Rumların umudunu bitirme planı

Kıbrıs Sorunu, yetmiş yıla yakındır Türkiye ile Yunanistan ve Türklerle Rumlar arasında ilişkileri etkiliyor. Kıbrıs sorunu, kaçınılmaz olarak Türkiye ile Yunanistan arasındaki diğer sorunları da, etkilemekte ve çözümü engellemektedir. Kıbrıs sorunu, Türkiye için hem bir milli dava hem de stratejik bir güvenlik sorunudur. Türkiye’nin Kıbrıs’tan vaz geçmesi mümkün değildir. Kıbrıs’ta yaşayan Türk topluluğu Türkiye ile Kıbrıs arasında manevi bir bağ, milli dayanışma ve beraberlik unsurudur. Ama Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyeti için, sadece Ada’da Türk topluluğu yaşadığı için değil, Ada’da yaşayan Türk topluluğundan bağımsız olarak Türkiye için Doğu Akdeniz’e açılma ve Anadolu kara parçasının savunulması ve güvenlik altına alınması açısından da stratejik bir adadır. Türkiye bu konuda taviz vermesi söz konusu bile olamaz. Kıbrıs sorunu, son zamanlarda ortaya çıkan enerji kaynakları da düşünüldüğünde bir refah ve zenginlik sorunu haline geldiğini de görüyoruz.

Rahmetli büyük amiralimiz, Soner Polat komutanımızın da dediği gibi, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz bizim Mavi Vatanımızdır. Nasıl Anadolu ve Trakya’daki bir çakıl taşını bile kimseye vermemek için kanımızı dökmeye ve şehit olmaya hazırsak, Mavi Vatanımızın da ne bir santimetre karesini ve ne de bir tas deniz suyumuzu kimseye vermeyeceğiz ve gerekirse uğruna şehitler vereceğiz.

Bütün savaşlarda, zafer, düşmanın kazanma umudunu yok etmekten geçer. Düşmanı askeri olarak yenebilirsiniz. Bu durum düşmanı ikinci bir savaşa hazırlanmaktan alıkoymaz. Rusların büyük çarı, bizim deli, Rusların ise Grand Petro diye adlandırdığı Büyük Petro, İsveç Krallığı ile bir dizi savaş yaptı. İlk savaşları Petro kaybetti. Petro, her yenildiği savaştan sonra yeni bir savaş için hazırlığa girişti. Çünkü Rusya’nın İsveç Krallığını yeneceğine emindi. Her yenilgiden sonra yeniden savaşa hazırlanması eleştirildiğinde tarihe geçen şu ünlü sözle cevap verdi: “Yenile yenile yenmesini öğreneceğim.” Gerçekten de son yaptıkları savaşta İsveç Kralı Gustav’ı ağır bir yenilgiye uğrattı. Öyleki, İsveç Krallığı Baltık Denizi kıyıları üzerindeki bütün iddialarından vazgeçti ve bir daha gündeme getirmedi.

Kıbrıs sorununda temel sorun Rumların bu konudaki çözüm önerilerini ve buna dayanan umutlarını söndürmektir. Kıbrıs’ın bu günkü statüsü, Rumların umutlarını sıcak tutmakta ve sorunun kendi lehlerine çözüleceğine olan inançlarını pekiştirmektedir. Bu nedenle Kıbrıs sorununun çözümünde esas mesele, Rumların umudunu söndürmektir. Rumları şuna, isteklerinin gerçekleşmesinin olanağının kalmadığına onları ikna etmektir. Bunun için yapılması gerekenlerin şunlar olduğunu düşünmekteyim.

KIBRIS TÜRK DEVLETİNİN HEMEN İLAN EDİLMESİ

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak ismini değiştirmelidir. Şimdiki yapı ve isim, federasyon ve birleşme umutları taşıyan Rumları umutlandıran bir isimdir. Coğrafi tanım yani Kuzey ismi terkedilmeli, bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti bütün dünyaya ilan edilmelidir. Türk tarafı, artık federasyon tezinin terkedildiği ve masaya gelmesine izin verilmeyeceği açık ve seçik olarak, Rum tarafına iletilmelidir. Artık Rumlarla Türklerin bir arada tek devlet te bu federasyon bile olsa yaşama olanağının kalmadığı ilan edilmelidir. Sayın Rauf Denktaş’ın da dediği gibi; “ Rumlarla Türklerin ortak hiçbir yanları yoktur. Kıbrıs’ta ortak tek şey, Kıbrıs adasının ünlü eşeğidir.”

KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİNİN TANINMASI İÇİN ÇALIŞMALARA HEMEN BAŞLANMALIDIR.

Rumlara büyük umutlar yaşatan bir tutumumuz da KKTC’nin diğer ülkeler tarafından tanınması için hiçbir şeyin yapılmamasıdır. Üstelik Pakistan gibi dost ve kardeş ülkelerin KKTC’yi tanıma isteklerini de geri çevirdik. Çünkü Avrupa ve ABD’yi kızdırmamak için hep temkinli ve pazarlığa açık göründük. Hızla bu politikayı terk etmek ve KKTC’nin tanınması için bir plan yapmak ve buna uygun politikalar belirlemek gerekmektedir.

Türkiye’nin bunu başaracak gücü ve olanakları vardır. İlk elde Türk Cumhuriyetleri, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi devletlerin KKTC’yi tanımaları sağlanabilir, Diğer yandan İslam Ülkeleri de bu konuda hemen harekete geçirilebilecek bir olanak olarak önümüzde duruyor. Avrupa’da bile bu olanak var. Macaristan, Makedonya, Bosna, Arnavutluk gibi ülkeler de KKTC’yi tanıyabilirler. Bu konuda en önemli ülke Rusya’nın kazanılmasıdır. Bunun için de Kırım’ın Rus toprağı olduğunun kabulü ile Abhazya’nın Türkiye tarafından tanınmasıdır

KIBRIS’TA ÇALIŞIP ORADA İKAMET EDENLER HEMEN VATANDAŞLIĞA ALINMALIDIR.

Kıbrıs’ta uzun yıllardır. İkamet eden, çalışma izni olan on binlerce TC vatandaşı, ABD ve AB’yi kızdırmamak için vatandaşlığa alınmamaktadır. Gerçekte 500 bin kişinin yaşadığı Kıbrıs’ta resmi olarak Türk nüfusu 326 bin olarak bildirilmektedir. Hâlbuki bu nüfus gerçekte 500 bindir. Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında çifte vatandaşlık olmasına karşılık, TC vatandaşlarının KKTC vatandaşlığına alma konusunda bir isteksizlik ve gönülsüzlük olduğu çok açıktır. Nüfus milli güç unsurlarının başında gelir. Rumların umudunu bir milyon nüfuslu KKTC bitirir. Kıbrıs’ın nüfusu, Maraş’ın da yerleşime açılmasıyla bir milyona dayanır ve Rumların birleşme hayalleri biter.

MARAŞ YERLEŞİME AÇILMASI

Nihayet KKTC hükümeti Maraş’ı yerleşime açma kararı aldı. Gecikmiş olsa da çok doğru bir karardır. Maraş hızla tamir ve tadilatlar yapılarak yerleşime ve turizme kazandırılmalıdır. KKTC’nin diğer ülkeler tarafından tanınmasının da yaratacağı olanaklarla Maraş bir turizm merkezi olur. Maraş’ın turizme açılması binlerce turizm çalışanının istihdam edilmesine ve on binlerce turistin Kıbrıs’a gelmesine neden olur.

Sadece, tarım, turizm ve üniversiteler Kıbrıs’ta refah ve zenginliği artırır ve Türkiye’nin yardımlarına muhtaç olmaktan kurtulur.

Güzelyurt’tan başlayarak neredeyse Ada’nın diğer ucuna kadar uzanan çok geniş bir ova bulunmaktadır. Bu ova yağışların azlığı ve aşırı sıcaklardan dolayı çölleşme noktasına gelmiştir. Türkiye’den getirilen su, bu ovayı sebze ambarı haline getirebilir. Sulama ile yılda üç defa ürün alınabilecek bir iklime sahip olan Kıbrıs’ta hemen sulama kanalları yapılarak, sebzecilik ve narenciye canlandırılmalıdır.

RUM VATANDAŞI OLMAK YASAKLANMALIDIR

Rum yönetimi AB üyesi olma avantajını kullanarak, Türk nüfus içinde yayılmayı sürdürüyor. Rum pasaportu alan Türkler incelendiğinde, Rum yönetimine girmeye teşne insanlardan oluştuğu görülmektedir. AB pasaportu karşılığında Rum dostu haline gelmektedir. M. Ali Talatları,Mustafa Akıncıları seçen işte bu tabandır. Kıbrıs Türklerine Rum vatandaşı olma yasaklanmalıdır. Rum vatandaşı kalmakta ısrar edenler o zaman Rum tarafına geçmeleri sağlanmalıdır.

Son olarak şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Kıbrıs’ta İngiliz egemenliğinin bir mirası olarak duran trafik sistemi de değiştirilmelidir. Arabaların direksiyonlarının sağda olması ve yollarda trafiğin sağdan olması İngiliz egemenliğinin bir simgesidir. Sömürgeciliğin bir kalıntısı olan ve Türkiye ile bütünleşmenin karşıtı olan bu düzenleme adım adım kaldırılarak, İngiliz yaşam tarzı terkedilmelidir.

TÜRKİYE, KIBRISTA DENİZ VE HAVA ÜSSÜNÜ HEMEN KURMALIDIR.

Kıbrıs’ta kurulması düşünülen hava ve deniz üsleri acilen kurulmalıdır. Doğu Akdeniz’de sular ısınırken elimizi çabuk tutmalıyız. Bu üsler, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye askeri üstünlük sağlayacağı gibi. KKTC’nin de güvenliğini garanti altına almış olacaktır.

Bütün bu tedbirler bir paket halinde uygulanırsa etkili olur ve Rumların Kuzey Kıbrıs’ı da kazanma hülyalarına set çekmiş olacaktır. Belki de bu tedbirler alındıktan sonra, umutları kırılan Rumların ayakları yere basmaya ve KKTC ve Türkiye ile egemen devletler olarak, iyi komşuluk ve dostluk politikalarına yanaşmak durumunda kalabilirler.