için, hatta kendisine hakaret bile addeder, arkadaşını suçlayacak olası girişimleri... 300 cenaze vız gelmiş bu pişkinlere, 10'un lafı mı olur; kesin sesinizi, okuyun fatihanızı usulca!.. Çoktan bulunmuştur, bu işin günah keçileri zaten...
Ne yalan; bir gün bu "önemsiz" olaylardan birisi vesile olacak, alabora olmalarına diye endişeleniyorum, saltanat kayığındakiler için... Tersane işçileri, inşaat işçileri, maden işçileri kadar bıçak sırtı, pamuk ipliği onların durumu da...
TRABZONSPOR'A BORSA ALARMI!
Haber şöyle... Trabzonspor, transfer döneminde, 18 oyuncu gönderip, 21 oyuncu alarak 28,5 milyon Avro harcama yapmış ve en çok harcayan kulüp olmuş. Tebrikler...
Anımsatalım; teknik direktörlüğe getirilen Vahid Halilhodzic, sezon başı hazırlık kampındaki kadroyu görünce; transfer yapılmazsa, bırakıp giderim diyerek resti çekmişti. Transfer rekoruna giden yolun kapısı da böylece açılmış oldu.
İşin teknik detayına, alınanlar kimdir, gönderilenler kim konularına girmeden değinmek istediğim birkaç nokta var. İlki, gönderilen oyunculara ödenen inanılmaz meblağlar. Alınamayacak bir hizmet için, neredeyse hizmet alınmış gibi, futbolcu gelecek sezon da kadrodaymış gibi paralar ödeniyor. Bu, tüm kulüplerin sorunu aslında.
TRABZONSPOR HOCAYA TESLİM...
Nasıl güzel paralar kazanıyor ki bu yabancılar, oynayamayacağını bilse de kımıldamak istemiyor yerinden. Oysa, profesyonel sporcu için para kadar vazgeçilmezdir, sahada olmak. Oynamadan kazanmak, cazip gelse de "kesmez" futbolcuyu.
İkincisi; bu transferlerin hemen hepsi, sezon açılışından sonra yapıldı. Yani, çok önceden planlanmadan, gözlemlenmeden ya da sadece hoca tarafından gözlenerek, apar-topar... İş yine deneme-yanılma yöntemine kalacak gibi görünüyor.
Net olarak anlaşılıyor ki, Trabzonspor yönetimi takım gibi kendi geleceğini de hocaya teslim etmiş durumda. Bu kendi tercihleri ancak, geçmişe dair şöyle bir istatistik var elimizde. 2005-06 sezonunun, 8.haftasında görevi devralan Halilhodzic, 13 ismi transfer edip, 10 oyuncuyu göndermiş, ancak Trabzonspor, şampiyon Galatasaray'ın 31 puan gerisinde, ligi 4. bitirmişti. Yeni sezonda Lazaroni'ye devrettiği bu kadro, o sezonu yine 52 puanla 4. bitirmişti.
ÇITA NEREDE?
Anlaşıldığı gibi, Vahid Hoca, maliyetini düşünmeksizin, kendi kadrosunu yaratmak istiyor. Hakkıdır; her hoca, kaliteli kadroyla çalışmak ister. Ama yumurta küfesi onun sırtında değil, performans garantisi vermiyor, hiçbir öngörüde bulunmuyor, çıta koymuyor. İşler yolunda gitmezse, o çekip gidecek, Trabzonspor bataktaki bilançosuyla ve kente yayılan hüsranıyla baş başa kalacak.
Gelecek hoca, onun kadrosunu beğenmeyecek, gönderileceklere yine çuvalla paralar ödenecek, aynı kısır döngü yinelenecek. Tabii, depremin şiddeti, yönetimi de enkaz altında bırakmamışsa... Ki, muhtemelen yönetim de kalmayacak bu istenmeyen senaryoda.
Gelelim, yazdıklarımın, felaket tellallığı mı, iyi niyetli bir saptama mı olduğuna. Pazar günkü Aydınlık'ta, kulübün Fenerbahçe maçını da düşünerek, futbolcularına 10 milyon lira ödediği haberi vardı. Ancak geçen haftanın bir haberi daha vardı ki, dikkatlerden kaçtı. Şöyleydi o önemli haber...
"Borsa İstanbul'dan iki büyük kulübe uyarı geldi. Borsa İstanbul Yönetim Kurulu, Galatasaray ve Trabzonspor'un finansman sıkıntılarının devam ettiğini ve iki şirketin finansal yapılarını düzeltmek için alacağı tedbirleri, 31 Aralık'a kadar KAP'ta açıklamaları gerektiğini bildirdi. BIST Yönetim Kurulu ayrıca, yıl sonuna kadar açıklanacak tedbirlerle ilgili gelişmelerin takibine ve 31 Mayıs 2016 tarihli finansal tablolarına yansıyacak şekilde herhangi bir düzelme olmadığı takdirde BIST tarafından alınacak aksiyonların, şirket paylarının pazar değişikliği de dahil olmak üzere belirlenmesi için konunun yeniden değerlendirilmesine karar verdi."
Hovardalık güzeldir. Hele başkalarının, kurumların paralarıyla yapılıyorsa tadından yenmez. Bir de işler yolunda giderse, hedef şaşmazsa kaymaklı kadayıf olur. Elin taşıyla, elin kuşunu vurmak... Düşünün, kulübün parasıyla, kulübü başarıya taşıyıp, el üstünde tutulacaksınız, omuzlarda taşınacaksınız...
Ama böyle işler, genellikle yolunda gitmez bizde. İşin başındaki, süreci yürütecek çapta değilse, hüsran kaçınılmazdır zaten. Tekerlek kırılmadan, Borsa İstanbul'u da aracı kılarak hatırlatmış olalım. Bu işte bir "B planı" sezilmiyor, yüzde yüz başarıya endeksli, hatta mecbur Trabzonspor. Aksi halde Hacıosmanoğlu evine, yönetim kayyuma, anahtar vali yardımcısına...
(Bu arada, başkanın açıklamalarından dolayı, 70+22=92 bin lira daha ceza geldi Trabzonspor'a. Başkan, bunları cebinden ödemiyorsan, biraz dilini tut daa...)