S-400 niçin gereklidir? -1

Bazı yazar ve diplomatlarımız Batı ve ABD’yi kadir-i mutlak sanıyor. Beyinlerinde dalgalanan beyaz bayrak, değerlendirmelerine de yansıyor. Her şeyi bildiklerini ilan ediyorlar ama “ABD, PYD’yi Türkiye’ye ezdirmez; sınırlarımız içinde mücadele etmeliyiz!” dediklerini unutuyorlar. İşlerine geleni hatırlıyorlar. Türkiye’nin “Fırat Kalkanı Harekâtı (FKH)” ile sınırlarımız dışında da ABD’nin terör koridoruna sapladığı hançerin ne anlama geldiğini kavrayamıyorlar. Soğuk Savaş yıllarının formatlarını bir türlü bozamıyorlar. Kafalarındaki korku ve endişeyi topluma da yaymak istiyorlar.

DEVLETLER YAŞAMAK İÇİN ADIM ATAR!

Aydınlık gazetesinde 21 Ağustos 2015günkü makalemin başlığı, “Türk-Amerikan Savaşı!” Şunları yazmışım: “Muharebe sahnesi Cerablus ile Azez arasındaki 100 km. uzunluğunda, 50 km. derinliğindeki bölge! Nam-ı diğer: ‘Güvenli Bölge!’ Emperyalizm bu bölgeye hâkim olursa Kürt kantonlarını birleştirecek, fiilen Suriye Kürdistanı’nı kuracak! Ondan sonra Akdeniz’e inmek, Türkiye’ye darbe üstüne darbe indirmek çok kolay! TSK bu gelişmelerin farkında ve oyun kurmaya çalışıyor. ABD-PYD ilişkisine karşı olduğunu kesin olarak beyan etti. ABD ile Türkiye arasında anlaşma mı imzalandı! Geçiniz efendim! İki ülke güvenli bölge konusunda ayrı telden çalıyor. Muharebede kesin sonuç alınacak yer orası! Kimse anlaşma falan tanımaz!” Gerçekten de kimse anlaşma falan tanımadı! ABD, geri çekilecek sözü vermesine rağmen, PYD’yi Menbiç’e soktu. PYD hâlâ orada semiriyor. Bizimkiler hâlâ bağırıyor: “ABD bize söz vermişti...” Türkiye, yazımdan bir yıl sonra, 24 Ağustos 2016 günü, ABD’ye rest çekerek fiilen güvenli bölgeye girdi; 2015 kilometre karelik bir alanı denetiminde tutuyor.

HAREKET TARZINI TEHDİT BELİRLER

Görüldüğü kadarıyla bu kişiler kendi gazetelerini de okumuyor! İşte size gazetelerinin bir manşet haberi: “ABD, PKK’YA 1250 TIR DOLUSU SİLAH VERDİ. Müttefik sandığımız ABD, bizi arkamızdan hançerliyor. Terör örgütünün Suriye’deki uzantısı YPG’ye verilen silah ve mühimmatın bir kısmı,
Türkiye’deki operasyonlarda öldürülen hainlerin üzerinden çıktı. Hainler askeri düzende hareket ediyor.” Diğer bir manşet tam ibretlik! İlk sayfada üstte makale tanıtımı var: “S-400 anlaşması akılcı değil!” Hemen altında iri puntolarla manşet atılmış: “ABD, SURİYE’DE PKK ORDUSU KURUYOR. Sözde müttefikimiz yüzümüze gülüyor, sırtımızdan vuruyor!” Deyim yerindeyse, altı kaval, üstü şişhane! Silahlanma rejiminin belirlenmesinde ilk parametre tehdittir. Daha sonra jeopolitik, stratejik ve politik değerlendirmeler yapılır. Türkiye’nin nispeten orta ama özellikle uzun menzilli hava savunma örtüsünde bazı zafiyet alanları olduğu bir vakıadır. Ancak bu konuda TSK’ın uyuduğu ve tedbir almadığı düşünülmemelidir. Türkiye, Batı ve NATO’nun aksi yöndeki telkinlerine rağmen Doğu ve Güneydoğu’dan ciddi bir hava tehdidi (uçak ve füze) beklememiştir. Asıl tehdit algısı Batı’da hissedilmiş ve hava savunma sisteminde ağırlık merkezi bu bölgede teşkil edilmiştir. TSK’nın ne kadar haklı olduğunu hayat ispat etmiştir. Irak topyekûn bir savaşa girmiş ama Türkiye’ye yönelik bir hava saldırısı gerçekleşmemiştir. Ölüm-kalım savaşı veren Suriye’den, Türkiye’ye yönelik bir hava tecavüzü olmamıştır. İran ile Türkiye arasında 17’nci yüzyıldan bu yana süren sükûnet devam etmektedir. Ne kadar acı ve ibret vericidir ki Suriye topraklarından Türkiye’ye yönelik füze saldırısı “Güvenli Bölgeden” IŞİD tarafından KATYUŞA füzeleri ile gerçekleştirilmiştir. Türkiye, PYD’nin Fırat’ın batısına geçmesine izin vermediği için Batı ve ABD ucuz bir yola başvurmuştur. Türkiye’yi PYD’yi kabule zorlamak için kukla IŞİD’e kuklacılar tarafından bu talimat verilmiştir. Diğer bir ifade ile Türkiye’ye ölüm gösterilerek sıtmaya razı olması istenmiştir. Ama kuru gürültüye pabuç bırakmayan TSK, FKH ile kuklaya da kuklacıya da dersini vermiştir.

HER ŞEYİ BİLİYOR!

Her şeyi bilen diyor ki “Ben Rusya’nın S-400 teknolojisini Türkiye ile paylaşacağına ve ortak üretim yapacağına katiyen inanmıyorum! S-400’ler, NATO’ya entegre olmadan münferiden kullanıldıkları takdirde füzeleri durdurma kabiliyeti sıfırdır.” Gerçekten öyle mi? Devam edeceğiz...