Rusya’da Kuşaklararası Kültür ve Fikir Çatışması: Küçük Burjuvalar

“Yaşam insanları gürültüsüz, çığlıksız, gözyaşları olmadan, sezdirmeden de yıkabiliyor…” (Tatyana)

Rus edebiyatının önde gelen yazarlarından Maksim Gorki’nin asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov’dur. Henüz küçük yaşlardayken babasını kaybetmiş, annesinin de yeniden evlenme kararı almasının ardından mecburen dedesinin yanında büyümüştür. Bu durum onun çalışma hayatıyla erken tanışmasına sebep olmuştur ve Gorki ilerleyen yıllarda yazacağı öykülerinde işçi sınıfını oldukça başarılı bir şekilde tasvir etmiştir.

İlk romanını 1899’da yayımlayan Gorki’nin Rus devrimci hareketine adadığı ve başyapıtı olarak sayılan “Ana” romanı ise 1906’da yazılmıştır. Öyküleri, oyunları ve romanlarıyla Rus edebiyatında derin izler bırakan Gorki ayrıca dönemin siyasi atmosferinde de bir hayli aktiftir. Hayatının farklı dönemlerinde iki kez İtalya’da yaşamıştır ve bunlardan birinin sebebi siyasi sürgün olarak ülkeden uzaklaştırılmasıdır.

“İstemiyorum, zorunlu değilim toplumun isteklerine boyun eğmeye! Ben bireyim! Özgür bir birey…” (Pyotr)

Gorki’nin “otobiyografik üçlemesi” olarak anılan Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim kitapları edebi anlamda yazarın zirve eserleri arasında gösterilir. Küçük Burjuvalar isimli bu oyunu ise 1901 yılında yayımlanmıştır ve yazarın ilk oyunu olma özelliğini taşır. İş Bankası Modern Klasikler Dizisi kapsamında dilimize başarılı bir şekilde aktarılan kitabın çevirmeni ise Koray Karasulu ’dur.

Anton Çehov’un etkisiyle tiyatroya yakınlaşan ve art arda güçlü eserler kaleme alan Gorki “toplumcu gerçekçilik” olarak adlandırılan edebiyat akımının öncülerinden olur. Küçük Burjuvalar’da Gorki 1905 Devrimi öncesindeki Çarlık Rusya’sının toplumunu masaya yatırıyor. Kalabalık oyuncu kadrosuna sahip oyunda farklı toplumsal sınıflardan birçok karakter karşımıza çıkıyor.

“Yaşam kokuşmuş! Pisliğe bulanmış… Dürüst insanların bedenine uymuyor yaşam. Küçük burjuvalar daraltıp kastılar yaşamı, daracık yaptılar…” (Teterev)

Oyunda işlenen ana temalar arasında ise kuşak çatışması ve hayatın monotonluğu yer alıyor. Satır aralarında mutluluk, iyilik, kötülük, sınıf farklılıkları gibi konular da işleniyor. İşçi sınıfı ile yüksek burjuvalar arasında sıkışan ve Gorki’nin deyimiyle “küçük burjuva” toplumu olarak adlandırılan insanların gündelik yaşantısı ve birbirleriyle olan iletişimleri gerçekçi sahneler eşliğinde okura (ve izleyiciye) aktarılıyor.

Oyunda toplumun psikolojisinin kültür sanat üzerine, sosyolojik değişimlerin de gündelik hayat üzerine olan etkileri müthiş tespitler eşliğinde karşımıza çıkıyor. Dönemin eğitim sistemine, tüm dünyada olduğu gibi Rusya’da da etkisini hissettiren kapitalizme, toplumsal normlara, aşka ve hayata dair cümleleriyle birçok farklı çatışmayı aynı potada eritip aynı sahnelerde ustaca işlemeyi başarıyor Maksim Gorki.

“Ah bir anlasaydım çocuklarımı! Hiçbir şey söylemeden yaşayıp gidiyorlar… Neler hissediyorlar? Bilinmez! Kafalarının içinde ne var? Belirsiz! Gücendiğim de bu!” (Bessemyonov)

4 perdeden oluşan oyunun ana karakterleri arasında Bessemyonov bulunuyor ve bütün olaylar “büyük oda” adı verilen yerde geçiyor. Hali vakti yerinde, sıradan bir Rus vatandaşı olan Bessemyonov 58 yaşında, eşi Akulina ise 52 yaşındadır. 2 çocukları bir de evlatlıkları bulunan aile aynı zamanda bir pansiyon işletmektedir. Bu ailenin yanı sıra, Perçihin adlı uzaktan akrabaları ve pansiyonda kalan çeşitli sınıflardan insanlar (Yelena, Teterev, Şişkin, Tsvetayeve) oyunun diğer karakterleri olarak zaman zaman sahneye girer ve çıkarlar.

Bir evlatlık olan ve artık 27 yaşında olan Nil isimli karakterin aşık olduğu kadınla birlikte olma hayali ailesinin düşünce yapısıyla çarpışır ve bunun sonucunda ortaya büyük bir çatışma çıkar. Kuşak farkı, kendisini kültür ve fikir çatışması eşliğinde dışa vurur ve aile üyeleri arasında sert tartışmalar meydana gelir. Entelektüel bir karakter olan Nil’in ve Teterev’in cümleleri aslında bir nevi Maksim Gorki’nin de oyunda işlediği konulara dair düşünce yapısını ortaya çıkarır nitelikte.

"Çok az insan gerçekten yaşıyor… pek çoğu yaşamaya fırsat dahi bulamıyor… Bir parça ekmek için mücadele ediyorlar…” (Polya)

Ailenin oğlu Pyotr, kızı Tatyana, Perçihin’in kızı Polya ve aşçı kadın Stepanida gibi karakterlerle daha da dallanıp budaklanan öykü, Rus toplumuna dair güçlü tespitler ve eleştiriler içeriyor. Aleksandr Puşkin’in bir şiirinden alıntı yapan Gorki, Herakleitos’ın da adını anıyor ve bir sahnede ise Friedrich Nietzsche’ye selam gönderiyor.

Tiyatrodan hoşlanan ve Rus edebiyatı okumayı seven herkesin keyifle okuyacağı bir eser Küçük Burjuvalar. Henüz Maksim Gorki’yle tanışmamış okurlar için de başlangıç kitabı olabilir. Oyunun ardından okunması gereken kitabı ise: Küçük Burjuva İdeolojisinin Eleştirisi . Oyun okumaktan hoşlanmayan fakat yine de Gorki’yle tanışmak isteyen okurlar ise Çelkaş isimli öyküsüne göz atabilirler.

Keyifli okumalar dilerim.

“Yaşamak, aşk olmasa bile güzel şey.” (Nil)