Saat ulustan yana işliyor
AKP yeni-anayasa istedi.
Yeni-anayasa, küreselcilerin 8. Dalga Anayasacılık dedikleri şey, ulusal devletin ortadan kaldırmayı amaçlayan ve egemenliği ırk-etnisite temelinde bölerek din-inanç-mezheplerin iktidar kavgaları devrini açan bir perişanlık.
AKP bu trenin lokomotifi oldu. Atatürksüz anayasa diye başladı, Türksüz olacak noktasına vardı. Başlangıcı da vardığı nokta da, olmayacak iki duaya peşin peşin amin demekti. Bu düşüncelere karşı toplumdan aldığı derin tepki, AKP’yi fena sarstı.
CHP - MHP bu trene vagon olmak için AKP ve HDP ile anayasa uzlaşma masalarına oturdu. Türk ulusunun “n’oluyor orda?” diye sorması bile yetti. Masalar darmadağın oldu, CHP ile MHP sarsıntılardan payını fazlasıyla aldı.
Türkiye’nin yeni-anayasa saldırısını püskürtmesi, dünyanın mazlum ülkeleri için de yeni bir nefes olacak. Küresel sömürgeciler, Libya’dan Mısır’a, Irak’tan Suriye’ye yarattıkları vahşetin hesabını vermek zorunda kalacaklar. Bunun için, yeni-anayasa saldırganlığını püskürtmek yetmez, tarihin çöplüğüne göndermeyi başarmamız gerek. Daha epeyce işimiz var.
***
AKP şimdi bir adım geri çekildi, “partili cumhurbaşkanlığı”ndan söz ediyor.
Onlara söyleyelim, uğraşmasınlar. Cumhurbaşkanı bir “siyaset”ten gelebilir; ama cumhurbaşkanı olan kişinin partililiğini sürdürmesi “devletin ve milletin temsilcisi olmak”la bağdaşmaz. Bu sıfat belediye başkanlığında bile “seçilen belediye başkanı seçildikten sonra partili olsa da artık tüm kasabanın/kentin belediye başkanı olmalıdır” kabulüyle fiilen düşen bir sıfattır. Ülke yönetimi söz konusu olunca o sıfatın fiilen düşmesi yetmez, hukuken de söze konu edilmemesi gerekir. Bizim, devlet yaşamında siyasal bölünmüşlüklerin üstünde seyredecek bir makama ihtiyacımız var; o makam cumhurbaşkanlığından başka hangisi olabilir ki?
Bırakın, memleketin yatırım ve hizmet işlerini başbakan ile bakanlar, hükümet yapsın. Bırakın, farklı siyasal programlar, en iyi yolu mecliste görüşüp tartışarak sürdürsün. Bir makam da, ülkenin yüksek çıkarını, her siyasal görüşün içinde illa ki var olan doğru olan parçaları alıp birleştirecek bilgeliği harekete geçirsin. Bırakın, her siyasal görüşün içinde illa ki var olan yanlışlara karşı ses verecek dirençli bir bent olsun. Cumhurbaşkanlığı çıpasını, şu ya da bu partinin programına değil, ülkenin uzun vadeli yararına atsın. En temel ilkeler bakımından bu kadar büyük yarılmalar yaşayan bu ülkede başka türlüsü, ülkemize kötülükten başka bir şey getirmez.
***
CHP genel başkanı, yüzlerce asker, sivil aydın Silivri’de duymaz-görmez mahkemelerde perişan edilirken gömüldüğü suskunluğu bozmuş, şimdi “bizi de hapse atsınlar” gibi tuhaf bir tepkiyle haykırıyor. Böyle yapıyor, ama aynı anda da televizyon ekranında “yeni-anayasada ABD tipi başkanlık getirsinler, görüşelim” diyor. Bu sözlerle 8. Dalga Anayasası’na teşne olduğunu açığa vurduğu yetmiyor, üstüne bir de kuvvetler ayrılığının değil federalizmin örneği olan ABD başkanlık rejimini görüşebileceğini söylüyor. Türk ulusu o niyeti tarihe gömmeye başladı, bundan bile habersiz görünüyor ve AKP’nin yolunu açıyor.
MHP temsilcileri, “biz anayasa uzlaşma masasından kalkmayız” sözleriyle akıllarımızı zorlayan tavırlarının nedenini hala açıklamadılar. Son zamanlarda “Başbuğ Türkeş başkanlık rejimi istiyordu” diye yüklenen AKP sözcüleri karşısında sessizlikleri de dikkat çekiyor. Ama onlar şimdi kendi parti-içi dertleri içine gömülmüş, Türkiye’nin sorunlarına ilişkin sözleri yokmuş gibi görünüyorlar.
***
Evet, yeni-anayasacılığa karşı verdiğimiz mücadele, gericiliğe ve bölücülüğe karşıdır; ama asıl küresel emperyalizme karşı mücadeledir. Memleket içinde bunların partisi şu ya da bu imiş, fark etmez. Parlamentodaki muhalefetin durumu şöyleymiş ya da böyleymiş, fark etmez. Bu lokomotif şişti, vagonlarda da iş yok. Biz çabalarımızı yoğunlaştıracağız. Gayrımilli anayasacılığa karşı ulusal egemenlik hakkımıza el koyulmasına niyet etmişler hangi partide ve kimler ise, onlara karşı direnişimizi sürdüreceğiz.
Farkındayız, zaman Türk ulusundan yana işliyor.