Rusya'nın dönem sonu karnesi

Uluslararası arenada risk içeren bir girişime başlamadan önce şu koşullar mutlaka dikkate alınmalıdır: Jeopolitik-Politika-Strateji-Diplomasi-Uluslararası Hukuk-Taktikler! Eğer bu temel alanlarda uyumsuzluk ve tereddütler varsa başarı şansı yoktur! Rusya 2015 yılı Eylül ayında Suriye serüvenine başladı ve bir yılını doldurdu…

JEOPOLİTİK

Rusya, Suriye’deki çöküntünün güneyden kuzeye doğru fay hatlarını tetikleyeceğini anladı. Suriye bölündüğü takdirde Türkiye’nin çözülme sürecine gireceğini gördü. Türkiye’de mutlak bir Batı denetimi olduğu takdirde Karadeniz ve boğazlardan nefes borusunun tıkanacağını kavradı. Ayrıca Akdeniz’deki yegâne üssü olan Tartus’u kaybettiği takdirde hem Akdeniz’den hem de Ortadoğu’dan dışlanacağını biliyordu. Ülkesini ileriden savunma konsepti çerçevesinde Suriye’de tutunmalıydı! Müdahale Rusya için bir jeopolitik zorunluluk haline gelmişti!

POLİTİKA

Uluslararası ortamı şekillendirerek kendisi için uygun koşullar yarattı. Siyasi hedefini, “ne pahasına ve hangi sınırlar içinde olursa olsun öncelikle Suriye rejimini ayakta tutmak olarak” tespit etti. Suriye ve Libya’dan kaynaklanan mülteci krizinin Avrupa’yı sarstığı bir dönemde harekete geçti. Batı dünyasında Suriye konusunda homurtular yükselmeye başlamıştı…

STRATEJİ

Siyasi hedefi çerçevesinde stratejik değerlendirmeler yaptı ve askeri hedeflerini belirledi. Stratejik askeri hedef,“Suriye’nin yaşama direncini pekiştirmek için Şam, Halep, Hama, Humus, Lazkiye, Tartus gibi önemli kentlerde rejimin mutlak denetiminin sağlanması” olarak belirlendi. Bu girişimlerine koşut olarak teröristlerin lojistik merkezlerini hedef alan bir yıpratma harbi başlattı. Ve özellikle Türkiye sınırından gelen desteği sınırlamak için planlamalar yaptı. Rusya sadece hava gücü ile kısa sürede sonuç alamayacağını biliyordu. Ama geçen süre içinde Suriye ordusuna kendisini toparlaması ve lojistik sorunlarını çözmesi için zaman kazandırdı. Yenmek değil, Suriye’nin yenilmeyeceğini göstermek istedi. Rus uzmanlar her geçen günün, tünelin ucunda ışık göremeyen teröristlerin aleyhine işleyeceğini, kaynaklarının ve umutlarının tükeneceğini hesap ediyordu…

Diğer taraftan Rusya, ABD, Batı ülkeleri, NATO ve İsrail’in doğrudan Suriye ordusunu hedef alacak girişimler yapmasının önünü kesti. Uçağının Türkiye tarafından düşürülmesini fırsata çevirerek Suriye’deki askeri alt yapısını genişletti.

DİPLOMASİ

Rusya her vesile ile “bu sorunun barışçı yollarla ve siyasi olarak çözümünden yana olduğunu” vurguladı. Cenevre sürecine bir anlamda önderlik etti ya da öyle bir izlenim yarattı. Çeşitli defalar BMGK tarafından terörist örgüt olarak tanımlanan IŞİD ve El Nusra’ya yönelik olarak ABD ile ortak operasyonlar yapma isteğini yüksek sesle dillendirdi. Çünkü ABD’nin bu örgütleri kullandığını ve bu teklife asla yanaşmayacağını çok iyi biliyordu. Ayrıca ABD’yi doğrudan karşısına almamak ve Avrupa’da çatlaklar yaratmak için PYD ile dengeli ilişkiler kurdu. Böylece kısa süre içinde Batı kamuoyu da dâhil bütün dünyada bu krizin çözümü için en güvenilir aktör olduğu kanaati uyandırdı.

ULUSLARARASI HUKUK

Rusya hiçbir zaman hukuk dışına çıkmadı. Hatta uluslararası hukuka sıkı sıkıya sarıldı. Suriye devletinin resmi daveti ile geldiğini ve BM’yi tehdit eden IŞİD’e karşı mücadele ettiğini deklare etti. ABD dâhil diğer tüm rejim karşıtı ülkelerin faaliyetleri hem uluslararası hukuka hem de iç hukuklarına aykırıydı. Bu nedenle bu ülkelerin kamuoyları ikiye bölündü. Hâlbuki Rus kamuoyu ağır ekonomik sorunlara rağmen bir ve bütün olarak Suriye harekâtını destekledi.

TAKTİKLER

Rusya önce Lazkiye ve Tartus’daki üslerinin güvenliğini sağlayacak alanlarda harekât başlattı. Şam’a yaklaşma yollarını teröristlere kapattı. Dağınık olarak harekât icra eden Suriye ordusu, Hizbullah, rejim yanlısı milisler ve İran Kudüs Kuvvetlerini taktik bütünlük içinde muharebelere soktu.

Rusya şimdiye kadar iyi götürdü. Ancak temel kararlar almak zorunda! Türkiye de yukarıdaki altı alanda bir harmoni kurabilirse, kısa sürede sıçrama yapar…